(Fotoğraf kaynağı: Taraf, "Vatan Yahut Vartovyan")
Çok da Hayati Bulmadığım Bir Tartışmaya Zorunlu Bir Katkı
Fırat Güllü
20 Şubat 2009
Bu yazıyı İstanbul Amatör Tiyatro Günleri’nin (İATG) özerk bir ayağını oluşturan Kültürel Çoğulcu Tiyatro Günleri’nin arifesinde yazma gereği duydum. Bir süredir Ömer Faruk Kurhan ile Coşkun Büktel ve sonrasında devreye giren Feridun Çetinkaya arasında süren bir tartışma var. Bu tartışma bazı çarpıcı ve önemli noktalar içerse de, güncel olarak çok da hayati bulmadığımı itiraf etmeliyim. Yarın ve bir sonraki gün Kültürel Çoğulcu Tiyatro Günleri etkinliklerine katılacak insanlar, tartışmak istiyorlarsa, tiyatro adına yeterince tartışma malzemesi ile orada karşılaşacaklar. İATP-G sitesi aracılığıyla izlediğimiz tartışmalarsa, ister istemez tali hale gelecek.
Yine de tartışmaya katkı sunma zorunluluğu duymamın nedeni, Feridun Çetinkaya ile karşılıklı görüşme yürütenler arasında yer almış olmam. Amacım doğrudan içinde yer aldığım bir vaka hakkında izlenim ve görüşlerimi aktarmaktan ibaret. Bunun dışında, hakkı verildiğinde öğretici yanlar içerse de, polemik aracılığıyla düşünce üretim yöntemine çok sıcak bakmadığımın bilinmesini isterim. Elbette bu tartışmalı bir görüş; ancak bir polemik tartışması çıkacaksa bile, umarım polemik biçimi almaz.
Vaka
5 Şubat 2009 günü, İATP-G gruplarından bir grup arkadaşla birlikte, kendisinden gelen bir teklif doğrultusunda Feridun Çetinkaya ile bir görüşme yaptık. Görüşmenin ana konusunun “Tiyatro Siteleri ve İnternet Yayıncılığı İlkeleri” olacağı konuşulmuştu. Kendisini çok fazla tanımadığımız için bu toplantının daha çok karşılıklı bir tanışma ve sohbet havasında geçtiğini söyleyebilirim.
Edindiğimiz izlenim biraz da Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz adına konuşuyor olduğu yolundaydı. Toplantıdan çıkan tek somut sonuç, internet yayıncılığının ilkelerinin neler olması gerektiği konusunda bir tartışma başlatmak, bu tartışmaya yaygınlık kazandırmak, hatta bu tartışmayı olgunlaştırarak değişik site yöneticilerinin katılımıyla bir panel ya da söyleşiye dönüştürmekti. Kişisel olarak toplantı sonrasında bunun tiyatro yayıncıları arasında bir hukuk oluşturmak ve birikim alış verişi yapmak için iyi bir başlangıç olabileceği düşüncesine kapıldığımı itiraf etmem gerekiyor.
Ancak ertesi gün Çetinkaya beni arayarak İATP-G sitesinde yer alan “İATP-G İnsan Hakları İhlallerine Karşıdır!” başlıklı yazıda “Nutku Skandalı” ve “Talat Halman Rezaleti” konusuna neden hiç değinilmediğini sordu. Bir gün önceki görüşmeye istinaden bu konuda daha duyarlı olmamızı beklediğini ima etti. Açıkçası ben ve daha sonra bu olayı anlattığım diğer arkadaşlar bu görüşmeyi hiç de bu şekilde anlamlandırmamıştık. Üstelik kendisine de söylediğim gibi söz konusu yazı geçtiğimiz dönemde İATP-G içerisinde gündem olmuş kimi vakalara dönüktü ve Türkiye’deki gelmiş geçmiş tüm hak ihlallerini içermek gibi bir niyeti yoktu, olamazdı da. Ancak bu konuda kendisiyle çok fazla anlaşabildiğimizi söyleyemeyeceğim. Sonuçta tartışmanın daha sağlıklı yürümesi ve diğer İATP-G gruplarının da gündemine girmesi için eleştirilerini yazılı olarak iletmesini önerdim. Bu konuda bir girişim içerisinde olduğunu, ancak bir gün önceki görüşmede yakalanan ilişkiyi sürdürmek istediği için öncelikle telefonla aramayı tercih ettiğini belirtti.
Açıkçası gerek görüşmede, gerekse telefonda Çetinkaya’nın belli nezaket kurallarına bağlı kaldığını belirtmeliyim. Ancak yazılması ve iletilmesi için uzun süre bekledikten sonra, 17 Şubat’ta sitesinde yayınlanan “İATP-G ‘Bazı’ İnsan Haklarına Karşı” başlıklı yazının benzer bir duyarlılığa sahip olmadığı ortadadır. Ferdiun Çetinkaya bu yazısında, genelde ilgi alanını oluşturan Şehir ve Devlet Tiyatroları’na yönelik “itham edici” üslubunu kullanmayı tercih etmişti. Bunun ilk görüşmede temelleri atılmaya çalışılan diyalogun nihayetlendirilmesi anlamına geldiğini ve İATP-G’de yanlış bir gündem oluşturduğumuzu anladık.
Söylem
Söz konusu yazıyı okuyanlar Feridun Çetinkaya’nın İATP-G gibi bir yapılanmanın kamusal bir açılım olarak ve bir yayıncılık inisiyatifinin öncülüğünde işlettiği sitesini değerlendirirken, ona aslında sahip olmadığı bir işlev biçmeye çalıştığını gözlemleyeceklerdir. İATP-G sitesi birçok kez vurgulandığı gibi bir platform girişiminin iletişim sitesidir ve öncelikli görevi bu girişimin gündemini kamusal alana açmaktır; genel olarak tiyatro alanındaki gelişmeleri izleyen, haber toplayan ve gündemleştiren bir haber-yorum sitesi değildir. Ancak zaman zaman tiyatro camiasında dönen tartışmalara müdahil olmaya aday tavırlar geliştirdiğinden kendisine bu işlev biçilmektedir. Tiyatro ortamında eksikliği hissedilen nitelikli bir haber-yorum sitesi kurmak, temelde uygulamacılardan oluşan bir girişimin asli işlevi değildir, ancak bağımsız bir medya alanı inşa etmek konusunda öncü olmaya aday unsurlar ortaya çıkarsa İATP-G içerisinden kimi bireyler buna destek olabilirler.
Feridun Çetinkaya’ya, yazısında kurduğu söylemin çarpıklığını daha iyi anlatabilmek için, kendi analiz yöntemiyle kendi sitesini analiz etmeyi deneyeceğim. www.tiyatrofanzini.blogspot.com adlı sitede, Çetinkaya zaman zaman (çok sık değil) ve özelde de egemen tiyatro kurumlarını merkezine alan, amatör ve alternatif yapıları genelde görmezden gelen, tüm gündemleri takip edemediği gibi oldukça istikrarsız bir çizgide seyreden yazılar yayınlamaktadır. İATP-G sitesinin konu edindiği kimi vakalar konusunda da sessiz kaldığı gözlemlenmektedir: Aydın Festivali’nde yaşanan “Enternasyonel” olayı, çeşitli oyun yasaklamaları, Kürt tiyatrocuların maruz kaldığı baskılar, İstanbul’da ve Ankara’da tiyatrocuların düzenlediği tiyatroda cinsel taciz panelleri vs…
Buradan yola çıkarak Feridun Çetinkaya’nın konuları keyfi olarak seçilmiş yazılarla dolu ve ağırlıklı olarak egemen tiyatro alanına sıkışmış bir içerikte yayıncılık yaptığı analizini yapabiliriz. Bu durumda İATP-G’yi “insan hakları konusundaki eksikliği” nedeniyle eleştirirken kurduğu söylemle, sitesinin sergilediği çizgi arasında ciddi bir tutarsızlık olduğunu iddia edebiliriz.
Ama bu durumda Feridun Çetinkaya da bize “bu sitenin kişisel bir blog olduğunu, yürüttüğü diğer işlerin yanı sıra (bildiğim kadarıyla kendisi reklam metni yazarlığı yapmaktadır) gönüllü ve bağımsız olarak sürdürülen bir eleştirmenlik pratiğinin ürünü olduğunu ve kendi özel ilgi alanlarıyla sınırlı bir içeriğe sahip olduğunu” söyleyecektir herhalde. Hal böyleyken bir girişimin kamusal iletişim aracı olan bir sitenin, “bazı” ihlallere yer verip “bazılarına” yer vermemekle itham edilmesi, bizi “tutarlı olmak istiyorsan ya tüm ihlallere yer vermelisin ya da hiçbir ihlale yer vermemelisin” gibi bir noktaya götürecektir ki bu da abesle iştigaldir.
Sonuçta tiyatroda insan hakları ihlalleri İATP-G gruplarının önünde duran birçok tartışma konusundan sadece birisidir ve yapılabildiği oranda da gündeme alınmaktadır. Kaldı ki bu tartışmalar bu halleriyle bile, bu tip konulara karşı genelde bir körlük örgütleyen tiyatro camiamızın performansı göz önüne alındığında görece gelişkin sayılabilecek bir nitelik arz etmektedir. Ancak İATP-G’yi İnsan Hakları Derneği’nin tiyatro masası gibi değerlendirmek yanlış olur. Böyle bir oluşuma ihtiyaç vardır; ancak bu İATP-G’yi aşan bir eksikliktir. Eksiklik var diye bir kenara çekilmesi de beklenemez.
Öneri
Bize göre Feridun Çetinkaya ilk görüşmemizden beri ortaya koyduğu söylemle tutarlı bir girişim gerçekleştirmek istiyorsa, bunu var olan ve birilerinin işlettiği sitelerin olumsuzlanması üzerinden değil, kendi bağımsız haber-yorum sitesini kurarak veya varsa beğendiği bir haber-yorum sitesine katılarak başarabilecektir. Bu anlamda, kendisine değer verdiği için özel sitesine link veren Hilmi Bulunmaz’ın yönetimindeki Oyun Dergisi’ni bir seçenek olarak düşünebilir. Eğer böyle bir girişim içerisine girer ve katılıma açık demokratik bir çizgi de izlerse, girişiminin pek çok kişi tarafından destekleneceği tahmin edilebilir. Ertuğrul Timur’un “sansürcü” tiyatrom.com sitesi bile, hiç azımsanmayacak bir süre için bunu yapabilmişti.
(Kaynak: istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim)