Foto: Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Sorgun...
AKP'li İstanbul Anakent Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş tarafından atanan Kazmacıbaşı'nın sevk ve idaresindeki Şehir Tiyatroları, kendi eleştirmenlik anlayışını da oluşturuyor. Bu eleştiri anlayışına hizmet edenlerden biri de Hüseyin Sorgun. Bugünkü Zaman gazetesinde yayınlanan Hüseyin Sorgun'un tiyatro eleştirisini örnek olarak sunuyoruz:
Kozasına hapsolmuş bir kelebek: Cahide
Hüseyin Sorgun
13 Ekim 2008
Tırtılın etrafına ördüğü ipekten koza, bir kelebek için şartları fazlasıyla ağırlaştırılmış zindana dönüşebilir.
Marifet, ipeğin demirden ağırlığını bedeninde ve ruhunda hissederek tırtılca bir hayat sürmek midir, yoksa kelebek gibi kozayı yırtıp özgürce kanatlanmak mı? İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun bu sezon seyircisi ile buluşturduğu Cahide 'Dinmeyen Alkışlar' adlı oyunu seyrederken, bunları düşündüm. Gülsün Siren Kınal'ın yazdığı, Engin Gürmen'in yönettiği, dekor tasarımı Ayhan Doğan, kostüm tasarımı Ayşen Aktengiz, ışık tasarımı İlhan Ören ve efekt tasarımı Ersin Aşar imzasını taşıyan Cahide, tiyatronun yordamıyla gösteri dünyasının şöhret kozasında, bir kelebeğin trajik hikâyesini anlatıyor.
Türk sinemasının ilk starı olarak bilinen Cahide Sonku, 1916 yılında Yemen'de doğup, 1981 yılında İstanbul'da noktaladığı yaşamına sığdırdığı sinemada ve tiyatrodaki birçok rolün yanı sıra hayatıyla da 'ibretlik' bir öykünün baş kişisidir. İlk yapımcı, ilk yönetmen gibi 'ilk'li unvanların da sahibidir. Güzelliğinin yanı sıra bir dönem yakaladığı zenginliği de 'güç'lü görünmesinin tamamlayıcı unsurları olur. Yaptığı evlilikleriyle hayatı daha yakından tanır; kendisini yaşamın merkezkaçından uzaklaştıran ve ölümün kıyısına getirip bırakan hayatı!.. 'Avrupai' sarışınlığına rağmen Darülbedai'de ilk oynadığı oyun 'Yedi Köyün Zeynebi'dir. Sinemaya adım atışı 'Bataklı Damın Kızı Aysel'le olur; yani Türk sinema tarihinin 'ilk köy filmi' ile...
Cahide, Lüküs Hayat'ta dansçı iken, Muhsin Ertuğrul'un dikkatini çeker ve ilk rolünü kapar. Muhsin Ertuğrul'un 'rahle-i tedrisi' ağır bir yükü de omuzlarına bırakıverir: Muhsin Hoca, daha ilk gün koyduğu kurallar ile önce 'semt'inden sonra da sevdiği 'bahriyeli'den koparıverir Cahide'yi. Sonrası, giderek artan şöhretiyle artan yalnızlığı arasında gidip gelen bir 'imge'ye dönüştürür onu. Önce evlendiği 'oyuncu' ardından 'fabrikatör', Cahide'nin hayat dağarına yeni kavramlar bırakarak uzaklaşır. Her yalnız kalışında kendisini sahnenin ışıltılı dünyasında yeniden var etmeye çabalayan Cahide, kurduğu film şirketinin yanması ile iyiden iyiye kopar yaşamdan. İzbe bir evde, kendisini alkole bırakarak, ölümü bekler. Artık, 'beklenen şarkı'nın ezgisi duyulmaya başlamıştır.
İstanbul Şehir Tiyatrosu, sezonu açarken Türk tiyatrosunun ve sinemasının ilk kadın oyuncusunun yaşam öyküsünü seyircisiyle paylaşıyor. Ayhan Doğan'ın 'ipek kozası'nı andıran, önde tiyatro sahnesiyle ironiyi kuvvetlendiren dekoru aslında her şeyi bir çırpıda anlatıyor. Cahide rolünde Aslı Seçkin, karakterin bütün ruhsal evrimini başarıyla sahneye taşıyor. Aziz Sarvan, 'Başrejisör' Muhsin Ertuğrul rolünde. Tiyatronun ardındaki koridorları aydınlatma çabasının bir nişanesi olarak oyunda var olan diğer karakterleri canlandıran oyuncuların da katkısı büyük. 'Genç adam -Talat' Erkan Sever; 'sahne amiri', Rahmi Elhan; 'oyuncu kadın' Defne Gürmen Üstün; 'gazeteci' Cem Uras; 'kuaför-barmen' Enes Mazak; 'Madam Fegara' Melike Altınbaran ve 'fabrikatör' Emre Narcı, Cahide'nin diğer oyuncuları.
Cahide 'Dinmeyen Alkışlar', hayatta 'son söz'ünü söyleyememiş bir oyuncuya 'söz'ünü söyletme ve yalnızlığını 'paylaşma', eksik kalan alkışlarını 'tamamlatma' adına, Cahide Sonku'yu bir insan olarak anlama çabasının esiniyle var olmuş bir oyun... "Ben gitsem de başkaları gelecek, benim alkışlarım onların da olacak. Ve alkışlar hiç dinmeyecek." diyor Cahide. O halde alkışlayalım!.. Kuvvetle!..
(Kaynak: Zaman)