12 Eylül Faşizmi sonrası ortaya çıkan gazetelerden biri de Zaman. Faşizm tarafından sol kanadı koparılan demokrasi kuşu, basın alanında da yabancılaşmış bir sesle ötüyor. Demokrasi ve sol değerleri, kendi dünya görüşü doğrultusunda biçimlendiren Zaman gazetesi, "ne rol olsa oynarım abi" mantığıyla piyasa edinen Pelin Batu'yla konuşmuş. İlginç bulduğumuz bu konuşmayı, okurlarımızın dikkatine sunuyoruz:
Pelin Batu: 'Darbeciler, Şili'de bile yargılanırken bizde alkışlanıyor'
Yıl 1980... Siyah beyaz televizyondan bir anons duyuluyor: 'Asker yönetime el koymuştur.' Konuşan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren. Demokrasi bir kez daha rafa kalkmış ve darbe kanunları girmiştir yürürlüğe.
Ve bilmem kaç yıl daha geriye gitmiştir memleket. O günlerde 1 yaşında olanlar, bugün genç kuşağın temsilcileri. Çoğuna masal gibi gelir o dönemde yaşananlar. Bilmezler çekilen ızdırapları. Ama bunların ne anlama geldiğini, o günlerde nelerin yaşandığını merak edenler de yok değil. 80 darbesi sonrasında yaşananları konu alan 'Yağmurdan Sonra'nın Sumru'su oyuncu Pelin Batu gibi. Pelin Batu, eski Büyükelçi İnal Batu'nun kızı. 'Pars: Kiraz Operasyonu', 'Dün Gece Bir Rüya Gördüm', 'O Şimdi Asker' ve 'Komser Şekspir' gibi filmlerle sinemada boy gösteren oyuncu, şimdi de Sumru rolüyle çıkacak seyirci karşısına.
O dönemi filmde rol almadan da merak ediyormuş Pelin Batu. babasından annesinden dinliyormuş aşsız ekmeksiz karanlık geceleri. Her ne kadar film darbe sonrası yaşanan yasakları aşk ekseninde perdeye taşısa da okuyup öğrenmiş geçmişi. Anlatırken bile yüzünün rengi değişiyor. Ne sağ ne de sol, onun derdi insanca yaşamak aslında. Hâlâ eski darbecilerin üniversitelerde alkışlanıyor olması kanına dokunuyor. İsim vermekten de korkmuyor. Kenan Evren'in bazı üniversitelerde ayakta alkışlanıyor olmasına siniri bozuluyor. 26 Aralık'ta vizyona girmesi planlanan 'Yağmurdan Sonra'yı önce Pelin Batu'ya sorduk.
Askeri müdahaleleri konu alan film ve dizilerin sayısı arttı. 'Yağmurdan Sonra', 12 Eylül'ün hangi yönü anlatılacak?
Hikaye, 12 Eylül sonrası yani 1988'de Gökçeada'da geçiyor. O dönem orası açık cezaeviymiş. Cezasının son yıllarını çekecek olan mahkumlar gönderilirmiş. Filmde 12 Eylül'ün bu mahkumlar üzerindeki etkisini görüyoruz. Film politik değil, ama arkada bir motif olarak siyaset geçiyor. Ben filmde Sumru rolündeyim. Aşık olduğum Nuri ise düşünce suçundan mahkum olmuş. Daha çok insan ilişkileri üzerine bir film.
Dönemin çalkantıları ve siyasi gerginlikleri olmayacak mı?
12 Eylül ve o dönem yaşananlar pek işlenmiyor. Filmde, o karakterlerin neden orada olduğunu biliyoruz. Siyasi görüşler geri planda. Burada asıl olan mutsuz bir kadın Sumru, cezaevi müdürü Halim ve yürümeyen bir evlilik. Tüm bunların yanında, Nuri ile Sumru'nun ilk karşılaşmaları ve aralarında doğan aşk anlatılıyor.
'Yağmurdan Sonra'nın en çok hangi tarafını sevdiniz?
Beni çeken politik tarafı da oldu. Çünkü her ne kadar sistematik bir şekilde işlenmese de o dönemle ilgili bir şeylerin sürekli sorgulanması ve gündemde tutulması gerektiğini düşünüyorum. Belgesel gibi ele almak değil belki; ama en azından insanlar filmi izledikten sonra o dönemi merak edip kitapları karıştırırlar diye düşünüyorum. En büyük sorunlarımızdan biri özellikle gençler açısından diyorum tarihimizi bilmiyoruz, araştırmıyoruz. Tarih önümüze basmakalıp geliyor ve kabul ediyoruz. Bu hazıra alışkanlık çok tehlikeli. Çünkü insan tarihini bilmezse geleceği tehlikededir.
Doğru; ama insanlar ders almak için sinemaya gitmez ki...
Bu doğru. Sinemanın ders vermek gibi bir misyonu yoktur. Bir taraftan düşündürüp diğer taraftan sorgulatırken öbür taraftan da keyifli vakit geçirtmeli seyirciye. Ancak fonda, 12 Eylül gibi bir konu anlatılınca insanlar ister istemez merak edecek ve araştıracaklardır. Zaten benim filmi kabul etmemdeki neden; hem siyasi tarafı, hem de Sumru'nun karakter olarak çok zengin bir karakter olması. İki dünyası var. Biraz da bu yönü bana cazip geldi.
1980 darbesi hakkında neler biliyorsunuz?
Ben bir yaşındaymışım. Dolayısıyla neler olduğunu sonradan öğrendim. Annemden babamdan ve okuduğum kitaplardan. Yakın tarihimizle ilgili okuduğum şeyler tüylerimi diken diken yapıyor. Sağ olsun, sol olsun olan hep gençlere olmuş. İnsanlar ideolojileri yüzünden inanılmaz işkenceler görmüşler. Kenan Evren'in bazı üniversitelerde ayakta alkışlanıyor olması benim için son derece sinir bozucu. Alkışlayan öğrencileri suçlamıyorum, bilmiyorlar onlar geçmişte neler yaşandığını. Birazcık okusalar eminim başka türlü tepki gösterecekler. Bunların sürekli konuşulması gerekiyor. Çok yakın bir tarih, buna rağmen masal gibi bakıyor insanlar, sanki olmamış gibi davranıyorlar ve bence de özellikle konuşulunca en azından geleceğe dair neyin doğru neyin yanlış olduğunu görülür.
Darbecilere bayağı kızgınsınız...
Dünyada değişik darbelere bakın. Şili darbesine ya da Amerika'da yaşanan başka şeylere... Hepsi sonrasında yargılandı. Bizde yargılanmayı bir tarafa bırakın sergiler açan bir darbecimiz var. Sadece tek kişiye mal etmek de doğru değil bunu. Sonuçta o dönemde çok acı şeyler yaşanmış ve bir kişi yapmamış bunları. Bir de çok büyük yokluklar yaşanmış. Annem bana hâlâ anlatır. Çocuk maması, bez bulmak zormuş. Elektrik yokmuş o dönemde. Gerçekten kötü günlermiş..."
Filmden beklentiniz ne?
Film iş yapar yapmaz, ben hiçbir zaman onu tahmin edemem. Hakikaten neyin ne olacağı belli olmuyor. Ama popüler bir film olsun istemedik. Bir derdi var yönetmenin ve hikayeyi olabildiğince yalın anlatmaya çalıştık. Yönetmen Görkem Turgut o dönemde politik görüşünden dolayı cezaevine girdiği için neyi istediğini çok iyi anlattı.
Yağmurdan Sonra, bir dönem filmi. Nasıl hazırlandınız ve zor oldu mu?
Bir-iki hafta sürekli o dönemle ilgili kitaplar okudum. Yakın tarihle ilgili babamdan bilgi aldım. Okuyorsunuz ama o dönemi yaşamış ve kötü şeyler görmüş biriyle konuşmak çok daha etkili oluyor. Bu anlamda yönetmenimizin gözünden bakıp onun gibi görüp onun gibi hissettik. Özellikle Sumru çok politik bir karakter değil. Sumru'nun politik tarafı ortaya çıkmıyordu ama ben o dönemi hissetmek için o kıyafetleri buldum aldım çünkü etkiliyor. Düşünün mesela siz bir oyuncuysanız bambaşka bir ayakkabı giyince bile insan bir farklı yürümeye başlıyor. Dolayısıyla birazcık hissetmek gerekiyor. O dönemin müziklerini dinledim. Kıyafetlerini giydim ama karaktere hazırlık daha çok bu kadının mutsuzluğu bu kadının huzursuzluğu, sıkışmışlığı, kaçma isteği ama kaçamamasına odaklandım. Daha çok psikolojik taraflarına hazırladım kendimi.
Etkileyici sahneler var mı?
Kör göze parmak şeklinde olursa ters teperdi. Yaşananları kıvamında anlatmak gerekirdi. Bence filmdeki en etkileyici sahneler; eşi doğum yapan adamın cezaevine gönderilmesi. Ordan oraya sürekli cezaevi değiştiriyor. Çocuğunu görmemiş 5-6 yaşında kızı geliyor ve buluşma sahnesi. O dönemin bir karaktere yaptığı en kötü şeylerden biri bu olsa gerek. Çok duygusal sahneler... İşkence sahneleri var mesela, çok dramatik...
Oynadığınız filmlere bakınca her rolde varsınız. Buna özellikle mi dikkat ediyorsunuz?
Oyuncu olarak hep aynı tip rollerde oynasam çok sıkıcı olurdu. Aksiyon, dram ve komedi. Hepsinde oynadım. Her türlü rolde oynamak istiyorum. Öbür türlü çok sıkıcı olurdu. Bir de sinema benim için bir tutku.
YUSUF BÜLBÜL
(Kaynak: Zaman)
***
Ayrıca bakınız:
Kendi pazarını oluşturan oyuncu...
'Sol' milletvekili adayının dayanıştığı oyuncu!...