9 Kasım 2008 Pazar

Beyaz Saray'a siyah kiracı

Ben, emekçilerle konuşmayı seviyorum. Kendilerine aydın süsü veren insanların yapaylığından uzak duran emekçiler, doğal duruşlarıyla, yüreğime su serpiyorlar. Yalın, içtenlikli sorularıyla beni düşündürmeye iten emekçiler, yaşamımın hareketlenmesini sağlıyorlar.

Obama, siyah maskesiyle, Beyaz Saray'ın yeni kiracısı olunca, benden durum değerlendirmesi yapmamı isteyen emekçilere, yeni kiracının siyah maskesine aldanmamaları gerektiğini söyledim.

Değer verdiğim yazarlardan Temel Demirer, sürekli olarak bize yazı gönderiyor. Temel Demirer'in gönderdiği bazı metinleri yayınlıyoruz. Bugün yolladığı bir metni, aşağıda yayınladık. Yayınlamamızı gerektiren en önemli etmen, emekçilerle yaptığım söyleşinin izdüşümü olmasıydı. İyi okumalar. (HB)


“Obama muhafazakar bir popülist ya da popülist bir muhafazakar" (1)


James Petras


Chury: Şu an ABD’de James Petras’la iletişim kurmuş durumdayız. İyi günler. Nasılsın?

Petras: İyiyim. Neyse ki, şu milyarlara mal olan kampanya bitti.

Chury: Bütün bu yapılan kampanyayla ilgili, sonuçlarıyla ve ne getireceğiyle ilgili düşüncen nedir?

Petras: Başkan adayları ve kongre üyeleri için 2 milyar dolar harcadılar. Kuzey Amerika Başkanı olmanın maliyeti 700 milyar dolar, Senato’ya girmek için kongre üyelerinin maliyeti 50 ila 70 milyon dolar, yerel kongrelere girmek içinse 20 ila 25 milyon dolar diyebiliriz, bu en çok göze batan yani, tabii ekonomik kriz de çok yardımcı oldu. Ayrıca Obama’nın organizasyon başarısı, gösterileri ve insanların karşı karşıya kaldığı krizle ilgili, bir değişim imajı yaratma kapasitesi de etkili oldu. Özel olarak da, yorumlarda dendiği gibi, siyah gençlerin ve üniversite eğitimli orta sınıfın desteğini vurgulamak gerekiyor.

Ancak, asıl olarak şovun arka planını görmek gerekiyor.

Buradaki iletişim araçları, zafer kutlamalarıyla sonuçlanan kampanyaya katılan büyük hareketliliğin ve kalabalığın görüntüsünü çokça yayınladılar. Yapılan ilk açıklamaya göre, Rahm Emanuel isimli, İsrail ordusunda istihbaratta görev yapmış bir Yahudi, Beyaz Saraya ‘Kalem Müdürü’ olarak atanacak. Yani daha ilk adımda görebildiğimiz, Mr. Obama’nın bir sonraki politikası Ortadoğu üzerine olacaktır.

Geriye kalan ‘değişim’ bir sabun köpüğünden ibarettir. Asil diğeri, daha derinde olan, gösteriyor ki, askeri bütçe artacak, Afganistan’daki asker sayısı artırılacak ve Ortadoğu’da oldukça savaşçı bir politika devam edecek.

Askeri projelere 700 milyar dolar ayırdığın zaman, sağlık, eğitim vb. programlara nasıl yatırım yapabilirsin?

Bu kadar çok askeri öncelikli anlaşmalarla, o bahsedilen mali dışiplini kurmak imkânsızdır.

Bence, bunların hepsi bir komedi. Ancak burada insanlar, isin içinde olan ekibi ve çelişkili deklarasyonları dikkate almadan, büyük bir beklenti içine giriyorlar.

Burada Obama’ya oy atan, çoğunluğu oluşturan (en azından oyların yüzde 54’ü) insanlar, Obama’nın finans sisteminden dış politikaya kadar önemli değişiklikler yapma noktasında olduğu düşünü görmekteler ve inanıyorum ki, Başkanlık döneminin ilk 6 ayı içerisinde, bu büyünün bozulduğunu göreceğiz. Şu an kutlamalar yapıyorlar, coşkulular ve bunu siyahlar için büyük bir zafer olarak nitelendiriyorlar. Ancak Mr. Obama siyahların durumunu düzeltmek için bir tek öneri bile getirmedi ve hatta ücretlerdeki ve işyerlerindeki vb. ırkçı ayrımcılık probleminden bile hiç bahsetmedi.

Chury: O zaman, Kuzey Amerikalıların başka bir seçeneği yoktu diyebilir miyiz?

Petras: Seçeneklerimiz vardı ancak gördüğün gibi diğer adaylardan hiç bahsedilmedi. Ne kampanyaya ne de büyük kitle iletişim araçlarının yayınlarının hiçbirine katılmalarına izin vermediler. Hatta, hiçbir yerde, alternatif adaylar için atılan oylar yayınlanmadı. Burada bir tavrın, bir bipartidışt (çift partili) diktatörlüğün hâkim olduğu kesin bir sansürden bahsedebiliriz. Olan şuydu; tüm medya büyük sermayenin temsilcisi olarak Obama’yı favori gösterdiler. Obama’nın seçim masrafı Cumhuriyetçilerinkini ikiye katladı. Wall street’in büyük sektörleri Obama’yı destekledi. Fox News hariç Siyonist eğilimli medya ve ana basın Obama’ya büyük destek sundu.

Öyle olunca, Wall Street’le, kitle iletişim araçlarıyla, Siyonist nüfuzla birlikte bu şekilde zaten, güçü temsil eden elitin büyük çoğunluğu ona hizmet etmiş oldu. Obama için muhafazakâr bir popülist ya da popülist bir muhafazakâr diyebiliriz. Bütün politika yapış tarzı bir popüliste benziyor, halktan konuşuyor, değişimden bahsediyor, görünüşü sevimli ve halkla ilişkileri iyi.

Ancak biri, perdenin diğer yüzünü, onu finanse eden kaynakları, kampanyasının ana yatırımcılarını analiz ederse onun bir ‘muhafazakâr’ olduğunu görür. O yüzden diyorum ki, muhafazakâr popülizm, eski daha saf olan muhafazakârlığa karşı kazandı.

Obama ayrıca, Mc Cain Wall Street’e verilen borcu desteklemekle taktik bir hata yaptığı için de kazandı. Böylece Mc Cain, popülist imajını kaybetti çünkü Wall Street’e 700 milyarlık destek çıkarak kendini popülist olarak gösteremezsin. Obama’nın kendışi Wall Street’e yapılan bu aşıyı desteklemiş olmasına rağmen, Mc Cain Wall Street’ci bir muhafazakâr olarak ayıplanmıştı.

Chury: Fazla zaman olmadı Chávez, ABD’de bir siyahın Başkan olması gerçekten yeni ve güçlü bir şey olur, ancak umuyorum ki bu Başkan tarihin ondan beklediği misyonu yerine getirir diyordu. Bu zor bir şey değil mi?

Petras: Evet, sol, Fidel Castro ve diğerleri, bunun bir siyah olayı olduğunu düşünüyorlar.

Bak, bugün, kapitalistlere, Başkan onların çıkarlarını savunduktan sonra, bir yerli, bir siyah ya da bir Çinli olmuş, bunun en ufak bir önemi yoktur.

Bu dönemde bir değişikliğe ihtiyaçları vardı ve Obama çıktı, seçimlerde kazanma imkânı olan bir güç olarak, büyük sermayeyle, temel olarak ta finans sektöründekiyle uzlaşarak… Dikkat et! Finans sektörü Obama’ya arka çıktı. Büyük sermaye finansörleri, onun temel destek kaynaklarından bazılarıydı. Washigton’dan New York’tan, Wall Street’ten, Los Angeles’a, Chiçago’ya kadar.

Chury: Dış politikada herhangi bir değişiklik beklenebilir mi? ABD tarafından yürütülen savaşı kastediyorum, özellikle de Latin Amerika’ya uzanan politikada, Küba üzerine, Venezüella üzerine olanda mesela. Obama’nın bahsettiği değişimlerinden buralarla ilgili bir şey var mıydı?

Petras: Evet, sadece daha kötüsü için olan değişimleri görüyoruz ve Afganistan’la ilgili de öyle.

Diyebiliriz ki, Obama’nın Afganistan’la ilgili pozisyonu, Bush’tan daha sağda bir noktada. Bir artış istiyor, iki ek tugay askerden bahsediyor. 10-15 bin ek asker göndermek istiyor.

Şu an Irak ile ilgili ikili bir muhakeme var. Birlikleri geri çekmekten bahsediliyor, ancak çıkarmaktan değil. Birliklerin sayısını düşürmekten ve kalanları reserv gücü olarak korumaktan bahsediyor, bu tabii ki, bir önceki yılda bütün güçleri çekerim dediğini düşündüğümüzde geri bir adım oluyor.

Latin Amerika’yla ilgili olarak ise sadece bir üslup değişikliğinden bahsedilebilir. Chávez’le ilişki ve diyalog kurulabilir ancak, Chávez hükümetini anti-Amerikancı ve otoriter bir hükümet olarak tanımlamayı değiştirmeden…

Ben hiçbir büyük değişiklik görmüyorum, çünkü Mr. Obama’nın çift söylemi var: Bir taraftan serbest ticaretten bahsediyor, diğer taraftan da -sendikacıların oyunu almak için- endüstriye daha fazla korumacılık sağlamaktan, Latin Amerika’ya yapılan ihracata engel koymaktan bahsediyordu.

Liberalizm ve korumacılık, Latin Amerika’ya yönelik politikanın iki yüzüdür.

Belki, Uribe’yle, cinayetler ve kan lekesinden dolayı bir mesafe koyma mümkün görünüyor. Sanırım, Obama, onun politikasının biraz aynası durumunda olacak Lula gibi sosyal-liberallerle yakınlaşmayı deneyecektir.

Chury: Latin Amerika’da Lula’ya benzeyen başkaları var mi?

Petras: Evet, belki, Tabare Vazquez, Michelle Bachelet ve Lula buna karşılık gelebilir.

Ancak asıl önemli mesele, temel öncelik, evdeki ekonomik iflas, o yüzden Ortadoğu dışında, dış politikaya çok fazla dikkat yoğunlaştıramaz. Şimdi, Beyaz Saray ekibinin başı olarak fanatik bir Siyonistin ismi söylendi ki, Rahm Emanuel denen bu şahsiyet, İsrail ordusunda hatta istihbaratta görev yapmış birisi ve şu an, Beyaz Saray’ın gündeminden sorumlu, yani o günün konularını gören kişi olacak.

Bu, Obama’nın İsrail, Filistin ve Ortadoğu’nun diğer problemleri ile ilgili, Ortadoğu halkları için kesinlikle iyimser olmayan bir yola gireceğinin işaretidir.

Chury: Yani, Beyaz Saray’ın kiracısının değişmesi, temel olarak ten rengindeki bir değişime indirgenebilir mi diyorsun?

Petras: Hayır, tam olarak değil.

Bence, hariç tutamayacağımız bir faktör var ki o da ekonomik basıncın artacak olmasıdır. Güncel kriz daha da kötüleşecek ve ekonominin çöküşü karşısında ellerini kavuşturup bekleyemezler. Bazı önlemler, mesela bazı harcamaların kısılması ve vergilerde artırım söz konusu olacaktır, çünkü korkunç bir krizin içine giriyoruz, durgunluk ortada, imalat sektörü düşüşte, tüketim düşmekte.

Meselelere her zaman Bush gibi bakılamaz, bazı önlemler almaları zorunlu.

Kuzey Amerika’lı herhangi bir politikacı, Bush stili gitar çalıp kenarda bekleyemez. Zaten gerekli önlemler kapitalistlerin aktivitesini geliştirmek için düzenlendi ve ekonomiyi canlandıracak herhangi bir sosyal refah programı da mevcut değil.

Chury: Bu değerlendirmen için sana çok çok teşekkür ediyorum. Bildiğim kadarıyla önümüzdeki pazar günü Venezüella’ya gidiyorsun.

Petras: Evet, o yüzden gelecek hafta burada olmayacağım. Ama 17 Kasım 2008’da geri dönüyorum o zaman, Venezüella’daki deneyimlerim üzerine tartışırız.

Chury: Güle güle Petras...

N O T L A R
[1] Efraín Chury Iribarne’nin James Petras’la 6 Kasım 2008 tarihinde yaptığı röportaj… Türkçeye çeviren: Canan Ateş, Kaynak: www.radio36.com.uy.