Nesrin Savan, Bulunmaz Tiyatro'nun düzenlediği "Yazarlık Kursu"na ilgi duyan bir arkadaşımız. Uzun yıllardır yazma uğraşı içerisinde bulunmasına karşın, yazdıklarını yayımlamıyordu. Ne var ki, bizimle tanıştıktan sonra, yayımlamaya karar verdi. Savan'ın bir kısa öykü denemesini okurlarımıza sunuyoruz:
Çat çat çat
Nesrin Savan
28 Eylül 2008
Ayakları, elinden tutmuş, onu hiç bilmediği bir mekana doğru sürüklüyordu. Dik merdivenleri soluk soluğa çıktı: Tak, tak, tak.
Geleceğini biliyormuş gibi kapıda bekliyordu adam. Sakin sakin içeri aldı. Çıt yoktu. Bir tek o. Yaklaştı, yaklaştı. Gözünü gözüne mıhladı. Küstah bir sırıtış yayıldı yüzüne. Sadece dişlerini görebiliyordu. İri iri sıralanmış dişler. Kaçmak kurtulmak istedi kadın.Tam hareket etmek üzereyken koltuğa oturttu. Kararlılık alevinin dolanışını, sıçrayarak etrafa dağılışını, kesip biçecek kahpeliğe bırakışını seyretti; ellerinde adamın.
Kalp atışlarının ritmi değişti: Güp, güp, güp.
Alnında istiflenen ter damlaları düştü: Şıp, şıp, şıp.
O ne! Makas! Çıkış yok, durduran yok, yol yok: Yok, yok, yok.
Olduğu yere sindi, sindi; küçücük nokta olup kaybolmayı umdu kadın. Acıyordu bir yerleri. Eli, kolu, her yeri. Sesler duyuyordu: Çat, çat, çat.
Bir şeyler akıyordu simsiyah. Kan mı? Göz yaşları mı? Aklına gelen bütün küfürlerle sövmek istiyordu; ancak "gaddar, katil, ruhsuz, hain, nasıl kıydın nasıl?" kelimelerini bulabildi. Ama sesi neden çıkmıyordu? Yoksa makas çatırtılarına mı isabet ediyordu? Aynadaki suretine her bakışında, kısrak kuyruğu saçlarını düşündü; kalçalarında savrulan. Yüreğinde daralan nefesini dudağından üfledi. Şişti, şişti; kocaman balon oldu. Ha patladı ha patlayacak.