11 Ocak 2009 Pazar

Tüm iktidarların üzerinde yükseldiği piramidin en alt katında yaşayan "Milli Yalaka" Can Doğan'ın Kazmacıbaşı diktatörlüğüne verdiği esaret bildirgesi

Foto: Can Doğan (zaar "Milli Yalaka")


DAKKA BİR GOL BİR


zaar "Milli Yalaka"


Sevgili Orhan Abi'min yazdığı yazıyı üzüntüyle okudum...

Yazısını okuduğum Orhan Abi'min soyadı Aydın...

Şehir Tiyatrosu yapısı itibariyle bir Genel Sanat Yönetmeni (GSY) tarafından yönetilir... Ne yani, bu GSY'nin Orhan Alkaya olmaması için bir sebep mi var? Orhan Alkaya'nın türlü GSY adaylarından ne eksiği fazlası var ki? Sonuçta Şehir Tiyatrosu'nun bir GSY olmayacak mı? Bu neden Orhan Alkaya olmasın ki?

İktidarda sağ cinahtan bir parti var diye, çeşitli platformlarda sol görüşlü olduğunu göğsünü gere gere söyleyebildiği için mi Orhan Alkaya GSY olmayı haketmiyor?

İktidarda sağ cinahtan bir parti olduğu zaman o tiyatronun solcu bilinen insanları ne yapmalı? Ya da tersi, iktidarı sol cinah elde ederse sağ görüşlü tiyatro sanatçıları neylemeli?

Siyasi zeminler belli mücadeleyi içinde barındırır, insanlar hangi görüşten olurlarsa olsunlar kendi inandıkları hayat biçiminin yaygınlaşmasını isterler. Lakin kurumları insanlarla karıştırmamak gerekir. Şehir Tiyatrosu GSY'nden çayçısına kadar koskoca bir kurumdur ve siyaset dışı değil, siyaset üstüdür...

Mensubu bulunduğum bu kurumun başına da içimizden birinin, OrhanAlkaya'nın gelmesinin keyfini yaşamama izin vermediği için Orhan Aydın Abi'min çoğu satırı tahminen geçmişte yaşanan bazı şeylere dayandığı izlenimi veren yazısını üzüntüyle karşılıyorum...

Kelimeler tam bu olmasa da Orhan Alkaya'nın kendini sattığı gizli o satırlarda... Ne yapsaydı Orhan Alkaya, Darülbedayi'yi mi satsaydı...

Muhtemeldir ki Orhan Alkaya ile bugüne kadar benim kadar dalaşan kimse yoktur, mukadderat o ki bu dalaşmamız devam edecektir... Pek çok konuda didişiriz...

Orhan Alkaya için her şey söylenebilir, ama biri çıkıp da satıraralarına gizlenmiş biçimde de olsa onun için "satılık", hatta satırların daha da derinlerine bakıldığında "satılmış" derse... Hele bunu diyen de çok sevdiğim bir abimse "dur" derim ona... "Vur ama dinle!"

Röntgen mütehasisi olmadığım için Orhan Alkaya'nın omurgası konusunda fikir beyan etmem doğru olmaz ama adının önüne "satılmış" imasının bile konmasına bulabildiğim en hafif ifadeyle çok "üzülürüm"...

Kaldı ki kendini solcu diye niteleyen pek çok kişinin insanları böyleağır ifadelerle "değerlendirme" hakkını nereden bulduklarını da merak ediyorum...

Orhan Alkaya Milli futbol takımının başına geçmiş, yahut filanca hastanenin başhekimi olmuş değil ki... Çok gençken katıldığı, sonraVasfi Rıza adlı muhbirin ihbarıyla "solcu" diye kovulup açlığa mahkum edildiği, sonra yeniden dönüp, yeteneğinin elverdiğince oldukça iyi işlerine imza attığı ve ayıptır söylemesi hayatını adadığı ŞehirTiyatrosu'nun başına geçti...

Kim geçseydi Şehir Tiyatrosu'nun başına? Kim?

Bakacağız ve göreceğiz, başarılı olacak yahut olmayacak... Omurgasının kalibresini de göreceğiz... Siyasi yaklaşımını da göreceğiz... Şöyle ya da böyle... Ama yok öyle DAKKA BİR GOL BİR...

Adam daha odasına bile yerleşmeden yok öyle belden aşağı vurmak...

Görelim bakalım Orhan Alkaya neyleyecek...

Orhan Aydın'ı haklı çıkarabilecek bir "şekil" oluşursa küfürün bini bipara ederiz zaten... Ama yok öyle DAKKA BİR GOL BİR...

Sevgili Orhan Aydın Abi'm iyi etmedin bu yazıyı yazmakla... OrhanAlkaya'nın solculuğunu soruşturmana şapka çıkarırım... Ama tartışılan şey o mu... (Kaldı ki onun cevabını Orhan Alkaya verir.) Senin gibi artık duayyen yaşına gelmiş bir Abi'me Orhan Alkaya'ya başarı dilemek düşer... Senin de yazdığın veçhile zor bir taşın altına elini soktu...

Bir sözüm de Ertuğrul Timur kardeşime...

www.tiyatrom.com'un etkisinin ve gücünün pek farkında olduğunu sanmıyorum...

En son küçük yaştaki bir çocuğun salonu girip girmemesiyle ilgili meseleyi (ki annesi babası önce bana yazmıştı) ve ben de yazdıklarını zamanın GSY Nurullah Tuncer'e iletmiştim. O da konuyla ilgilendi. Mesele bir soruşturmayla çözülüp tiyatro tarafında kusurlu birileri varsa cezalandırılacakken www.tiyatrom.com'a da gelen bu yazı anında sahne aldı... Nurullah Tuncer soruşturma açma çabasındayken hadise yozlaşıverdi...

Orhan Aydın'ın yazısı da öyle zaar... Canım Ertuğrul Kardeşim, böylebir yazı eline ulaştığında yazının öteki muhatabının okuduğundan emin olmadan yayına verilmez...

Yani yarın bir gün ben de kendi sitemde "Ertuğrul Timur şöyledirböyledir." diye bir yazıyı yayınlarsam ayıp etmiş olurum... Böylesine iddialı yazılar "öteki" taraf da okumadan yayınlanması iyi olur...Yayınlama demiyorum, ama keşke bu yazıyı keşke Orhan Alkaya'ya da gönderip "Söyleyecek sözünüz varsa 24 saatiçinde bildirin." deseydin... 24 saat çok uzun bir süre değil...

Netice itibariyle Orhan Alkaya'nın bir miktar haksızlığa uğradığını,ve görevinin yapısı itibariyle bu haksızlığın Şehir Tiyatrosu'na dayöneldiğini düşünerek Orhan Aydın Abi'mi benim çocukluğumdaki kelimelerle solculuk oynamak yerine harbiden solcu olmaya davetediyorum...

Çünkü Şehir Tiyatrosu'nun yönetim erkinin dejenere edilmesi adı hem"sosyal", hem "demokrat", hem "halkçı" ve maalesef hem de "parti" olanSHP zamanında Nurettin Sözen'in daktilo ettirdiği yönetmelikle gerçekleşmişti... Bir taş attılar hala çıkaramıyoruz... Sansürügetiren de onlardır...

Orhan Abim neredeydi o zaman? Neredeyse sol cinah... İnanmayacaksınız meclisteydi... El kaldırıyordu Şehir Tiyatrosu'na onca yıl gelmeyensansür gelsin diye... Ben de Saraçhane'deydim... Yuh çekiyordum...

Nurettin Sözen'in Badyguardları tarafından salondan itile kakıla çıkarıldım...

Biliyorum ki mecburen benim için de bir şeyler söylenmesi gerekecek... Boşa zahmet edilmesin... Benim için yazılacak yazı altı harfi geçmez...

"yalaka"

öyle olsun...

ama hadi gelin işimizi yapalım... Orhan Alkaya'yı da mercek altında tutalım... Beceremezse keselim kellesini, becerirse öpelim alnını... Ama bırakalım da adam işini yapsın önce...

İşini yapsın...

işini...

ve darısı "hepimizin" başına...

sevgilerimle

(Kaynak: tiyatrom.com)