3 Eylül 2008 Çarşamba

“2. Türkiye Tiyatro Buluşması”nın ardından…/2

Mustafa Vejdi Koçak


Not: Yazıdaki linkleri biz verdik. (Oyun)


"Yalancılar!!! Defolup gidin!!! Omuriliksizler!!!"


M. Vejdi Koçak
3 Eylül 2008


Sevgili tiyatro emekçileri,

Türkiye Tiyatrolar Birliği yöneticileri, İzmir/Güzelbahçe'de yapılan yanlışları savunabilecek ciddi şeyler bulamamışlar… (Bakınız: tiyatronline.com, "Tiyatro Güzelbahçe'de çiçek açtı...") Yapılanları ballandıra ballandıra anlatmalarına rağmen, yapılanlardan daha önemli olan yapılamayanları es geçmişler. Ben, Türkiye Tiyatrolar Birliği yöneticilerine birkaç konuda cevap vereceğim…

Sevgili kardeşlerim sizlerin fedakarlığı konusunda yalan yanlış şeyler yazmadım. Tabii ki her tiyatro emekçisi bin bir zorlukla İzmir/Güzelbahçe'ye gelip bu birlikteliğe katılarak mutlu olmak istemiştir. Buna bir sözüm yok. Ama benim çelişkili ifadelerimden söz ediliyor. (Bakınız: www.tiyatrodunyasi.com / esin açıl -yorum bölümü- "2.TÜRKİYE TİYATRO BULUŞMASI ARDINDAN")

Şunların neresinde çelişki var?

Buluşmanın adı; "2. Uluslararası Türkiye Tiyatro Buluşması."

Uluslararası olduğu iddia edilen buluşmada:

1- Basın yoktu!
2- Su yoktu!
3- Duş yoktu!
4- Yemek yoktu!
5- Tuvalet yoktu!
6- Halkla bütünleşmek yoktu!
7- "Söyleşiye katılacağım" deyip gelmeyen çoktu!
8- Atölye çalışmalarının çoğu yapılmamıştı!...

Ve Orçun Masatçı bizlere, değerlendirme toplantısında, herkesin içinde hakaret etti:

"Yalancılar!!! Defolup gidin!!! Omuriliksizler!!!"

Hakaret ettiğini de aynı günün gecesi kabul edip özür diledi. Orçun Masatçı, hakareti nerede etti? Herkesin içinde. Peki özrü nerede diledi?... Hakaret ettiği yüksek ses tonuyla değil; alçak ses tonuyla ve hakareti duyanların birçoğunun uzağında... Kendisinin kabahatini anlaması iyi bir şey. Ne var ki kabahat hangi koşulda (kaç kişinin önünde) yapıldıysa, özür de aynı koşulda dilenir!!! Ben onu gözlerinden öptüm ve tekrar öpüyorum. Kendisi bana "Zaten benim başıma ne geliyorsa dilim yüzünden geliyor. Bu yüzden kaç tane davam var'' demiştir…

Ve birçok usta vardı bu olumsuz koşulları yaşayan. Hiçbirinin sesi çıkmadı! (Şu an çıkmadığı gibi.) Olumsuz koşullar hakkında konuşsalardı; en azından kendileri için iyi olurdu. Konuşarak sorumluluk almak isterlerse, zaman geçmiş değil; konuşabilirler. En azından kendileri için iyi olur. Tarihe karşı sorumluluklarını yerine getirmiş olurlar!...

İzmir Yenikapı Tiyatrosu, organizasyonu tek başına üstlenmiş gibiydi. İmece diye bir durum görünmüyordu!...

Bizlerin küçük küçük öbekler oluşturup tiyatro buluşmasını provoke ettiğimiz söyleniyor. Yazımın altına yorum yazanlardan biri diyor ki:

.........."Alpdoğan… 30/08/2008 www.tiyatrodunyasi.com
Sık sık etrafınıza küçük guruplar toplayıp yaptığınız provakasyonlardan ve yapılan değerlendirme toplantılarında ki tiyaro ve sanatla ilgili olmayan saldırgan tutumunuzdan sonra 'biz yarın burayı terkediyoruz' sözünüze; yarattığınız gergin ortamda verilen 'gitmek isteyen gider' cevabına niçin bu kadar içerlediğinizi ve kurulan bir birliğe karşı bu kadar kin güderek söz konusu bu yazınızı niçin her sitede yayınlamaya çalıştığınızı; hepimizin yek vücut olması gereken günümüzde bir birlikteliği parçalamak için yapılan bu söylemlerinizin nedenini açıklar mısınız?"

Bir birlikteliğin parçalanmaması, benim kitlenin önünde davet edenler tarafından hakaret görmeyi, "Yalancılar!!! Defolup gidin!!! Omuriliksizler!!!" gibi gayrı insani hitaplara muhatap olmamı ama yine de hiç şikayet etmeden her şeyi sineye çekip susmamı gerektiriyorsa; o birlikteliğin parçalanmaması için benim gerçekleri halktan gizlemem gerekiyorsa; o birliktelik, o kadar kutsanacak bir birliktelik olamaz. Benim gerçekleri dile getirmemle parçalanacaksa, parçalansın, daha iyi! (İnşallah, parçalanmaz! İnşallah, "tüm üyeleri sustuğu ve katlandığı için" değil; "tüm üyeleri gerçekleri konuşabilecek kadar cesur olduğu halde" parçalanmaz.)

Ben orada, küçük küçük öbekler içinde, organizasyonun eksikliğiyle ilgili olarak, Türkiye Tiyatrolar Birliği ilgililerine ne söyledimse aynılarını söylüyordum. Etrafımdakiler de benzer şikayetlerini dile getiriyorlardı. Ama etrafımdakiler Birlik yöneticileriyle konuşmaya başlayınca susuyorlardı. Neyse ben yine gökyüzüne bakıp gülüyordum. Ve şöyle diyordum: "Susma, sustukça sıra sana gelecek!..."

Bu arada, www.tiyatrodunyasi.com sitesinde yayınlanan yazımızın (Bakınız: Süheyla ve M. Vejdi Koçak, "2.TÜRKİYE TİYATRO BULUŞMASI ARDINDAN") altına yapılan "yorum"lardan birini aktarıyorum:

.........."////Metin Şenocak 8/28/2008
Bu yazıyı yazan arkadaşlar Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz tarafından oraya gönderilmiştir ve festivali sabote etmeye kalktıkları için defolmaları istenmiştir.//////"

Ben, "2. Tiyatro Buluşması" sona erinceye dek, Coşkun Büktel ve Hilmi Bulunmaz'la hiçbir biçimde görüşmedim/tanışmadım. Onlarla ne bir telefon görüşmesi yaptım ne de e-posta yolladım. Ne zaman ki Orhan Aydın, forumlarda dolaşan ve daha sonra "çiğ" biçimde tiyatrodunyasi.com sitesinde yayımlanan yazımı Bulunmaz'a göndermiş; ondan sonra Hilmi Bulunmaz beni aradı ve yazımızın geliştirilmesi yönünde önerilerde bulundu. Böylelikle Hilmi Bulunmaz ve ardından Coşkun Büktel'le telefon görüşmesi yapıp, e-postalar yoluyla görüştük. Metin Şenocak adlı kişi yanılıyor. Bana iftira atıyor. Nereden çıkarıyor bu provoke etme olayını?!... Bir insan yalnızca tahminlerine dayanarak, bir başka insana bu kadar alçakça bir suçlamada nasıl bulunabilir? Bir anne, nasıl olup da böyle bir yaratık doğurmuş olabilir?

Neyse sayın Mehmet Esatoğlu'nun yazısını okudum ve şurası gözüme çarptı:

.........."Gece çadırlarımızın olduğu alana döndüğümüzde tam tiyatro üstüne konuşacakken bu kez Antakya'dan Vejdi Koçak söz alarak buluşmanın en "önemli" tartışması olan tuvalet ve su sorununu öne sürerek kamptan ayrılacağını söyledi. Günlerdir güneş altında koşup didinenlerden sert yanıtlar alınca üzüldü. Gençlik, artık tiyatro üzerine konuşmak istediklerini, kamp sorunlarını konuşmaktan bıktıklarını söyleyince karşılıklı tatsız tartışmalar oldu. Bir ara benim de tartışmaya katılmam istendi. Konuşmayı gerekli görmedim. Bu ortamı germekten başka bir şeye yaramayacaktı.'' (Bakınız: Mehmet Esatoğlu, "Tiyatroların Güzelbahçe Buluşmasında Olup Bitenler")

Peki karşılıklı tartışmalar oldu; bir büyük ve usta olarak neden ortamın daha da gerilmesini engellemediniz? Ev sahibi sayılırdınız. Sizler misafirlerinize böyle mi davranırsınız? Bizler herkesin düşünce sesi olduk. Yani size bizden başkası eleştiri yapmadı mı? Doğru: Vejdi'nin üslubu kötü(!) Net olduğum için! Kıvırmadığım için!...

Hatırlayın, Mehmet Esatoğlu; parkta Kıbrıs'la ilgili konuşurken size halktan yaşlı bir amca sert bir dille "Sen siyaset mi yapıyorsun tiyatro mu?'' deyince: Size sert üslupla konuşulmasına rağmen sakin ve sevecen bir tavırla açıklama yapmaya çalışıp "Amcacığım yanlış anladınız, sizinle sonra oturup konuşalım'' demediniz mi? Doğrusu da bu değil miydi? Neden aynı ılımlılığı akşam göstermediniz? Sizce bize yapılan hakaretler doğru muydu? O hakaretleri hak etmiş miydik?

Bu arada, birliğin sonuç yazısının 6. maddesini çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim:

..........''6- Buluşmadaki aksaklıklar göz önne alınarak diğer buluşma ve festivallerde aynı hatalara düşülmeyecek.''

Tiyatro emekçilerinin gözlerinden, ellerinden öpüyorum. Saygı ve sevgilerimle.

TİYATRO AŞK GEREKTİRİR…ENTELEKTÜEL VE ÖZVERİLİ OLMAK YETMEZ…

***

Ayrıca bakınız:
Özdemir Nutku
Burak Caney
Bir iftiranın bataklık anatomisi!
Bulunmaz'ın tiyatral faşizmi eleştiren yazısı...
NİHAYET!!!
"2. Tiyatro Buluşması"
İftiranın simgesi Özdemir Nutku, "Tiyatro Buluşması"nda!
“2. Türkiye Tiyatro Buluşması”nın ardından…
Koçak'ların objektifinden "Tiyatro Buluşması"(!)
Afyon Şehir Tiyatrosu, "Birlik"den ayrıldı!...Özdemir Nutku yine insan içine çıkamadı!...
Çakalgöz'den "Tiyatro Buluşması'na yalanlama!