14 Ocak 2009 Çarşamba

Kazmacıbaşı'nın Şehir Tiyatroları'nı yönetemediğini kanıtlayan "Yedi Tepeli Aşk" oyununun sansür edilmesine tepki gösteren Evrim Yağbasan'ın yazısı

Yedi bahaneli şehir


Geçen sezon Şehir Tiyatroları ‘Genç Günler’de sahnelenen ve 2008-2009 repertuarına alınan ‘Yedi Tepeli Aşk’ın sahnelenmesi durduruldu. Kadın yazıyor, kadın oynuyor ama erkekler rahatsız oluyor

İ.B.B. Şehir Tiyatroları’nda oynanan Yedi Tepeli Aşk adlı öykü tiyatrosu geçen hafta durduruldu. Benim de içinde bulunduğum beş kadın öykücünün (diğer yazarlar Nezihe Meriç, Ayşe Kilimci, Seray Şahiner, Melisa Gürpınar, yöneten Ersin Umulu) yazıp beş kadın oyuncunun oynadığı bu oyunun durdurulma sebepleri -bahaneleri- gülünç ve çağdışı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat Danışmanı Kenan Işık’ın takdiri ve İ.B.B.Ş.T’nin açıklaması şöyle: “Tehlikeli sonuçlar doğurmaya aday provokasyon ortamında, tiyatromuzu, seyircimizi ve ekibimizi koruma amacıyla, ‘yedi tepeli aşk’ oyunumuzu oynamaya ara verdirdiğimizi özellikle Şehir Tiyatroları seyircilerinden özür dileyerek kamuoyuna duyururuz.” Bu ülkede sanata, sanatçıya uygulanan baskılara, sansürlere ve cezalara her zaman bir neden gösterildi. Ülkemizin birlik ve beraberliği bozulacaktı, hassasiyetlerimiz vardı, haklarımıza saldırı olmuştu, saygısızlık edilmişti, değerlerimizle dalga geçilmişti, onurumuz incinmişti, müstehcen bulunmuştu, provokasyona gelinmişti. Bu bahane geleneği 12 Eylül darbesinin yüzümüze zorla geçirdiği ciddiyet ve korku maskesiyle birleşerek çirkin çığlıklar atmaya devam ediyor. Bu defaki sansürün bahanesi ise rencide olduğu iddia edilen kadınların ve Alevilerin haklarının korunmaya çalışılması. Ancak oyunun yasaklanmasına neden olan, bu hakları korumaya çalışan kişiler ne Aleviler ne de kadınlar. Tepki gösterildiği söylenen fakat yazılı ya da sözlü herhangi bir bildirimde bulunmayan Alevi dernekleri şaşkınlık içinde. Acaba rencide olmamız gereken bir durum mu var diye kafaları karışıyor. Ama kaderin cilvesi, Seray Şahiner’in kitabını okuyarak yazarı daha yakından tanımaya çalışıp soğukkanlılıklarını koruyorlar. Oyunu durduranlar kitap için ne yapacak merak ediyorum, okuması mı durdurulacak, yoksa toplatılacak mı? Yüzyıllarca yargısız infaza uğrayan Aleviler kendilerine yapılanı bir başkasına yapmayacak kadar sağduyulu. Diğer yandan bakireliğin hâlâ tabu olduğu, konuşulup tartışılamadığı, kadınlığın ve dolayısıyla kadın sorunlarının görmezden gelindiği ataerkil sistemde bakire olmayan genç bir kadının geçirdiği travmayı müstehcen bulanlarsa kadınlar değil, erkekler. Bir kadın yazıyor, diğer kadın oynuyor, fakat erkekler rahatsız oluyor. Biz eksik etekler, biz saçı uzun aklı kısalar, biz korunmasız, biz savunmasız, biz namusu iki bacağı arasında olan kutsal insansılar kendi sorunlarımızla yüzleştirilmekten bile erkekler tarafından alıkonuluyoruz. Namus bekçilerimiz ellerinde taş devrinden kalma silahlarla rastgele bedenlerimize ateş ediyor. Bir de bu iki kelimenin “Alevi ve bekaretini kaybetmiş kadın” diye birleştiği yerde ağızlar ellerle kapatılıyor, ayıplanıyor, kıyametler kopuyor. Her türlü saldırıya ve istismara açık gösterilip öykünün tamamı çöpe atılıyor, yazarı hedef haline getiriliyor. Alevilik ve kadınlık; hassasiyetler, rencide olmak, müstehcenlik kavramlarının arkasına konularak suni bir tepki yaratılıyor ve korumaya alınıyor. Bu durdurma kararının kadınların ya da Alevilerin tepkileriyle uzaktan yakından alakası yok. Tabular memleketinde hedef kaydırarak seçimlere yatırım yaptığını düşünen anlayışın gerçek ve yapış yapış yüzü, hem kadınların tepkileri hem de Alevilerin beyanatlarıyla er geç ortaya çıkacak. Sesimizi medyayı arkasına alıp çirkin çığlıklarıyla bastırmaya çalışan bu ciddiyet maskeli, “karısıyla bile” konuşmaktan utanan adamların kararından ben utanıyor, itiraz ediyor ve oyunu durdurma bahanelerini kınıyorum.

EVRİM YAĞBASAN: Oyunun öykücülerinden

(Kaynak: Radikal)

***

Oyun'un notu: Ayrıca bakınız: "Kazmacıbaşı'nın Şehir Tiyatroları'nı yönetemediğinin kanıtı olan haber linkleri"