(OYUN'un notu: Hilmi Bulunmaz, "Kazmacıbaşı" Orhan Alkaya'nın adını "Örhan Alkaya" olarak değiştirmiştir: TIKLAYINIZ!)
İstanbul Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği (İŞTİSAN) Yönetim Kurulu'ndan Üyelerimize, meslektaşlarımıza ve kamuoyuna duyuru...
Ocak 2009'dan itibaren, yeni sürecin yönetim görevini üstlenen İstanbul Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği (İŞTİSAN) Yönetim Kurulu olarak, yine Ocak 2009'da, tiyatromuza yönelik yaşanan bazı olumsuz yönelimleri ve bu yönelimler sonucunda da tiyatro yönetimimizin bazı uygulamalarını değerlendirmeyi ve düşüncelerimizi paylaşmayı görev saydık...
Yaşananları kısaca anımsayalım...
İlk yönelim, tiyatromuz repertuarında yer alan "YEDİ TEPELİ AŞK" adlı oyun üzerinde gerçekleşti. "YEDİ TEPELİ AŞK", tiyatromuzda daha önce çocuk oyunu da yönetmiş genç bir meslektaşımız olan Ersin UMULU'nun, Nezihe MERİÇ, Ayşe KİLİMCİ, Seray ŞAHİNER, Evrim YAĞBASAN ve Melisa GÜRPINAR gibi değerli yazarlarımızın öykülerinden uyarladığı ve oyunun bütün çalışanlarını "gönüllülük" ilkesiyle bir araya getirerek seyirciyle buluşturduğu bir çalışma. Oyun, 2008 Mayıs'ında İ.B.B.Ş.T. bünyesinde gerçekleştirilen "GENÇ GÜNLER" etkinliği çerçevesinde sergilenmiş ve gördüğü ilgi ve beğeni üzerine tiyatro yönetimi tarafından 2008 - 2009 repertuarına dahil edilmişti. "YEDİ TEPELİ AŞK", Ekim ve Aralık 2008'de başarıyla seyirciyle buluştu. Gerek "YEDİ TEPELİ AŞK", gerekse, aynı yöntemle repertuara katılan "İNEK" ve "LEONCE ile LENA" adlı yapıtlar, Şehir Tiyatroları için yalnızca bir repertuar zenginliği değildi. Mesleği vareden genç birikimlerin kendilerini ifade edebilecekleri özgür alanlar yaratma konusunda, Şehir Tiyatroları'nın üretken ve saygılı duruşunun da bir örneğiydi.
Nedir, "denildiğine göre", oyunun bir episodunda yer alan bazı replikler, bazı izleyicilerin tepkisine neden olmuştu ve bu tepki önce bir kaç kişi tarafından, oyunun izleyici için açılan defterine yazı yazılarak, sonra da tiyatroya kimlik belirtilmeden telefonlar açılarak ve çeşitli internet siteleri üzerinden kendini ifade eder hale geldi. Söz konusu episodda bir kez "Alevi", bir kez de "Sivas" sözcüğü kullanılıyordu ve episodun içeriği ile bu sözcükler bağdaştırılamıyor, Aleviler'in inanç ve sosyal değerlerine yakıştırılmadığı gerekçesi ve oyunun kaldırılması talebiyle tehditler savruluyordu. Ne gariptir ki, episoda konu oluşturan öykünün değerli yazarı Seray ŞAHİNER de bir Alevi'ydi...
İ.B.B.Ş.T. Genel Sanat Yönetmeni Orhan ALKAYA, yaşanan tehdit ortamında "YEDİ TEPELİ AŞK" ekibiyle bir toplantı gerçekleştirerek, oyunun sözlerinde değişiklik yapmak yada oyunu sürdürüp sürdürmemek konusunda ekiple birlikte hareket edeceğini bildirdi ve bildiğimiz kadarıyla oyunda yazar, yönetmen ve oyuncu ekibinin uygun görmediği hiçbir değişiklik yapılmaksızın bir gala gerçekleştirildi.
Tehditler sürüyordu... İ.B.B.Ş.T. yönetimi seyircilerine, sanatçılarına ve tiyatronun 95 yıllık kurumsal kimliğine yönelik olası bir saldırıdan duyduğu kaygıyla, oyunun repertuardaki yerini koruduğunu, ancak gösterimine ara verildiğini kamuoyuna duyurdu.
Duyarlı medyamız olayın üzerine gitmekte gecikmedi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Sanat Danışmanı Kenan IŞIK'tan da "görüş" aldı. 03 Ocak 2009 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yer alan demecinde Kenan IŞIK, şikayetlerin kendisine de ulaştığını belirtti ve "Oyunu izledim. Oyunu faşizanca, itici, belli kesimleri rencide edici buldum. Müstehcenlik de var. Karımla bile konuşamayacağım kadar açık konuşuluyor. Alevi bir arkadaşımla izlesem sıkılır, utanır ve kendimi savunamam. İncinirler. Her genç kız bakire olmadan evlenebilir, endişeler duyabilir. Burada karakterlerin ille de Alevi olmasının vurgulanması gerekmiyor. Hikâyenin sonu, 'İktidarsız çıksa da anlamasa.' sözüyle bitiyor. Yani buradan Sivaslı ve Alevi olmasını çıkar, hikâyede hiçbir şey değişmez." cümlelerini kullandı...
Sonrasında medya ve internet ortamında yaşananlar ise, "ŞEHİR TİYATROLARINDA SANSÜR" başlığı altında gelişti... Ve bölük pörçük te olsa hala sürüyor...
Medya ve internet ortamına yansıyan bir diğer tartışma ise, yine bir "GENÇ GÜNLER" yapımı olan ve tiyatro yönetimi tarafından aynı mantık ve yöntemle repertuara katılan, Nazım HİKMET'in "İNEK" adlı oyunu üzerinden gelişti. Sezon başından beri gösterimde olan oyunun afiş tasarımı, mevcut parlamentonun Nazım HİKMET'e vatandaşlığını iade kararı almasından bir kaç gün sonra ve "YEDİ TEPELİ AŞK" tartışmalarının gölgesinde, birkaç sanatseverin "aniden" dikkatini çekti. Bu sanatseverlere göre afişte, oyunun, yazarın ve yönetmenin adlarındaki punto farkları çok küçüktü ve "İNEK" ve Nazım HİKMET sözcükleri öyle bir tasarıma tabi tutulmuştu ki, büyük ozanımızın adına bir hakaret oluşturuyordu. Medya ve internet üzerinden yine demeçler verildi, fikirler üretildi ve elbette Büyükşehir Belediyesi'nden de görüş soruldu. Büyükşehir Belediyesi de, hükümetin, Nazım HİKMET'in vatandaşlığı konusunda ne kadar saygın davrandığını vurguladıktan sonra, Şehir Tiyatroları'nın repertuarında bu yapıta yer vererek yazara elbette sahip çıktığını, ancak afiş tasarımı konusunda yanlış anlaşılmalara neden olabilecek bir uygulamanın düzeltilmesi hususunun Genel Sanat Yönetmeni'ne iletildiğini açıkladı...
2009'un ilk günlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın yaşadığı ve kamuoyuna da yansıyan tartışmalı süreç kısaca böyle özetlenebilir.
İŞTİSAN, Şehir Tiyatroları sanatçılarının oluşturduğu ve sınır tanımaksızın sanatın özgürlüğüne inanan mesleki bir yapılanmadır. Elbette ki yaşama sorular sorarak böylesi süreçleri irdeleyecek, gerektiğinde yaptırım gücü oluşturacak ve ulaştığı yargıları paylaşacaktır. Yönetim Kurulu olarak bu yazının kaleme alınmasının nedeni de budur.
Bir yandan, inancın her gün biraz daha çok siyasallaştığı ve evlerde, kamuya açık alanlarda ya da dağbaşlarında yapılan kazılarda silah ve patlayıcıların ele geçirildiği, diğer yandan "normal" şartlarda yan yana gelmesi olanaksızmış gibi görünen pek çok insanın aynı başlık altında gözaltına alındığı veya tutuklandığı ülkemizde, kamuya yansıyan bir Alevi tartışması, Şehir Tiyatroları yönetimini "kaygılandıracak" bir provokasyon ortamı yaratabilir mi gerçekten? Yoksa Şehir Tiyatroları yönetimi "sansürcü" müdür?..
Şehir Tiyatroları üzerinde bütün bu tartışmalar yaşanırken, sezon başından beri ortada olduğu halde, "İNEK" afişinin puntoları konusundaki hassasiyetin bir anda ortaya çıkması bir "tesadüf" olarak mı algılanmalıdır?
Bütün bu sorulara yanıt ararken, belleksizliği neredeyse bir yaşam biçimi haline getiren insan maddemize bazı hatırlatmalar yapmayı görev sayıyoruz...
" (...) Oynanırken basılan bir 'SEZUAN'ın İYİ İNSANI', bir ihbarla oynanması durdurulan 'EŞEĞİN GÖLGESİ', 'BİRAZ GELİR MİSİNİZ?', İstanbul ve Ankara'da yasaklanan bir 'DEVR-İ SÜLEYMAN', Anadolu turnesinde basılan 'HÜLLECİ', 'BAŞBAKANIN UŞAĞI', İstanbul'da basılan 'KARAGÖZ BERBER NONOŞ' vb, vb... Ve hafızalarda izi henüz taze olan 'PİR SULTAN ABDAL' olayı. Bugün, bir Tiyatro İşçileri Sendikası (Tİ-SEN) olaya zamanında el koyarak Tunceli'de haksız olarak tutuklanan, işkence gören tiyatrocuları kurtarmıştır. Ama Tİ-SEN'in bir sürü kolu yok ki, hangi birine yetişsin? N'oluyoruz efendiler? Tiyatro işçisinin güvenliğini kim sağlayacak? (...)"Tİ-SEN Bildirisi - Tiyatro 70, Şubat 19970
" (...) Biz iç sayfalarımızda siyasi suçlardan ölüm cezalarının kalkmasını öngören tiyatro emekçilerinin isimlerini yayınlıyoruz. Dergi olarak ta tüm yazarlarımızla siyasi suçlardan ölüm cezalarının kaldırılmasından yana olduğumuzu belirtmekte bir kez daha yarar görüyoruz..."Tiyatro 72, Sayı 3, 3 Şubat 1972
Derginin iç sayfalarında 226 tiyatro sanatçısının adı var. Bunlardan 45'i, İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçısı...
"Trabzon valisi Ziya Çoker, hiçbir gerekçe göstermeden 'AST'ın 'ANA' oyununu ikinci kez yasakladı...Tiyatro 76 - 8.7.1976
"Ergani'de, Oben Güney'in 'SUÇ' oyununun oynandığı gece, oyuna izin veren ilçe hakiminin evini bombaladılar..."Tiyatro 77, Sayı 40, 5 Mayıs 1977 "Rize ve Artvin valileri 'Alpagut Olayı' oyununu yasakladı. (...) Dolayısıyla da huzur bozucu ve bunun neticesinde ise aileler arasındaki bağları koparıcı her nevi oyun ve tiyatro genellikle ilimizde oynatılmamaktadır. (...) İhsan Dede, Artvin Valisi (...)"Tiyatro 77, Sayı 39, 28 Şubat 1977 "Şehir Tiyatroları'na saldırılar giderek yaygınlaşıyor... 27 Kasım Pazar gecesi Kadıköy Şehir Tiyatrosu'na 'HÜLLECİ' oyunu oynanırken bomba atılmıştır. Oyunun ikinci perdesinin sürdüğü sırada tiyatronun giriş kapısından giren beş kişi salonun arka boşluğunda ellerindeki bombaları atarak kaçmışlardır. (...) Arka sıralarda seyirci bulunmaması nedeniyle herhangi bir yaralanma ve can kaybına sebebiyet verememiştir. (...) Öte yandan Fatih Şehir Tiyatrosu'nda oynanan 'İŞGAL' oyunu da, aynı kaynaktan yön alan guruplarca saldırıya uğramıştır. Oyunun oynandığı sırada bu kez kemerlerin üstüne çıkan bazı kişiler, kemerlerden söktükleri taşları binanın damına atmışlar ve tiyatroda panik yaratarak, binanın damının tahrip olmasına neden olmuşlardır. (...) Ayrıca, Fatih'te oyun sırasında park eden otolar her gece sistemli olarak soyulmakta ve tahrip edilmektedir. Bu duruma karşı koymak isteyen oyuncular ise saldırıya uğramış ve kurşun yağmuruna tutulmuşlardır."
Tiyatro 77, Sayı 42, 20 Aralık 1977 "(...) 22 Ocak Pazar gecesi Fatih Şehir Tiyatrosu'nda, saat 01.00 sıralarında, tiyatronun camları önce makinalı ile tarandı ve içeriye tahrip gücü oldukça yüksek bir bomba atıldı. Şehir Tiyatroları bombalandığı saatlerde Fatih bölümü yönetmeni Başar Sabuncu, içerde, Vasıf Öngören'in 'ZENGİN MUTFAĞI' oyununun son provalarını yapıyordu. (...)"
Tiyatro 78, Sayı 43, 28 Şubat 1978 Eğer bu ülkenin tiyatrocularıysak örnekleri çoğaltmak mümkün ne yazık ki... 30, 35 yıl kadar gerilere gittik... Daha yakın süreçler, umarız ve dileriz ki, henüz hafızalardan silinmemiştir. Maraş hatırlardadır... Madımak hatırladır...
İnancın her zamankinken daha çok siyasallaştığı günlerdeyiz saptamasını yapmıştık. Böylesi bir süreçte, zaten tarih boyunca çeşitli yaralar almış, acılar yaşamış Alevi toplumunun değerleri ile çeliştiği gerekçe gösterilerek ve eleştiriyi tehdit boyutuna vardıran bir "tepki" ortamında değerli olan özenli, saygılı ve sağduyulu olabilmektir. Bu noktada Kenan IŞIK'ın yaklaşımı da dikkat çekicidir... Bir tiyatro insanı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat Danışmanı olarak verdiği demeçte oyunu "müstehcen", "faşizan" ve "belli kesimleri rencide edici" bulduğunu söylüyor. Bu söyleme bir başka pencereden baktığımızda, konuyla ilgili Şehir Tiyatroları'na yönelen tehditleri ve olası bir provokasyonu "haklı" çıkartıcı bir söylem olarak algılamak ta söz konusu olmaz mı?... Sanatçı düşüncelerine ve oyunu yorumlayışına elbette saygı duyarız. Nedir, bir tiyatro sanatçısı ve yetkili bir Sanat Danışmanı olarak böyle bir süreç ve ortamda, pek te "sorumluluk" taşınarak edilmiş sözler gibi görünmüyor ne yazık ki... 95 yıllık birikimiyle Şehir Tiyatroları'nın, içinde sanat üretmeye yöneldiği ortam budur... Şehir Tiyatroları'nın (bilinmez hangi nedenlerle) bir tartışma ortamı içine çekilmeye çalışıldığı ortadadır. Aylardır ortada duran bir afiş, bu tartışmaların durulur gibi olduğu bir anda "sorun" haline gelivermiştir. Daha önce de sorguladığımız gibi, tesadüfün bu kadarına pes...
Şehir Tiyatroları pek çok zorlu süreçten süzülerek bugüne gelmiştir. Pek çok badire atlatmıştır. Geçmişte yaşadığı deneyimler, bugünlerin engellerini aşmak konusunda yol gösterici olmuştur, olacaktır da... Gerektiğinde, inancın sahnede biçimlenişini en çağdaş mantık ve yöntemle çözümleyecek birikime de sahiptir. Yaşanan odur ki, Şehir Tiyatroları hem mesleki değerlerini, hem sanatçısını ve kurumsal kimliğini, hem de seyircisini zedelememeye özen göstererek bir yol yürümektedir... Bir oyununun gösterimine kısa bir süre için bile olsa ara vermek, elbette herkesten önce Şehir Tiyatroları çalışanlarını üzmüş ve incitmiştir. Lakin yaşananı bir "sansür" uygulayımı olarak algılamak yerine, üretilen yepyeni oyunlar, her gün biraz daha fazla ulaşılan seyirci ve edinilecek yeni salonların yarattığı enerjiden güç alarak yarına uyanmak Şehir Tiyatroları çalışanları için yönelim olmuştur. Kaldı ki, akademik ve sanatsal anlamda "sansür" olgusu, Şehir Tiyatroları çalışanları bünyesinde tartışmaya açılmıştır. İŞTİSAN da önümüzdeki süreçte, bu konuda üzerine düşeni görevi yerine getirecektir.
Hepimizin alkışı her zaman bol olsun...
Saygı ve dostlukla...
İŞTİSAN YÖNETİM KURULU
(Kaynak: tiyatronline.com)