A. Ertuğrul Timur
20 Şubat 2009
Merhaba,
Gerek zaman darlığım, gerek anlık tepkilerle acele kaleme almam nedeniyle yazılarımı yolladıktan sonra, yeniden "onu değil bunu dikkate alın" diyerek düzeltmeler yaptığımın ve bunun da sizlere olumsuz bir e-mail kalabalığı yaptığının farkındayım. Fakat dost tavrınıza güvenerek ve bağışlayacağınızı umarak, bir kez daha...
Lütfen, bu gece, bundan önce göndermiş olduğum ilk 2 e-maili değil; bu e-maili dikkate alınız. Zira, açıklamaya karşı açıklama, buna tekrar ek... gibi süren bir yazışma zincirlemesinin, hem sizler açısından, hem okurlar açısından karmaşa yaratabileceği düşüncesiyle, bir kez daha ve daha düzenli bir tek yazıda toparlayarak ele aldım.
Yani kısaca, lütfen bu gece ilettiğim ilk 2 e-maili değil, bunu işleme koyunuz. Anlayış ve sabrınız için teşekkür ederim.
***
Sayın Hilmi Bulunmaz
Feridun Çetinkaya'nın bir yılı aşkın süreden sonra İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu-Girişim'le (İATP-G) girdiği polemikte, (www.tiyatrom.com sitesinden yana varsaydığı) İATP-G'ye karşı bir koz olarak tiyatrom'un sansürcü bir site olduğunu yeniden dile getirmiş ve tarafımdan yanıtlanmıştır.
Fakat Sayın Hilmi Bulunmaz yayınladığı yazımın üzerine bir açıklama düşerek bazı konuları ya yanlış hatırladığı için ya da geçmişte yazdıklarına bugün bir açıklama getirme kaygısı duyduğu için bazı notlar düşmüştür.
Fakat Sayın Hilmi Bulunmaz'ın düştüğü bu düzeltme notu düzetmeden çok daha fazla yanıltıcıdır. Bu nedenle Sayın Hilmi Bulunmaz'ın küçük yorumunu da düzeltmek zorundayım
1- Hilmi Bulunmaz düzeltmesinde "sıçıp sıvamak", "sıçtığı yere kadar kovalamak", "Şerefsiz Mustafa Demirkanlı" gibi ifadelerin kendisine ait olduğunu kabul etmektedir. Arşivimdeki yazımı bulmuş olduğumdan, bu hakaretleri biraz daha zenginleştirerek aktarmakta yarar var. Zira, Tiyatrom'un aslında neyi sansürlediği, Yaşasın Sansür'le nelerin sansürünün gerekli olduğuna işaret edildiği herkesçe daha iyi anlaşılmalıdır.
(Mustafa Demirkanlı'yı) "Sıçtığı yere kadar kovalamak"
"Şerefsiz Mustafa Demirkanlı"
"alçak" (Mustafa Demirkanlı)
"pespaye" (Mustafa Demirkanlı)
"lağım çukuru" (Mustafa Demirkanlı)
"Dangalak" (Mustafa Demirkanlı)
Burada elbette kime küfür, hakaret, sövgüde bulunulduğu benim açımdan önemli değildir. Bu hiç tanımadığım Ali ..., Veli ..., de olabilirdi.
İşte tiyatrom'da başlayan ve Coşkun Büktel-Mustafa Demirkanlı-Hilmi Bulunmaz polemiği sanırım taraflardan gelen ve Hilmi Bulunmaz'a ait bu üçüncü yazının elime ulaşmasının ardından bu seviyeye dönüşmüş polemiğe yer vermeyeceğim açıklanmıştır.
2- Sayın Hilmi Bulunmaz bu sövgülere yer verdiği yazısına gerekçe olarak bugün itibarıyla bir sanal kişi yada kişilerden oluşan Burak Caney'i ve Burak Caney'in kendilerine karşı tutumunu mazeret göstermektedir ve Burak Caney gibi birisine destek verilmesini mazeret göstermektedir. Oysa ki bu yazıyı yayınlamam için bana gönderildiğinde hepimiz gayet net hatırlıyoruz ki henüz Burak Caney adlı bir şahıs ortada yoktu, ya da en azından henüz bizim aramıza duhul etmemişti. Dolaysıyla da bu yazıya gerekçe olarak Burak Caney ve Burak Caney'in sayın Bulunmaz ve Büktel'e karşı yayınları mazeret gösterilemez.
3- Sayın Hilmi Bulunmaz, Feridun Çetinkaya'nın asla küfürü tasvip etmediğini, etmeyeceğini, sadece ve sadece Coşkun Büktel'in henüz yazılmamış yazısından dolayı tiyatrom'u sansürcülükle suçladığını iddia etmektedir.
Oysa,
Sayın Feridun Çetinkaya tiyatrom'u defalarca sansürcülükle itham ederken başvurduğu en güçlü delil olarak "Yaşasın sansür" adlı yazımı dayanak yapmaktadır. Ekte ilettiğim bu yazım incelendiğinde de görülecektir ki "Yaşasın Sansür" başlıklı yazım tamamen "Sıçtığı yere kadar kovalamak, şerefsiz, pespaye, lağım çukuru..." gibi ağır hakaretler içeren bir yazıya yer vermediğim, vermeyeceğim ve eğer bu sansürcülükse küfürü, sövgüyü sansürü her zaman savunacağım üzerinedir. Dolayısıyla da eğer Feridun Çetinkaya "Yaşasın Sansür" başlıklı yazıyı tiyatrom'un sansürcülüğünü ispatlamak adına gündeme getiriyorsa, bilerek yada bilmeyerek, küfürü severek yada sevmeyerek ama küfürün, sövgünün özgürlüğünü savunmakta, küfüre sövgüye, hakarete yer vermeyeceğimi açıkladığım Yaşasın Sansür başlıklı yazımı dayanak yaparak tiyatrom'u sansürcülükle itham etmektedir.
4- Yine Sayın Hilmi Bulunmaz Feridun Çetinkaya'nın sadece ve sadece Coşkun Büktel'in henüz yazılmamış yazısından dolayı tiyatrom'u sansürcülükle suçladığını iddiasına gelirsek, önceki yazımda da açık ve net belirttiğim gibi bu sürecin dahilinde karşılıklı yazışan üç isim söz konusudur. Mustafa demirkanlı, Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel.. Ve üçlü polemik olarak değerlendirilmek zorundadır. Dolayısıyla da bir polemiğe bir yayın sayfalarını açacaksa ya tarafların tümüne özgürce açmalıdır ya da hiç açmamalıdır. Zira taraflardan birine sen yazabilirsin özgürsün, diğeri yazamaz küfürlü yazıyor demek de polemiğin kanatlarından biri koparılmış kelebek gibi kalmasıdır. Bu nedenle de bu seviyeye, bu üsluba, bu küfür, sövgü edebiyatına dönüşen tiyatrom'da bu polemiğe bu şekilde yer olmadığı, taraflardan birine yer verip diğerine vermemenin de adil olmayacağı nedeniyle ve küfüre, hakarete varan polemikte diğer tarafların da reaksiyon göstererek gerginliği artıracağını görmek için kahin olmak gerekmediğinden, tarafımdan bu düzeyde polemiğin tiyatrom'da işi olamaz denilerek kesilmiştir. Dolayısıyla da bu sadece Coşkun Büktel'in yazmış yada henüz yazmamış yazısına değil, aynı zamanda Hilmi Bulunmazın da, Mustafa Demirkanlı'nın da yazacağı ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci... yazılarına da yer verilmeyeceği anlamına gelmektedir. Zira, polemik birer yazıyla kalmayacaktır; açıktır. Bu durumda sadece Coşkun Büktel'e uygulanmış bir sansürmüş gibi görmek yada göstermek yanıltıcıdır. Kaldırılan bu üçlü arasındaki bu düzeydeki polemiktir. Buna rağmen yine de dengenin sağlanması adına iş bu seviyesizliğe düşmeden Hilmi Bulunmaz ve Mustafa Demirkanlı'nın birer yazısına yer verildiği, Coşkun Büktel'in hayli gecikmeli yanıt yazdığı için göndermediği o söz konusu sansürlendiği söylenen yazılmamış yazısı TİYATROM'DA YAYINLANMIŞTIR! Fakat sürecek bir polemik şeklinde değil, bir köşe yazısı gibi yer verilmiştir. Tiyatrom'a ve bana dair ağır eleştiriler içerse de yer verilen bu yazıdan bu kadar dahil olduğu süreçte Feridun Çetinkaya'nın haberi yok mudur ki tiyatrom yazılmamış yazıya sansür uyguladı diyebilmektedir? Kaldı ki Sayın Coşkun Büktel'in o yazısına yer verildiğinde de bu kez Coşkun Büktel benden izin almadan sitemden alıp koymuş gibi bir garip eleştiri de getirmişti.
5- Son olarak Hilmi Bulunmaz'ın bu sövgü hakaret dolu yazısına sebep olarak öne sürdüğü Burak Caney'in kışkırtmasının sonucuymuş gibi mazeretine yeniden gelirsek:
Yukarıda da söylediğim gibi Sayın Bulunmaz'ın yukarıdaki ifadelerle Mustafa Demirkanlı'ya ağır hakaretlerde, sövgülerde bulunduğu yazısı bana geldiğinde, henüz Burak Caney yada Caney'ler yoktu; vardıysa da bizler bilmiyorduk, bizler arasındaki bu konulara dahil değildi. Gerekirse tarih tarih çıkarılır. Burak Caney denilen zat ilk ne zaman nerede ne şekilde Hilmi ulunmaz ve Coşkun Büktel'e sataşan yazılarına başlamış araştırılarak döküm yapılabilir. Bu konuda en iyi kaynak da Hilmi beyin kendi siteleridir.
Bu ilk hakaretli, sövgülü ve benim bu nedenle sansür uygulamamdan sonra karşılıklı husumetler, kimlerce nasıl tırmandırıldı, önce siz mi beni haksız yere porno malzeme satıcısı ilan ettiniz yoksa önce Burak Caney mi size dansöz kıyafetli montaj yaptı, sizin benim aylar süren sessizliğime rağmen aylar süren yıpratıcı yayınlarınız mı beni Burak Caney'in grubuna üye olmaya dek götürdü yoksa her biri bir diğerinin tetikleyicisi mi oldu bunların gün gün dökümünü çıkarmak sanıyorum ki çok da gerekli değildir.
Fakat başlangıcı aynen böyledir ve sizin beni sansürcü ilan etmenize neden olan yazı bu Feridun beyin de hiç sevmeyeceğini söylediğiniz sıçıp sıvamalı yazıya yer vermeyi reddetmem, bu düzleme çekilen polemikte de tarafların hiç birine yer veremeyeceğim açıklamamı içeren yaşasın sansür yazım üzerinedir.
Bu konunun tekrar tekrar uzaması aynı sürecin bir defa daha baştan başlayarak irdelenmesine gün gün dökümünün çıkarılmasına varmadan ve yeniden sizler için de benim için de incitici olmamasına azami özeni göstermekteyim.
Fakat lütfen, Feridun Çetinkaya da sansür karşıtı olarak sayfalarca savunuculuk yaparken aslında sıçıp sıvamaya vardırılmış bir diyaloglar zincirinin savunusunu yapageldiğini bilsin. Zira benim tarafınızdan sansürcü ilan edilmeme neden olan süreç budur, Feridun Çetinkaya'nın kendisine dayanak olarak kullandığı meşhur "Yaşasın Sansür" başlıklı yazıda da dile getirilen sadece ve sadece küfüre, sövgüye, hakarete özgürlük tanınmamış olmasıdır ve bu yazım ektedir..
Bilginize
Ertuğrul Timur
***
YAŞASIN SANSÜR !
A. Ertuğrul Timur
Coşkun Irmak'la tanışalı bir yılı aştı. Şehir Tiyatrolarında paylaştığımız masadaki panelin ardından da hemen bize yazmaya başladı. Bununla da kalmadı özellikle gençler için yaptığımız çabalarda her zaman yanımızda oldu. Bazı aydın dediğimiz kişiler bir adım ötelerindeki seminerlere ücreti mukabilinde (!) aydınlık sunmaya giderken Coşkun Irmak karşılık beklemeksizin Gençlik Tiyatroları Oluşumumuzda gençlere bir ders de sen sunar mısın dedik hiç ikirciklenmeden Adana'dan kalktı geldi. Tiyatro üzerine çok doğru tespitleri, girişimci ve sürekli faal sanatçı kimliği, sözünü esirgemeyen dosdoğru duruşu ve usta kalemiyle okunası bir yazar, yönetmen, sanatçı. Siyasal bakışımız belli ki geçmişte paralellikler taşımakta ama bugünkü reçetelerimiz farklı. Doğrusu şudur diye beynimizde ve yazılarımızda tanımladıklarımız farklı. Varsın farklı olsun. Yeter ki bu düzeyde, bu üslupta, bu amaçta olsun. Coşkun Irmak gibi kalemlere sayfalarımız her zaman açık oldu yine olacak.
Orhan Aydın.. Adı Nazım Hikmet Kültür Merkezi ile özdeşleşmiş sanatçı, aydın, oyuncu. Tiyatro gündemine bakışımızda da dünya görüşümüzde de paralellikler kadar aykırılıklar da var. Daha şu an bu hafta yayına giren yazısında benim öncülüğünü yaptığım "Özel Tiyatrolara sadaka değil" çağrıma sıkı bir eleştiri var. Varsın olsun. Olmalı da. Tiyatro günü alternatif bildirisinde ayrı düştük, AKM'ye sahip çıkmak için aynı alanı doldurduk. Çalışmalarımı takdir ettiler sağolsunlar Nazım Hikmet Kültür Merkezi adına plaket sundular gururla aldım. Onlar ayrılıklara rağmen takdir hakkını, ben paralelliklere rağmen eleştiri hakkımı saklı tuttuğum gibi onlarında beni eleştiri hakkı her zaman bakidir kuşkusuz.
ASSITEJ.. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği. Tamamen kendi insiyatifleriyle beni üyeleri arasına kattılar. Bu hayatında sahneye bile çıkmamış kimdir necidir demediler uluslararası çalışmalara imza atmış tiyatrocularla aynı payeyi sundular, konukseverliğin en güzelini gösterdiler. Yeri geldi öyle eleştirdim ki zaman zaman "Acaba ileri mi gittim?" diye düşündüğüm de oldu. Ama biliyorlar ki yine eleştireceğim ve yine onlarlayım.
Ulvi Alacakaptan... Tiyatrom'un tiyatrom olmadığı günlerden okuru, yazarı. Geçmişte solda durmuş, şimdi bilmem kaç derece farklı yerdeymiş. Varsın olsun. Zaman zaman ayrı düştük, zaman zaman düşüncelerimizin altına ilk imza atanlardan oldu. Genel sekreteri olduğu TOBAV'ı defalarca eleştirdik. Bir süre önce TOBAV fahri/onur üyeliği önerdi sağolsun. "Yayıncılık hakkımı saklı tutarım, yine eleştiririm sorun olmasın Ulvi abi" dedim, "Eleştir tabi, biz seni eleştirilerinle istiyoruz" dedi.
Orhan Kurtuldu... Aynı kurumu paylaşıyoruz. O yönetsel pozisyonda ben sade bir eleman. Ama o hiyerarşi oradadır burası özgürdür deyip yeri geldi panellerde, toplantılarda yazılarımda veryansın ettim "Ağzına sağlık, az bile yazmışsın" dediği de oldu sıkı bir karşı eleştiriye girdiği de.. Çoğu kere paralel düşündük, birbirini tamamlayan düşünüşlerimiz de oldu, zıt düşünüşlerimiz de. Ama bu zenginliğin farkındaydık.
Merve Kalınbacak... Siz onu tanımazsınız. Bir lise öğrencisi kardeşimiz. Seçim öncesi siyasi gündeme ilişkin yazılarımdan sonra beni öyle bir eleştirdi öyle bir eleştirdi ki..... Belli ki Tiyatrom'u tiyatrom'un sahibinden bile korumak isteyecek kadar çok benimsemiş sahiplenmişti. Galiba siyasal açıdan da pek uyuşamayacağız sevgili Merve'yle :) Ama gerek o, gerek sitemize yazmaya başlayan okul arkadaşı sevgili Zülal Arslan'la geçen yıl yaşlarından büyük işlerle tiyatro adına önemli işlere imza attık bundan sonrada yenileri gelecek eminim.
Ve daha onlarcasını sayabilirim. Tek tek isim isim, örnek örnek.. Ama uzatmaya gerek de yok. Kısacası sevgili dostlar bu alanı paylaşıyoruz sizlerle. Tıpkı dünyayı herkesle paylaştığımız gibi. Fikirlerimiz uyabilir ters düşebilir. Tiyatro gündemine yaklaşımlarımızda paralellikler olabilir, ayrılıklar olabilir. Siyasal düşüncelerde çok farklı noktalarda durabilir yada yakınlaşıp uzaklaşmalarımız olabilir. AMA şu bir gerçek ki hiç birimiz kişisel çıkarımız üzerinden, kişisel kuyruk acılarımız yüzünden, kişisel komplekslerimizden dolayı çekişmedik yada bu alanı kişisel menfaatler için parsellemedik.
Bu site sadece tiyatroyla sınırlanmadan siyasal düzlemde de ulusalcısını da, komünist partilisini de, dindarını da, ve daha farklı farklı düşünceleri de, Devlet tiyatroları kapatılsın diyeni de, devlet tiyatroları kapatılamaz diyeni de, Özel tiyatrolara yardım sadakadır diyeni de, bu bir haktır diyeni de aynı alanda buluşturdu ve buluşturmaya da devam ediyor.
Ama birisi kendi oyunundan dolayı kopardığı fırtınanın yıkıcı ve şahsi etkisini buraya taşımadık diye, bir diğeri "alçak, pespaye, şerefsiz, lağım çukuru, Dangalak, ve daha buraya asla yazamayacağım kadar duyup okuyabileceğiniz en ağır sözlerle bezediği yazısına yer vermedim diye beni ve tiyatrom'u sansürcü ilan etmiş. Varsın etsin. Bu durumda bana düşen bir tek şey kalıyor, bu düzeysizliğe ve şahsiciliğe taviz vermemek sansür ise "Yaşasın sansür" demek.
Not 1: Bu ağır hakaretler bana değil üçüncü bir kişiyedir ama hiç önemli değil bir sanat sitesinin sayfalarında kime edilir edilsin kendine sanatçı diyen bir kişinin bu sokak ağzı yazısı asla yer alamazdı.
Not 2:Özgürlük kavramının içi boşaltılalı bir hayli oldu ve özgürlük alabildiğine yozlaşmanın, seviyesizliğin, uçuk kaçık marjinalliklerin anlatımı gibi sunulur oldu ama biz özgürlükten hala fikirsel, yaşamsal özgürlükleri anladığımız gibi, asla kişisel hırsların, intikam duygularının, ego ve kişilik tatminsizliklerinin alanı yada ağız dolusu küfürlerin, hakaretlerin serbestçe yayınlandığı serbest platform olmayacağız.
Not 3: Durumu bir anketle siz okurlarımıza sorduk ve şu sonucu sizlerde paylaştınız
Tiyatrom.com olarak Devlet Tiyatroları repertuar kurulundan geçemeyen çeviri ve eseri için bıkmadan usanmadan yürüttüğü bireysel sataşmalarından oluşan haber ve polemiklerini, hakaret ve küfürlere varan yazışmaları yayımlamayı reddetmekteyiz.
Bu kısıtlamayı nasıl karşılıyorsunuz?
[toplam 1017 oy] 6.08.2007 05:35 itibarıyla
Seviye korunmalıdır Yayınlanmaması doğrudur (1005) 98.82%
Bu bir sansürdür, yayınlanmalıdır, kınıyorum (12) 1.18%