29 Ocak 2009 Perşembe

Yılın Oyunu ve Yönetmeni’nde “En iyi”ye Aday Olabilecek bir Oyun: İNEK


Melih Anık
29 Ocak 2009


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Nâzım Hikmet’in İnek isimli oyununu Mehmet Avdan’ın yönetimiyle sahneliyor.

Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet denilince akla ilk şiir gelir. Türk şiirinin içerik, ses, imge ve biçim kullanımıyla kendinden öncekilerden farklı olan şairi, şiirimizde bir dönüm noktasıdır, öncüdür. Kendinden sonrakilere örnek olmuştur.

Nâzım Hikmet’in Tiyatrosu’ndan bahsedilince ise hafif bir duraklama ile “Evet, ama… Şiiri kadar başarılı değildir” diyenler ile sınırsız övgülerle onu dünya çapında bir seviyeye getirmeye kalkanlar bulunduğu gibi “Nâzım Hikmet Tiyatroda başarısızdır” diye kestirip atanlar da vardır. Bazı uzmanlar ise “Nâzım’ın oyunlarındaki biçimsel, dramatik kurguya ait sorunlar oyunların sahneleme aşamasında iyi düşünülerek yapılmış dramaturgi çalışmalarıyla çözümlenebileceklerdir.” diyerek Nâzım’ın tiyatrosunu toptan kenara atmanın en azından şairin adına saygısızlık olacağı düşüncesiyle (herhalde) hala “kurtarılacak” bir şeyler olduğuna getirirler işi.

Nazım Hikmet ile ilgili algılamanın nerden nereye geldiğini gösteren bir anıyı Vasfi Rıza Zobu anılarından (“O Günden Bu Güne”) 1932 yılında Kafatası oyununun ilk sahnelenmesi ile ilgili bir nottan aktarmak isteriz:

.........."O vakitler daha böyle komünistlik gibi aşikar konuşulur cereyanlar olmadığından 'Kafatası'nın altında bir maksat var mı yok mu doğrusu pek farkına varamamıştım. Beşinci temsil akşamından sonra 'O tarafa kaçan bir propagandadır' diye resmen sahneden kaldırıldığı zaman 'Yahu ne tarafı komünistliğe kaçıyordu' filan gibi sualleri birbirimize sorduğumuzu hatırlarım. Asıl garibime giden piyesler için o zaman sansür de vardı. Polis Müdüriyeti 'Kısm-ı Adil' şubesinin tasdiki olmadan hiçbir şey oynanmazdı. Demek ki onlar da farkına varamamışlar. Oyunu seyrettiğimiz gece tiyatronun eğitimini de almış olan biri, oyun arasında 'Çok sıkıcı… Nâzım’ın tiyatrosu çok başarısızdır. İş icabı gelmiş olmasam çıkar giderdim' diyordu. 'İş' dediği jüri üyeliği idi."

Kendi sözleri ile Nâzım Hikmet Tiyatrosu’nun Kronolojisi

Nâzım Hikmet 1902 (kendi şiirine göre) doğumlu . Ölüm tarihi ise 1963. 61 yıllık bir ömür.

İlk şiir kitabı 1929'da yayımlanan “835 Satır”. İlk şiirini 14 yaşında yazdığını belirtiyor.

Nâzım Hikmet’in kendi ifadesi ile ilk oyununu yazdığı zamanki yaşı ise 18. Yıl 192o... Piyesi şiirle yazmak istediğini söylediğine göre şiirine de güveniyor.

1921 yılında ilk kez bir Shakespeare oyunu seyretmiş. Nâzım Hikmet, tiyatro ile ilgisini şöyle anlatıyor:

.........."1921’de Batum’a geçtim. 'Küçük İllüstrasyon' serisinde yayımlanan Fransızca piyesleri okudum, belki yüz tane, ard arda, belki daha çok. Yerleştiğim odanın dolabında buldum onları. Hepsi dokuz yüz on dörtten önceki tarihlerde çıkmıştı. Fransız bulvar tiyatrolarının o zamanlardaki repertuarıyla, Fransız Vodviliyle altı ay haşır neşir oldum. Yalnız o devirdeki Fransız Burjuva ve küçük burjuvalarının içyüzünü değil, piyes yazma tekniğinin birçok cilvelerini de öğrendim.”

.........."1922'de Moskova’da Stanislavski’nin, Meyerhold’un, Vahtangof’un, Tairof’un ellerinden taze çıkmış, dumanı üstünde buram buram hayat, devrim, güzellik, kahramanlık, iyilik, akıl, zekâ kokan oyunlar seyrettim. Bütün bunları seyredersin de donmuş, hareketsiz sanat anlayışın altüst olmaz mı? Karşında birbirinden geniş ufuklar açılmaz mı? Halkın için, halklar için, insan için umutlu, aydınlık, ileriye, haklıya, doğruya, güzele, hürriyete, kardeşliğe çağıran eserler yazmak için yanıp tutuşmaz mısın? Benim de başıma aynı şey geldi."

.........."O zamanki reji ve sahneye konuş araştırmaları şahsen benim dram yazarlığım üstünde etkili oldu, dramlarımı meselâ Meyerhold’un, yahut Stanislavski’nin, yahut Vahtangof’un sahneye koyuşlarını göz önünde tutarak kurmaya başladım. 'Kafatası' piyesimin yapısında Meyerhold mektebinin etkisi büyüktür. 'Unutulan Adam'da Stanislavski’nin, 'İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu?'da Turandot’un" diyor.

Adı 1924’de ilk kez “Piyes Yazarı” olarak geçmiş. 1926'da Tiyatro “arteli” Metla’yı (Süpürge) kuranlar arasında o da var.

.........."Süpürgemiz, bir yandan günlük hayatta ve insanların kafasında ve yöresindeki burjuva, küçük burjuva ve derebeylik kalıntılarının tümünü süpürecek; öte yandan, bu kalıntıları bilerek bilmeyerek koruduklarını iddia ettiğimiz tiyatrolardan Moskova’yı temizleyecek" diyor.

Metla 6 ay yaşar ancak.

Türkiye’de ilk sahnelenen oyunu Kafatası’dır.(1932).

Nâzım Hikmet 1963 yılında ölümüne kadar yaklaşık 30 oyun yazmıştır.

Bu, başka oyun yazarları ile karşılaştırıldığında önemli bir sayıdır ve Nâzım Hikmet’in tiyatro ile olan ilişkisini, bağlılığını ve de çabalarındaki ciddiyeti gösterir.

Ama Türkiye’de Nâzım Hikmet Tiyatrosu ile ilgili amacını aşan ifadeler (bazen “küçümseyici”) bizzat Nâzım Hikmet’in söylediklerinden kaynaklanmaktadır:

.........."(oyunlarımın) Çoğu oynanmadı. Bence iyi de oldu. Ömrüm boyunca hep tiyatronun etkisi altında kaldım, ama üçüncü derecede bir dram yazarından daha yükseklere çıkamadım. Ama ne de olsa bu meselede kötümser değilim. İyi bir dram yazarı olabileceğimi umuyorum. Can çıkmadan umut çıkmıyor derler."

Nâzım Hikmet, oyunlarında yaptığı denemeler ile ilgili olarak da kendi hakkında saptamalar yapar:

.........."Yani bu piyeslerde - kimisi oynanmadı- ilkönce benim tarafımdan kullanıldığını sandığım bazı marifetlerin benden çok önce kullanıldıklarını sonradan öğrendim."

.........."('Kafatası'nı) Birkaç yıl önce de Gence Dram Tiyatrosu’nda seyretmek nasip oldu. Ekber Babayef ve Azerbaycanlı romancı ve dram yazarı Menti Hüseyin’le seyrettik. Üstat beğendi hem oynanışı, hem piyesi. Ben oynanışı beğendim, piyesi yazdığıma pişman değilim, ama piyesi beğenmedim."

1933 sezonunda Nâzım Hikmet’in Bir Ölü Evi isimli oyunun yazar ismi Hikmet olarak belirtilmiş. Vasfi Rıza Zobu oyunla ilgili şu notu düşüyor:

.........."32 numaralı Darülbedayi mecmuasında piyes hakkında (yine Hikmet imzasıyla) yazdığı yazının başında eseri için 'Bir Ölü Evi mevzuu itibariyle bir faciadır. Realist bir hava içinde zaman zaman melodrama kaçan bir faciadır' diyor.Son kısmında da 'Muharrir şunu açıkça itiraf eder ki Bir Ölü Evi’nin malum tabirle (tutabileceğinden) emin değilim. Muharrir Bir Ölü Evi’nin bir hafta afiş tutabileceğini bile zannetmiyor."

Vasfi Rıza Zobu, "Biz sıkı davranmasaydık dediği olacak, hafta başını yakalayamayacaktık. Ama inat bu ya tenhalığa ehemmiyet vermeyip Pazar akşamına kadar sürdük, götürdük." diyor.

Sanıyoruz bir yazarın kendi hakkında yaptığı bu alçakgönüllü ifadeler bazılarınca, Nâzım Hikmet’in tiyatrosunu eleştirmek (yermek) için kendilerine verilen bir "hak" olarak algılanmıştır. Ama öte yandan , Nâzım Hikmet’e rağmen "Nâzım Hikmet’i aşırı bir yüceltme çabası", Nâzım Hikmet’in tiyatrosu’na "doğru" bir bakışın önündeki en büyük engeldir.

İNEK ile ilgili açıklamalar

İBŞT internet sayfasında oyun ile ilgili tanıtım yazısında şunlar yazılmış:

.........."İnek’te hayallerinin peşinde koşan bir ailenin, içinde bulundukları maddi sıkıntılarından, satın aldıkları bir inekle kurtulma çabaları absürd bir dille anlatılıyor. Önceleri, ineğin kendilerine çok para kazandıracağını düşünen aile bireyleri, inekten nasıl yararlanacaklarını bilemediklerinden, durumları zamanla 'inekten kurtulma çabası'na dönüşüyor.

..........Şiirlerinin yanı sıra tiyatro oyunları ile de tanınan, oyunlarında ağırlıklı olarak sınıf çatışmasını irdeleyen, her oyununda yeni biçimleri deneyen Nâzım Hikmet, İnek adlı oyunu ile aynı zamanda sıkı bir bürokrasi eleştirisi de yapıyor.

..........İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları 24. Genç Günler etkinlikleri kapsamında, geçtiğimiz Mayıs ayında ilk kez sahnelenen İnek’i Mehmet Avdan yönetiyor. Oyunda, Berna Oğuzutku Demirer, Işıl Zeynep Tangör, Can Ertuğrul, Zafer Kırşan, Ozan Gözel, Cem Uras, Haldun Ergüvenç rol alıyor."

Bu tanıtımda dikkate sunduğumuz üç konu var:

Birincisi oyunun "Genç Günler Etkinlikleri" kapsamında sahnelenmiş olduğunun vurgulanması. Bu, sonuç iyi çıkmazsa önceden yapılan bir özür mü? Aksi takdirde ise bir övünç mü? (Aynı tanıtım Leons ile Lena ile ilgili olarak yapılıyor.)

Normal sezon programına girmiş olan bir oyun hakkında bu ön "çerçeve"nin kaldırılması doğru olur kanısındayız. Hele de İnek’i gördükten sonra.

İkinci husus ise oyunun “"bir bürokrasi eleştirisi" yapması ile ilgili. Her şeyden önce kendi oyununu tanıtan bir kurumun kurduğu cümledeki "pazarlama"yı yadırgadığımızı belirtmek isteriz. Ayrıca da oyundaki yorum herkes için farklı sonuçlar, diğer bir söyleyişle herkesin kendince bulacağı "sıkı …"ya açık bir sahnelemedir. İster politik olarak alırsınız, ister salt insani duygularla…

Üçüncü husus ise Haldun Ergüvenç sahnede yok… Sadece ses olarak oyunda. Haldun Ergüvenç gibi bir usta oyuncuyu sahnede göreceklerini sanan hayranları adına, bu hususun düzeltilmesi doğru olacaktır.

Ayrıca program dergisindeki not ile ilgili bir hususu da dikkate sunarız.

Program dergisinde Nâzım Hikmet’in biyografisinin altına "Oyunlarından Bazıları" başlığı altında Ferhad ile Şirin, Kafatası, Unutulan Adam oyunlarının yanına Memleketimden İnsan Manzaraları, Taranta Babu’ya Mektuplar, Kurtuluş Savaşı Destanı, Şeyh Bedrettin Destanı isimli başkaları tarafından sahneye uyarlanan şiirleri de yazılmış. Nâzım Hikmet’in şiirlerindeki tiyatral özellikler ve de bazılarının sahnelemesinden dolayı notu düşenler, şiirleri ile oyunlarını karıştırarak hataya düşmüş olmalılar.

Yorum ve Sahneleme

İnek, Nâzım Hikmet’in oyunundaki "ruh"a uygun sahnelenen başarılı bir oyun olmuş , oyunun "esprisini" ortaya çıkarmış. Oyunun başarısında yazarın oyununa "sadakat" temel rol oynamış.

Yönetmen Mehmet Avdan, oyunu satır satır incelemiş, nerdeyse her cümleye bir ses, bir jest, bir mimik, bir hareket (dans) yerleştirmiş. Müziği yerinde kullanmış.

Üzerinde uzun düşünülmüş, çalışılmış bir sahneleme var karşımızda. Bu her şeyi ile belli. Genel bir bakışla oyun herhangi bir topluma ait değil, derdi ise insanla. Politik bir yükleme yapmamış. Seyirciyi, kendi yorumunda serbest bırakmış. Geniş bakış açısı oyunu zenginleştirmiş. Bu bakış açısı dekor, kostüm, oyunculukla desteklenmiş.

Geleneksel Tiyatronun ögeleri kullanılmış. Öyle ki zaman zaman karagöz sahnesi imiş görünen dekor, arkalarında gölge oyununun gözle görünmez sopaları varmış gibi hareket eden (bazen dans eden) oyun karakterleri; orta oyunundaki zaman ve mekanı ortadan kaldıran sade söylem ve oyunculuk; kostümlerde bir yere ait olmamanın vurgulandığı ama "absurd"ün öne çıkarıldığı bir yalınlık.

Sahnede yorumu destekleyen, canlı, mükemmel bir takım oyunculuğu var. Oyuncuların seçimi çok başarılı. Oyuncuları birbirinden ayırmak da olanaklı değil. Tüm oyuncular ses ve bedenlerini yoruma uygun olarak kullanıyorlar. Görünen şu ki oyuncular yönetmeni çok iyi anlamış ve kendi oyunculuklarının "en iyi"sini ortaya koyuyorlar. Bu çaba, oyunun düzeyini yükseltiyor.

Mehmet Avdan dekor ve kostüm düzenlemeyi de yapmış. Muhtemelen müzik de onun seçimi. (Program dergisinde ayrı bir isim verilmemiş.)

Her ne kadar Mehmet Avdan’ın becerisini alkışlıyorsak da dekor, kostüm gibi konularda -tiyatronun ortak çalışma platformu olduğunu düşünerek- uzmanlık kullansaydı iyi olurdu diye düşünüyoruz.

Program dergisinde dramaturgun ismini görmek de bizi çok memnun etti.

Müzik ile ilgili birkaç özel notumuz var:

Nâzım Hikmet, oyunda "Kız"ın bazı aryalarını ismen vermiştir. Yönetmen, geçiş müzikleri olarak, 1949 yılında Amerika'da ırkçılar tarafından linç edilmek istenen zenci şarkıcı Paul Robeson şarkıları kullanmış.

Nâzım Hikmet , "Ümitten korkuyorlar Robeson, ümitten korkuyorlar, ümitten" diyerek, bir şiirinde ona gönderme yapar:

"Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson / inci dişli zenci kardeşim / kartal kanatlı kanaryam."

ABD'li oyuncu, atlet, bas - bariton ses sanatçısı, yazar, sivil haklar savunucusu Paul Robeson, Nâzım Hikmet’in serbest bırakılması için dünya çapında kampanya başlatarak, şairin "...balık tuttum yiyen ölür / elimize değen ölür / bu gemi bir kara tabut / lumbarından giren ölür" şiiri ile birlikte dört şiirini besteledi. Nâzım Hikmet’le birlikte Dünya Barış Konseyi ödülünü paylaştı. İnsan hakları, yoksullukla mücadele, ırkçılık gibi konularda seri konferanslar verdi.

Paul Robeson’un politik eylemci olarak tanınması ve de onun sesinden dinlediğimiz ve belleğimize yer eden "Ol' Man River" şarkısı, oyunun soyut anlatımının etkisini azaltıyor.

Son Söz

İnek, Nâzım Hikmet Tiyatrosu için iyi bir sahnelemedir. Ve sanıyoruz Nâzım Hikmet Tiyatrosu’nun episodlardan oluşan kurgusu, zengin metaforlarının değerlendirilmesi, politika ile sıkıştırılmamış insani söylemi, "yeni" de olmasa kullandığı tekniklerin ve de denemelerin hatırlanması ile yeni bir ilgiyi yeşertecektir. Belki de yeni tartışmalar için temel oluşturacak, Nâzım Hikmet tiyatrosunu yeni okumalara götürecektir.

Oyunun sahnelenmesi, "Halkın için, halklar için, insan için umutlu, aydınlık, ileriye, haklıya, doğruya, güzele, hürriyete, kardeşliğe çağıran eserler yazmak için yanıp tutuşmaz mısın?" diyen Nâzım Hikmet’i bu sözleri ile hatırlamak için bile güzel olmuştur.

İnek bu sezonun iyi oyunlarından biri. Bizce "En iyi"ye de aday olmalı.

Not: Oyunun afişi ile ilgili tv’de "kopartılan fırtına"yı ise anlamakta güçlük çektik.

Kaynak:
Vasfi Rıza Zobu- “O Günden Bu Güne” - Milliyet Yayınları
www.anafilya.org/go.php?go=7d260c007017f
www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=1691
www.betulege.com/tiyatro/tiyatro-kesitleri/nazim-hikmet-tiyatrosu-2.html
www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=7914
www.oulcay.com/forum/showthread.php?t=851
http://ihsanata.blogcu.com/rahmetli-babam-kadin-kisminin-namaz-surelerinden-baska-birsey-okumasi-gunahti-derdi_2549722.html
www.coskunbuktel.com/nazimhikmettiyatrosu.htm
www.genbilim.com/content/view/4238/39/
www.hitdivx.com/nazim-hikmet-ran-t474.html?s=20a4cb24e73099f53edc14bc3e708efe&
www.tiyatronline.com/loca213.htmhttp://www.tiyatronline.com/yasoylesi25.htm
www.evrensel.net/06/06/05/kultur.html

NâZIM HİKMET MEMLEKET MEMLEKET NâZIM HİKMET-Mehmet Akkaya

http://tiyatroyun.blogspot.com/2007/06/bir-tiyatro-hastasi-nazim-hikmet.html
http://bilim.us/index.php?option=com_content&task=view&id=928&Itemid=62
ateşten ve buzdan, deneylerden geçen bir ömür- Ali Asker Barut www.turkforum.net/showthread.php?t=282104
http://haber.sol.org.tr/okumaodasi/8812.html
www.nazimhikmetran.com/onun_icin_index.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Paul_Robeson
http://en.wikipedia.org/wiki/Ol