12 Haziran 2008 Perşembe

HAYATIMIZ ‘FİYASKO’ OLDU

Esra Okutan


Coşkun Büktel’in ‘Fiyasko’ (Çitlembik Yayıncılık) adlı romanı içinde aşk, cinayet, ihanet, hıyanet, intikam barındıran sürükleyici ve son derece eğlenceli bir polisiye roman. Aslında, bu tür kategorizasyonları edebiyat çevreleri tasvip etmese de ideal bir tatil kitabı diyebiliriz. Romanın önce senaryo olarak yazılmış olmasının rahat okunmasında payı büyük. Tiyatro eleştrileriyle tanınan Coşkun Büktel’in senaryosu geçen sene Sinan Çetin tarafından satın alınmış. Önümüzdeki sene içinde yetenekli ve bu işe gönül verecek bir yönetmen bulunursa senaryo filme çekilecek.

‘Fiyasko’nun konusu, intihar etmek üzere olan eski bir anarşist, soygun sonrası yaralı arkadaşlarını kurtarmak için doktor arayan mafya üyeleri ve metresiyle evlenmek için zengin ve geçkin karısını ortadan kaldırmaya çalışan iş adamının yollarının tesadüf eseri kesişmesiyle başlayan ve gitgide arap saçına dönen olaylar zinciri olarak özetlenebilir. Romanın karakterleri hem çok tanıdık hem de çok özgün. Ancak Coşkun Büktel kitapta uzun uzadıya karakter ve mekan tasvirlerine yer vermek yerine karakterlerin eylem halinde ortaya çıkmasını tercih etmiş. Mafya üyelerinin arasında en yufka yürekli ve saf olanı, Keşanlı Ali Destanı’ndaki gibi ‘Sipsi’ adını taşıyor.

Kitabın, satır aralarında kendini gösteren muhalif bir tarafı da var. Coşkun Büktel, uzlaşmacı bir biçime sahip olmadığını kabul etmekle birlikte, muhalifliği, özellikle yapılan bir şey olarak değil de, kendi kişiliğinin yazım stiline bir şekilde yansıması olarak açıklıyor.

‘Fiyasko’nun film versiyonu için Hande Ataizi, Cem Davran ve Hamdi Alkan ile görüşülmüş. Hamdi Alkan’ın bu kitapla önemli bir bağı var. Coşkun Büktel kafasındaki hikâyeyi ilk ona anlattığında çok beğenip,Büktel’i bu senaryoyu yazması için teşvik etmiş ve kiralarını ödemiş. Büktel’in ‘Fiyasko’nun dışında ‘İkinci Geliş’, ‘Jigolo’ gibi senaryoları da var.

Örneğin ‘İkinci Geliş’ Abdülhamit zamanından günümüze kadar uzanan bir hikâyeye sahip: İttihat ve Terakki üyesi bir bilim adamının yalan söylemeyi engelleyen bir ilaç bulmasıyla, kendisini Abdülhamit’ın Yıldız Sarayı bahçesindeki sığınağının buzluğunda bulması bir olur ve ancak aradan 90 yıl geçtikten sonra günümüz Türkiyesi’nde hayata döner...

Bu ilginç senaryoların dışında Coşkun Büktel’in ‘Theope’ adında 1990 yılında Ali Taygun yönetiminde İstanbul Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenen bir oyunu var. Büktel, Türkiye’de yazılmış en iyi oyun olduğunu iddia ettiği ‘Theope’nin çok kötü sahnelendi ğini söyleyerek zamanında eleştiri oklarının hedefi olduğunu ve o zamandan beri tiyatro camiasından dışlandığını belirtiyor. Hatta bu yüzden tiyatro eleştirileri yazmaya başlamış (‘Türk Tiyatrosu’ndan İnsan Manzaraları’, ‘’Yönetmen Tiyatrosuna Karşı’, ‘Eleştiren Oyunlar’) ve aradaki gerilim iyice artmış. Büktel o gün bugündür ‘Theope’nin Devlet ve Şehir Tiyatrolarında yeniden oynanması için baskı yapıyor.

Coşkun Büktel’in diğer çalışmaları arasında ‘Bir İntihar Mektubu Teşebbüsü’ (Şiirler), ‘Sıfır Riskli Vaatler’ (Mizah Hikâyeleri), ‘Haram Lokma Sendromu’ (Müzikli komedi), ‘Tarih Taksiratınızı Affetsin’ (Tiyatro Eleştirileri) bulunuyor. Coşkun Büktel ‘Fiyasko’nun devamı nı ‘Son Fiyasko’ olarak yazabileceğini söylüyor. Hatta kitabın sonunda ‘Son Fiyasko’nun girişi olabilecek nitelikte bir bölüm bulunuyor. Ama tabii ‘Son Fiyasko’dan önce, özellikle polisiye severlerin çok keyif alacağı bir ‘yurdum polisiyesi’ olan (yazarın hoşgörüsüne sığınarak söylüyoruz) ‘Fiyasko’yu okumak gerekiyor.

(Kaynak: BirGün)