25 Haziran 2008 Çarşamba

"SANAT NEDİR?"

Sanat yapıtı üretirken, sanatçı kendini tamamıyla özgür hissetmelidir. Hiçbir erke bağımlı olmamalıdır. Kendisine bile!... Sanatçı, insanlığın ürettiği tüm varsıllıkları içselleştirdikten sonra, başka türlü de çalışamaz zaten. Özellikle iktidardakilere, halka karşıt kişilere yaltaklanmayı, bir saniye bile aklından geçirmemeli sanatçı. Örnekse bir oyun yazarı, Devlet Tiyatroları'nın paspasını yalama düşüncesiyle oyun yazmamalı. İçinde bulunduğu durumun dayatması sonucu, ezilenlerin sesi olma dürtüsüyle yazmalı. Dünya nimetlerinden yararlanmak için değil; halkın sorunsalını işlemek için yazmalı. Bizce, sanatın hiçbir alanında profesyonelleşmemeli. Profesyonelleşmek, çürümeyi getirir beraberinde. Bir fahişenin bedenine yabancılaşması gibi, halkına yabancılaşmasına neden olur sanatçının. O oyunu yazan, artık bir sanatçı olmaktan çıkar; halkının umutlarını satan bir pezevenge dönüşür!...

Tolstoy'un "SANAT NEDİR?" kitabından okumayı sürdürüyoruz:


(...)

Bizim toplumda sahte sanat yapıtları üretilmesinde etken olan üç koşul olduğunu düşünüyorum: Bunlardan ilki, yapıtlarına karşılık sanatçılara oldukça yüksek telif ücretleri ödenmesi ve bunun sonucu olarak da sanattan geçinmenin, yani profesyonelliğin yaygınlaşıp kurumsallaşması; ikincisi, sanat eleştirisi; üçüncüsü ise, sanat okullarıdır.

Sanat bölünmediği sürece ve yalnız dinsel sanat el üstünde tutulup isteklendirildiği, ödüllendirildiği sürece, sanatın karşılığını bulup bulmadığı, ödüllendirilip ödüllendirilmediği hiç önemli değildi; sanat yerine sanat taklitlerinin ortalıkta yer almadığı dönemdi bu. (Zaman zaman bu türden şeyler ortaya çıkabildiyse de, bütün halkın ortak beğenmeme yargısıyla çarçabuk yitip gitmişlerdi.) Ama sanatta bölünmenin gerçekleşmesi ve varlıklı sınıflardan insanların kendilerine haz veren her türden etkinliği sanat olarak, güzel olarak benimsemeye başlamalarıyla, onlara haz veren bu sanatlar öbür toplumsal etkinliklerden daha fazla el üstünde tutulmaya, ödüllendirilmeye başlandı; böylece daha çok sayıda insan kendini bu sanatlarla ilgili etkinliklere adamaya başladı; sonuçta da bu etkinlik alanları geçmişte olduklarından bambaşka bir niteliğe bürünerek, geçim sağlayan birer mesleğe dönüştüler.

Profesyonelleşmesiyle birlikte zafiyete uğraması da bir oldu sanatın; en değerli niteliğini, içtenliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı böylece.

Profesyonel sanatçı sanatıyla yaşar, o bakımdan dur durak bilmeksizin bir şeyler uydurması, sanat alanıyla ilgili ürünler ortaya koyması gerekir. Bu durumda da, diyelim Yahudi peygamberler -Zebur yazarları-, İlyada ve Odysseia'nın, bütün halk masallarının, şarkıların, söylencelerin yazarları... bütün bu, yazdıkları için telif ücreti almak şurada dursun, bu yapıtlarla adlarını bile ilişkilendirmeyen sanatçılarla, yazdıkları karşılığında -önceleri- nişanlar, onur payeleri, paralar alan saray ozanları, müzisyenleri, oyun yazarları ya da -daha sonraları- ücretini gazete sahibinden, yayınevi sahibinden, emprezaryodan, kısacası sanatın tüketicisi olan kent halkıyla sanatçılar arasındaki aracılardan alan ve yapıtlarının geliriyle yaşayan profesyonel sanatçılar arasında ne büyük bir fark bulunduğunu belirtmeye hiç gerek yok.

Sahte -kalp- sanatın yaygınlık kazanmasının başlıca etkenlerinden biri bu profesyonelliktir.

(...)

Tolstoy, "SANAT NEDİR?" Çeviren: Mazlum Beyhan sf. 129
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 1. BASKI: Eylül 2007

***

Ayrıca bakınız:
Okunması gereken bir kitap...
Bulunmaz'dan; Tolstoy'un "Sanat Nedir?"i...
Bulunmaz, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi ve İş Bankası Kültür Yayınları'nı eleştiriyor!...
"SANAT NEDİR?"