Kavuklu aylık tiyatro dergisinin yayınlandığını, dün tiyatrodergisi.com.tr ve tiyatrodunyasi.com sitelerinde görmüştük. Bu sitelerdeki haberlerin bazılarını pek ciddiye almadığımız için, link verme gereksinimi duymamıştık. Kavuklu'cular da bizi ciddiye almamış olacaklar ki, dergi çıkardıklarının haberini bize göndermediler. Biz, soL gazetesini ciddiye aldığımız için, bu gazetede yayınlanan Kavuklu'cularla yapılmış röportajı okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. (HB)
Hoş geldin Kavuklu
NHKM Tiyatro Topluluğu’nun dergisi Kavuklu, tiyatroların yıkıldığı ve oyunların sansürlendiği, ülkenin yanı başında savaş çanlarının çalındığı bir gündemde, sesini çıkaran, ayağa kalkan ve mücadeleden vazgeçmeyenlerle birlikte yola çıkıyor.
Bir süre önce tiyatro oyuncusu Nevzat Süs tiyatro dergisi çıkarmak üzere hazırlık yaptıklarından bahsetmişti. “Adı Kavuklu olacak” derken sesindeki heyecanı hatırlıyorum. Kavuklu. Gelenekçi, ayakları yere sağlam basan, bilgili ve güçlü bir etki yaratıyor bu isim bende. Dergi siz bu yazıyı okumadan iki gün önce, 6 Şubat Cuma akşamı elime ulaştı. Bir çırpıda okudum. Müge Saut Süs’ün gösterimi engellenen “Yedi Tepeli Aşk” oyunuyla ilgili olarak yazdığı “Yedi Tepeli Şehirde Sansür” yazısı, Parkan Özturan’ın oyuncu ve ajans ilişkilerini ele aldığı “Kene faydalı bir hayvanımız mıdır?” yazısı ve Renan Bilek’in aynalı reklam panosuna dönüştürülmek istenen Atatürk Kültür Merkezi için yazdığı “AKM İçin Önerilerimdir” yazıları ilk dikkatimi çeken bölümler oldu. Dergide tiyatro dünyasından güncel başlıklara ilişkin birçok yazı ve haber bulunuyor. İlk sayısında Tiyatroadam ve oyuncu Yetkin Dikinciler’le yapılan röportajlar da ilgi çekiyor. Kavuklu, Aralık 2008’de kaybettiğimiz tiyatro yazarı Harold Pinter’i anma yazısıyla arka kapağına konuk ediyor.
Röportaj: Arzu Kayhan
Ayağa kalk, sesini yükselt, mücadele et!
Kavuklu, ”toplumsal belleğimizi yıkmak isteyenlerin diktiği, dikmeye çalıştığı tüm kuleleri bir bir yıkacağız” diyor. Derginin tanıtım yazısı şu cümlelerle başlıyor. “Günümüzde insanlar; reklamlar, diziler, sayfası bol ama içi boş best-seller kitaplar, vb. araçlarla Armand Mattelart’ın tanımladığı şekliyle, ‘beyin iğfal şebekeleri’ gibi çalışan, çalıştırılan bir mekanizma ile her gün ve her gün yeniden kurgulanıyor. Genel manzara, her ne kadar puslu gibi görünse de, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bu ülke toprakları üzerinde de, söz konusu bombardımana karşı durmak adına yola çıkan ve çıkmaya hazır insanlar var. Tiyatro sanatının bir biçimde sponsorlara teslim edildiği, sahnelerin yıkıldığı, oyunların sansürlendiği ve yasaklandığı şu karanlık günlerde, sözünü söyleyen, tavrını koyan, her zaman halkın yanında olacak yeni bir soluk olması umuduyla Kavuklu 6 Şubat’tan itibaren yayın hayatına başlamış bulunuyor.”
Bu güzel derginin hikayesini emekçilerinden dinlemek lazım. NHKM Tiyatro Topluluğu’nun kolektif çalışması aylık Kavuklu dergisi yayın hayatına merhaba derken, ben de sıcağı sıcağına ekibin yanında alıyorum soluğu. Ben soruyorum onlar anlatıyor.
‘Neden Kavuklu’ diye başlayalım söze... Gölge oyununda Karagöz, Ortaoyunu’nda Kavuklu. Nesilden nesile ustadan çırağına aktarılan bir gelenek. Dergiye adını verdi. Siz kararı nasıl verdiniz?
Parkan Özturan: Bu uzun ve zorlu bir yol. Dergicilikten geliyoruz hepimiz, bir şekilde, zaman içerisinde birçok farklı çalışmada yer aldık. Dergi çalışması yapanlar bilirler, “sahne tozu” gibi, hastalıktır dergi çıkarmak. Bir zaman sonra yine kaşıdı bizi. “Nasıl yaparız”ı düşünmeye başladık. Düşündük, kurduk. Her tol, küçüldükçe büyümeye çıktı. Dergi çıkarmaya karar verildiğinde, gayrı ihtiyari isim düşünmeye başlamıştım. Karagöz ya da Kavuklu olsun istiyordum. Ama sonra hatırladım ki, Karagöz adıyla çıkan bir dergi var. O zaman Kavuklu olsun dedim kendi kendime. Hatta Kavuklu olması daha da doğru olacaktı. Çünkü kavuğun tersi yok. Nereye çevirirseniz çevirin, kavuk hep öndür. Kaytarmaz kavuklu. Sağduyuludur. Toplumu korkmadan eleştirendir.
“Doğrucu Davut”tur ve hep onuncu köyü arayandır.
Hep içimden geçen “ulusal olmadan evrensel olunamayacağı” idi. Üstelik dünya tiyatrosuna bakıldığında, Aşık Veysel misali dünya, bizim yıllar önce bulduğumuzu aramaktaydı. Buna delil isterseniz, Peter Brook’un son çalışmasını bekleyin. Bunun yanı sıra Muhsin Ertuğrul kadar İsmail Hakkı Baltacıoğlu da mücerretir, diyebilmek adına da, derginin adının “Kavuklu” olmasını istiyordum. Daha birçok nedeni de var bunun ama en önemlilerinden bir tanesi şu, “geleneksel tiyatro” tanımlaması, bir batı yalakalığıdır. Geleneksel denilen şey, ulusaldır aslında. Mösyö Antuan ile Carl Eberet (Ebert) olmasaydı, onların yerine İsmail Dümbüllü ya da Kel Hasan olsaydı ya da benzeri bir kişi, o zaman geleneksel tiyatro adı olacak mıydı çok merak ediyorum.
İsim konusunda ilk yayın kurulu toplantılarında hiç bana yakın duran bir teklif gelmedi. “Replik” diyen oldu, başka isimler önerildi. Ben de çıkıntılık olmasın diye ağzımı açmadım, biraz da utandım.
İçinizde tuttunuz yani. Sonra? Bir gün dayanamadınız, toplantıda…
P.Ö. Artık bir isim şart dediğimiz noktada Nevzat’ım (Süs) kardeşim, “ben derginin adının Kavuklu olmasını istiyorum” dedi. Yüzüm güldü. Her tür çalışmada, birden fazla kişinin aynı şeyi düşünmesi, aynı anda soluk almasını sağlar ki bu da başarıyı getirir. Takım olmadan akım olunmaz. Siftah edip başladık.
Yayın enflasyonu olan bir gündemde dergi çıkarmak, hele bir de tiyatro dergisi. Sizi buna iten sebepleri merak ediyorum.
Müge Saut Süs: Kavuklu, çürümüş koca bir kentin içinde doğdu aslında. Bu çürümenin rahatsızlığından doğan, günümüzde mücadele alanı olarak Kavuklu dergisini seçmiş inatçı insanların gideceği yol, elbette zorlu bir yol. Bunu başından beri biliyorduk. Zor olanı başarmak, hele ki koca kentin kokuşmuşluğunun, yalnızlaşmanın, duvarlarından akan irinin içerisinde kolektif akıl yaratmak adına zorlu bir yol, bunu da biliyoruz. Tiyatro sanatına bir nebze olsun alan açmak ve sanata bir bakış açısı yaratmak adına ilk adım oldu Kavuklu dergisi. Sanatın kirliliğine, bizden sonra geleceklere, tiyatro ateşini hala besleyenlere, kolektivizmin ruhunu taşıyanlara bir bakış açısı yaratacak belki de.
Nevzat Süs: Temel olarak dergimizi, tiyatro sanatıyla hayatlarını sürdüren kişi ya da kurumların dışında, tiyatroyla izleyici olarak bağını koparmış sıradan insanlara da çıkarmak istiyoruz. Çokça söylüyorlar “tiyatro öldü-bitti” diye, ancak canlı olan alıcısıyla direkt teması olan birbirini besleyen, yönlendiren hiçbir sanat etkinliğinin ölmeyeceği kanaatindeyim. Tiyatro sanatında yeni arayışlar içinde olan tüm sanatçılar için bir gerçektir bu, izleyenle bağınızı kopardığınız oranda izleyici uzaklaşacaktır. Yazılı ve görsel bir yayın olan Kavuklu’nun bu bağın oluşmasına katkıda bulunacağı inancındayım. Başka bir sanat dalı yoktur ki, insanın kendine canlı olarak sonuçlar çıkardığı etkinlik olsun. Birbirini etkilemeyen insan ya da herhangi bir sanat dalı ancak yok olup gidecektir. Bu anlamıyla toplumsallaşmanın temeli etkileşimdir. Kavuklu dergisi toplumsallaşma iddiası taşıyan, tiyatroyu izleyicinin gözünde yeniden hak ettiği noktaya taşıma araçlarından biri olabileceğini kurguladık. Bu yüzden yayın enflasyonlarının yaşandığı kriz ortamında inançlarımız doğrultusunda çıkarmaya karar verdik.
Kolektivizmden bahsettiniz, Kavuklu’da kolektif anlayışın önemli bir yeri var. Bir başyazarınız, köşe yazarınız yok örneğin.
N.S. Birkaç yıldır Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde tiyatro alanında oyuncu, yönetmen ve tiyatro öğrencisi NHKM tiyatro topluluğu olarak faaliyetlerini sürdürmekteydi. Bu kolektif ruh Kavuklu dergisinin ortaya çıkmasını sağladı diyebiliriz. Köşe yazarı, başyazar, editör gibi sıfatlardan tamamen uzak, kolektif bir yayın olgusunu ön plana çıkaracağımız için köşe yazarımız da olmayacak. Yazar kadrosunda hiçbir bireyi sivriltmeden yol almak istiyoruz. Bu anlamıyla kolektivizm ruhuna katkı koyacak herkesle ortaklaşmak ilk amacımız. Yazarın ilk olarak kendini temsil ederken, giderek bir kolektif üretimin yaratıcısı haline geleceğini düşünüyoruz. Kavuklu dergisi üretenlerinin, kapitalist kültürden bize devrolan bencil, ben-bilirimci, ben-merkezci, egoların coşkun sular gibi aktığı, yaranmacı, kendi varlığını başkalarının yok olması üzerine kurgulayan unsurları içinde barındırmayacağı açık. Bu, Kavuklu kolektifinin daha şimdiden yarattığı kültürün bir parçası. Şimdiden söyleyelim bu duyguları taşıyan hiç kimse “düşmesin bizimle yola…”
Bu anlamıyla yaratan Kavuklu kolektifinin kendisidir.Derginin içerik düzenlemesinde nelere dikkat ediyorsunuz? İç kapakta yayın kurulunun adı geçiyor.
N.S. Bir bakıma ve şimdilik, beş kişiden oluşan bir yayın kurulumuz var. Şimdilik diyorum, çünkü NHKM tiyatro topluluğunun aklı ve iradesinin bir vadede yayın kurulunu sönümlendireceğine olan inancımız tam. Haberler mutlaka yer alacak. Amatör tiyatrolar, Anadolu tiyatroları, okul tiyatroları, şehir ve devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar, herhangi bir oyuna ilişkin seyirci görüşlerinin yer aldığı bölümlerimiz olacak. Eleştiri yazılarının, bir başka tiyatronun altını oyacak şekilde değil, “akılcı” ve “yön veren” nitelikte olmasına özen gösterilecek.
Hani derler ya ‘daha mürekkebi kurumadan’ okuyanlardanım Kavuklu’yu. Okurlarımız için soralım, Kavuklu’ya nasıl ulaşacağız? Hani bir de katkı koymak istesek? Bizim de yazılarımız yayınlanabilir mi?
N.S. Kolektif emeğin ürünü elbette kapılarını az önce bahsettiğim doğrultuda bizlerle birlikte üretmek isteyen herkese açık olacak. Dergiye Nâzım Kültürevi, Yurtsever Cephe Lokalleri ve birçok kitabevinden ulaşabilecekler. Ayrıca yazılarını göndermek, bizimle iletişime geçmek isteyenler kavukludergi@gmail.com adresine e-posta gönderebilirler.
‘Toplumsal belleğimizi yıkmaya çalışanlara karşı’ diyor Kavuklu. ‘Aslolan dünyayı değiştirmektir’ diyor büyük usta. Kavuklu’nun hedefinde neler var, kimler var?
M.S.S. Hedeflediğimiz şeyler büyük. İnsan önce kendinden sonra yaşadığı şehirden, insanlarından başlamalı değiştirmeye. Ardından büyütmeli ateşini. Nereye gideceğimizi biliyoruz. Ama nereye doğru gitmeyeceğimizi de biliyoruz. Biz, çürümüş tiyatro sanatına karşı bir sesimiz olsun istiyoruz. Ülkemizdeki siyasal rantın bulaştırdığı irinlerden kurtulmak, yön göstermek istiyoruz. Nâzım ne demiş: “ya yıldızlara götüreceksin hayatı, ya da dünyamıza inecek ölüm” Ölüm; sokaklarda çoğu zaman yüzleştiğimiz, insanların soluk benizlerindeki gelecek kaygısı, hayat kavgasındaki ölüm. Yanı başımızda yaşanan savaşa karşın, toplumun suskun kalışındaki ölüm… Yaşamak fark etmekle başlar. Yanı başındakini görmekle… Biz hayatı yıldızlara taşımak istiyoruz. Umarım yolumuza düşenlerle birlikte taşırız. O zaman bu dergi amacına ulaşmış olacak.
N.S. Sanat, dolayısıyla tiyatro sanatı günlük siyasal döngüden kendini soyutlayamaz. Kendi varlığını bir biçimde tesis eden tecrübeli tiyatro sanatçısı yönünü de aşağı yukarı belirlemiş oluyor. Bizim kurguladığımız çalışmanın özünde eski ve yeni kuşağın harmanlanması eskilerin yeni yetişen kuşağa hem destek verirken hem de birikimini paylaşması biçiminde gelişebilir. Hiçbir tiyatro oyuncusu sahneye kazık çakacak değildir. Mutlaka alttan yetişen oyuncuların önünü açması gerekecektir. Bu bağlamda birbirlerine sevgiyle yaklaşan eski ve yeni kuşak birlikte var olmaya devam edeceklerdir. Kavuklu dergisi de bu perspektifle yayın hayatını sürdürmek niyetindedir. Bu anlamıyla bir temas yüzeyi de sağlayacaktır Kavuklu. Bunun bilincinde olmakla beraber, yolumuzun varak işlemeli taşlardan olmadığını biliyoruz.
Ben Cuma akşamı dergiyi almaya geldiğimde sizi gördüm bahçede. Heyecanlıydınız. Günlerce üstünde çalıştığınız dergiyi şimdi elinizde tutuyorsunuz. Klasik bir soru ama, ilk hissettiğiniz ne oldu?
P.Ö. Dergi geldiği anki halimizi herkesin görmesini isterdim. Çok heyecanlı ve mutluyduk ama bu mutluluğumuz çok sürmedi. Kötü bir şey mi oldu? Hayır. İyi iş çıkardık mutluyduk. Ama devamının gelmesi gerekiyordu. Hazırlıksız mıydık? Hayır. Ama bu şöyle bir duygu, zaman zaman bana sorarlar. “Her akşam aynı şeyi oynamaktan sıkılmıyor musun” diye. Ama her akşam aynı şeyi oynamıyorum ki ben. Çünkü her akşam aynı seyirci gelmiyor ki? Ben her akşam aynı ruh halinde değilim. Aynı Parkan değilim. Her akşam deli gibi aynı heyecanı duyuyorum sadece. Her akşam on numara oynamak istiyorum.
Her yayına yapıldığı gibi, Kavuklu’ya da tearuz olacak. Canları sağ olsun. Biz her sayı on numarayız, bekleriz. Birde (Bir de) şunu söylemeden edemeyeceğim. Yazı istediğimiz kişiler arasında “bir çıkın da görelim bakalım” derken, “dergimiz nasıl” demeye başladılar ki, bu ayrıca hoş bir duygu. Kavuklu her zaman kavuğunu düz takacak. Emeği geçen tüm dostlara ve katkıda bulunan okurlara kolay gelsin.
Ben de soL ve okurlar adına, Kavuklu’da emeği olan herkese ve bu röportaj için sizlere çok teşekkür ediyorum.
(Kaynak: soL)