Özgür Başkaya’nın Sansür İddiasına Yanıtı: Biz Yaptık Oldu!
Ömer F. Kurhan
20 Ocak 2009
İlk defa 13. Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali’nde, “Tiyatroların Örgütlenmesi Paneli - 2” etkinliğinde duyduğumuz, Yenikapı Tiyatro Temsilcisi Orçun Masatçı tarafından dile getirilen sansür iddiası, haftalardır aydınlatılmayı bekliyordu. İddia İATP-G sitesinde tartışılır ve OYUN dergisinde de kendisine yer bulurken, sansürle suçlanan Özgür Başkaya çeşitli açıklamalar yapmış ve 2007 yılında düzenlenen 3. Aydın Tiyatro-Drama Günleri’nde Yenikapı Tiyatrosu’nun “Palto” adlı oyununun “Enternasyonel” şarkısının söylenmesi nedeniyle şenliğe dâhil edilmediğini kabul etmişti. Ama sansürün nedeninin özel olarak “Enternasyonel” şarkısının söylenmesine karşı olmaları değil, Aydın’daki olağanüstü toplumsal koşullar olduğunu belirtmişti. Buna karşılık biz de, Aydın’daki olağanüstü koşullardan neyin kastedildiğinin açıklanmasını talep etmiştik, çünkü oto sansür gerektiren olağanüstü toplumsal koşullar olamaz diye bir ön yargıya sahip değildik.
Sabırla Özgür Başkaya ve diğer şenlik organizatörlerinden yanıt beklerken, Yenikapı Tiyatrosu temsilcisi Orçun Masatçı yeni bir açıklama yaptı. Sansürün Aydın’daki olağanüstü koşullara bağlanamayacağını düşündüklerini belirtiyor ve konuyu ele almak üzere tarafların da buluşacağı bir tartışma platformunun örgütlenmesinin yararına inandıklarını ekliyordu. Bu öneri gerçekten de yol açıcıydı; hayata geçirildiğinde, Aydın Tiyatro-Drama Günleri üzerine düşen sansür lekesinin temizlenmesi ya da temelsiz bir şekilde sansüre varan bir uygulama olmuşsa öz eleştirisinin verilmesi fırsatı yakalanmış olacaktı.
Peşi sıra, nihayet Özgür Başkaya’nın beklenen açıklaması geldi. Açıklamasında aynı anda birden fazla kurumu benliğinde temsil etme yeteneğine sahip Başkaya şunları söylüyordu:
“Aydın "Ay Kar Yay" ve "Özgür Tiyatro" gerekli açıklamayı daha önce benim yazdığım yazıyla yapmıştır. Ayrıca Amatör Tiyatrolar Birliği yönetimi de bu kanaattedir.
“Aydın Tiyatro Festivali sürecindeki arkadaşlar, bu konuyla artık ilgilenmeyi uygun görmemektedir. Kaldı ki ben de bu fikirdeyim. Denileceği, dediğimiz düşüncesindeyiz.
“Sitenizde yayınlanan bu sürecin artık içinde olmayacağımızı, tabiri caizse 5. Aydın süreciyle ilgilenmeyi yeğlediğimizi bildiririm.”
Bunun tercümesi şudur: “Palto” oyununu “Enternasyonel” söyleniyor diye şenlik dışına iterken gerekçe olarak kullandığımız Aydın’daki olağanüstü koşulların ne olup olmadığı kimseyi ilgilendirmez. Bu konuda açıklama yapma gereği duymuyoruz, yani açıklamıyoruz. Biz yaptık oldu!
İşte bu olmadı. Tiyatro alanında ifade özgürlüğünün nasıl kullanılacağı sizi aşan ve kamuoyunu ilgilendiren bir meseledir; çünkü ifade özgürlüğü evrensel bir insan hakkı olmak gibi kayıtsız kalınamayacak bir özelliğe sahiptir. Devlet yetkilisi de olsanız, şenlik yetkilisi de olsanız, kendi narsistik evrenimizde dilediğimiz gibi tahakküm eyler, bu evrene Aydın Tiyatro-Drama Günleri’ni de katarız diyemezsiniz. Bir tiyatro şenliği kamusal bir etkinliktir; kendi evinizde neyi ya da kimi dinleyip dinlemek istemediğinizi şenlik kriteri haline getiremezsiniz. Tiyatro şenliği eş dost arası eğlence partisi de değildir.
“Bu şenlikte ‘Enternasyonel’ şarkısı söylenemez!” kararını verebilmek için, elinizde çok güçlü ve inandırıcı gerekçelerin olması gerekir. Aksi takdirde, İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki “Yedi Tepeli Aşk” skandalının bir benzerini siz üretmiş olursunuz. Neydi “Yedi Tepeli Aşk”ı gösterimden kaldıran? Alevi toplumunun hassasiyet ve olası kalkışma eylemleri. Kanıt? Ara ki bulasın. Peki neymiş içinde “Enternasyonal” şarkısının söylendiği “Palto”yu şenlik dışına iten? “Aydın ilindeki siyasi ve toplumsal dengeler”. Yani? Neyse ne, size ne!
Bu ciddiyetsizlikten çıkan sonuç belli: Şenlik organizatörleri (1) niçin sansüre ihtiyaç duyduklarını açıklayamıyorlar; (2) “Enternasyonel” şarkısının söylenmesini sakıncalı kılan “siyasi ve toplumsal dengeler” nedir sorusuna yanıt verme sorumluluğundan kendilerini muaf tutuyorlar. Sonra da, devrimci ve demokrat çizginin tiyatro alanındaki her türlü temsilciliğine, sözcülüğüne ve hatta organizatörlüğüne adayız diyebiliyorlar.
Tiyatro alanında devrimci ve demokrat çizginin temsilciliğine, sözcülüğüne ve hatta organizatörlüğüne aday olmanın anlamı nedir? İfade özgürlüğü gibi hayati bir konuda kamuoyu ile dalga geçmek, devlete ve/veya özel sermayeye bağlı tiyatro kurgularını, bu kurguların ilkesiz iktidar oyunlarını taklit etmek mi?
Başkaya tarafından kaleme alınan ciddiyetsizliğin verdiği mesaj şu: Nasılsa tiyatro alanı bin bir türlü kepazeliği içinde barındırıyor, zaten kimsenin pek ilgilendiği de yok, bu çorbada biraz da bizim tuzumuz olmuş çok mu? Ben de diyorum ki, biz tiyatrocular olarak bu çorbayı içmek ve de içirtmek gibi bir seçeneğe mahkûm değiliz.
Nasıl mı?
İşe evrensel insan hakları kriterlerinin tiyatro açısından anlam ve önemini anlamaya ve uygulamaya çalışarak başlamak lazım. Belki sonrasında daha ayrıntılı bir camia hukuku geliştirme şansımız da olur. Ama şimdilik en azla yetinelim.
Başkaya’nın bazı yazılarına bakıldığında, “anlayamamak” eylemini pek sevdiği görülecektir. Kabul etmek gerekir ki, gerçekten de anlayamıyor. Ama bu defa anlayamadığı, öyle bir iki protesto bildirisiyle geçiştirilip “kol kırılır, yen içinde kalır” operasyonlarına kurban edilebilecek cinsten bir mesele değil. Aydın Tiyatro-Drama Günleri’ni hem açıklayamadıkları hem de açıklamama sorumsuzluğunu savundukları bir sansür eylemiyle lekeliyorlar. “5. Aydın sürecine” bu şekilde girmeyi de maharet sayıyorlar.
Tiyatro alanında devrimci ve demokrat çizginin temsilciliğine, sözcülüğüne ve hatta organizatörlüğüne aday olmak bu kadar ucuz olabilir mi? “Biz yaptık oldu!” diyenlere şu sorulmalı: “Siz kökünü keserek diktiğiniz ağacı ağaç mı sanıyorsunuz?”
Pekiyi ne yapmalı?
“Allah akıl fikri versin!” demek yetmez; ifade özgürlüğü konusu Aydın Tiyatro-Drama Günleri’ni fersah fersah aşan bir kapsam ve derinliğe sahiptir. Bu durumda İATP-G’ye önerilebilecek bir etkinlik, ne yapıp edip 2009 İstanbul Amatör Tiyatro Günleri’nde “Tiyatro ve İfade Özgürlüğü” başlığı altında bir buluşmanın düzenlenmesi olabilir. Böylece en azından tiyatrocuların ifade özgürlüğü gibi hayati bir konuyu pek çok boyutuyla ve daha fazla bellek kaybına uğramaksızın ele alabilecekleri gösterilmiş olur.
(Kaynak: istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim)