17 Eylül 2008 Çarşamba

"Her şeye karşın" yanıt hakkı...

Foto: Mahiye Morgül...


Hilmi Bulunmaz
17 Eylül 2008


Bugün, Kemal Oruç, "ARAŞTIRMADAN, BİLMEDEN YAZAN AKADEMİSYENE CEVABIMDIR!" başlıklı bir yazı yolladı ve hemen ("Kemal Oruç, "hakaret"e karşı çıkıyor!..." başlığıyla) yayınladık. İşlerimizin yoğunluğu nedeniyle, ne yazıyı adam gibi okuyabildik, ne de kaynak yetersizliğini saptayabildik. Kemal Oruç, yazısında, Mahiye Morgül'ün bir yazısını eleştiriyordu. Morgül'ün sözlerinden bahsediyordu; ne yazık ki, ne Morgül'ün yazısının tamamını yayınlıyor, ne de kaynağını gösteriyordu. Sağ olsun Coşkun Büktel; bizi uyardı ve hemen Kemal Oruç'un telefonlarını defalarca (iki cep telefonu ve bir sabit telefonunu) sürekli olarak aradık. Ne yazık ki, uzun zaman görüşemedik. Bu arada, Kemal Oruç'un yukarıda adı geçen yazısına bir not düşmek zorunda kaldık:

(Oyun'un editör notu: Mahiye Morgül'ün yazısının kaynağı belirtilmediği için kendimizi rahatsız hissediyoruz!)

Google'a "Mahiye Morgül" yazarak, sayın Morgül'ün telefonunu bulup, hemen aradık. Ne yazık ki, saatlerce uğraşmamıza karşın, bir türlü ulaşamadık...

Akşamüzeri Kemal Oruç'u bir kez daha aradık, sabit telefonundan bulamamakla birlikte, cep telefonlarından birinden bulduk ve durumu konuştuk. Karmaşık bir şeyler anlattı. Kavramakta zorlandık. Ancak talebimizi çok net söyledik kendisine: "Mahiye Morgül'ün yazısının kaynağının belirtilmemesinden büyük rahatsızlık duyduk. Lütfen durumu düzelt ve en kısa zamanda, kaynakla ilgili bir bilgi aktar." Kemal Oruç, bu konuyla ilgili ikinci bir yazı hazırladığını ve orada kaynağı aktaracağını belirtti. Bekliyoruz!...

Bu arada Mahiye Morgül'e bir e-posta yolladık. Şimdi onu yayınlıyoruz:


"Sayın Mahiye Morgül,

Kemal Oruç, bugün, sizi eleştiren bir yazı yolladı ve yayınladık. Ne var ki, sizin eleştirinizin kaynağını göstermedi. İlgili yazınızı yollarsanız, yayınlanırız...

Hilmi Bulunmaz"


Mahiye Morgül'e yolladığımız e-postanın yanıtı gelip gelmediğine bakmadan, Morgül'ü telefonla bir kez daha aradık. Hiç de nazik olmayan bir biçimde konuştu bizimle. Daha doğrusu konuşmak yerine, ültimatom verdi. Malumunuz, konuşma iki yanlıdır. Biri söyler, diğeri dinler. Bizi hiç konuşturmayıp, hiç de kibar olmayan bir dille, zamanını aldığımızı ve bizi dinlemek istemediğini belirtti. Biz de, doğal olarak, telefonu kapatabileceğimizi söyledik. Telefonu biz açmamız nedeniyle, biz kapatmamız gerekiyordu. Evrensel iletişim kuralı bunu gerektirir. Ne var ki, sözümüz bitmeden, Morgül, süratle ve hışımla telefonu suratımıza kapattı. Bu durumun bir öğretmene ne denli yakıştığını bir yana bırakarak, Morgül'ün e-postayla yolladığı açıklamayı aktaralım:


"Niye kendisinden istemiyorsunuz?
İyi reklam yaptı bu sayede.
Ben ona değil, bana ona ait olduğunu bile bilmediğim bir reklam geldi, gönderenin adında CANAVAR sözcüğü deçiyordu, kim olduğunu bilmediğim o kişye cevap yazdım, karşılık oalrak Kemal Oruç imzasıyla bir koca yazı aldım.
Oysa özel bir yazışma idi, herkese yollamış. Amacı belli, konuyu saptırdığını kimse anlamasın ve osırada sallasın sallayabildiği kadar.

Peki ama, Hilmi bey, sizinle tanışıyor muyuz? Kim olduğunuzu bana tanıtmadınız bile, Kemal Oruç da tanıtmamıştı kendisini.
Eğer siz de samimi iseniz Kemal Oruç'un tek taraflı yazısını hiç bir yerde yayınlamazsınız.
Medyanın malüm programlarına döndürmeyelim. "O ne dedi, Mahiye hanım ne dedi..."
Tuzağına gelmeyeceğim.
Ben o söylediklerimi, öyle birisi var mı yok mu onu da bilmediğim, bir adrese yanıt verdim, karşıma o çıktı, o kadar.

İstanbul'da yapılacak iş çok. Örneğin, 1.sınıf Türkçe Ders kitabını alın elinize, bebelerimizin beyni nasıl bomboş oyalanıyor, görün ve GİBİ YAPAN tiyatro ile benzerliklerini görün.... İkisi de "bir şey öğretiyormuş gibi" yapıp hiç bir şey öğretmiyorlar. İkisi de Küreselci, ikisi de postmodern, içi boş, içi boş besinlerle delidanalar üretti vahşi kapitalizm değil mi? Aynen öyle, postmodern sanatta beynin besini olmaz, postmıodern eğitimle insan beyni gelişmez. Bu nedenle hem postmodern sanat(!) hem postmodern okullara karşı anne babaları uyarmak üzere köşe yazıları yazıyorum.

eğer ilginizi çekerse yakılan şehirlerden PALMİRA ve kraliçe ZEYNEP ve ona aşık gardiyan VALENTİN'i senaryolaştırın da oynayın, müthiş olur. ekte bu araştırmamdan bölüm bulacaksınız.
Mozart'ın MİTRİDATE RE Dİ PONTO Operasının kahramanı VI.Büüyk Bedri'yi de gün ışığına çıkardım, TV'de anlattım, dilerseniz ondan bir oyun çıakrtın. İşte size müthiş ANADOLU tarihinden Tiyatro konuları.
İyilikle sağlıcakla.
M.Morgül"


Mahiye Morgül'ün e-postasının da sert olduğunu gördük. Ancak, tüm sertliğine karşın, bir yanıt hakkı gibi kabul edip yayınladık. İletişimi, diyalog olarak değil; monolog olarak algılayan Morgül, ikinci e-postasında da şunları dile getiriyordu:


"İletişim Canavarı iletisimcanavari@gmail.com
İşte bu adresten gelen reklama yanıt verdim. Trafik Canavarıyla uğraştığımız gibi böyle ucube canavarlar da karşımıza çıkıyor artık, İletişim ile Canavar sözcüğü bir arya gelmemelidir, tiyatro iletişim sanatıdır, bana iletişim üzerine buz gibi soğuk bir kolaj gönderiyorlar. Bunun pedagojik yanlışını anlatmak benim görevimdir, çünkü ben önce öğretmenim!
iyilikle
M.Morgül"


(Kemal Oruç'un Mahiye Morgül'ü eleştiren yazısı için tıklayınız: Kemal Oruç, "hakaret"e karşı çıkıyor!...)