Pankartı tutanlar: Hilmi Bulunmaz, Kenan Yıldız...
Kazım Şimşek
28 Nisan 2008
26 Nisan 2008 Cumartesi günü Beykoz Karya'da; Aziz Nesin' in yazdığı "Sen Gara Değilsin" adlı oyunu sahneledik.
Beykoz'a gidişimiz, oyun öncesi, oyun ve oyun sonrası yaşadıklarımız hakkında bilgi vermek istiyorum.
O gün Hilmi Bulunmaz, oyuncu arkadaşımız Hüseyin Dinç'i Eminönü'nden alarak, saat 16:20'de Beşiktaş'a geldi. Burada beni ve diğer oyuncu arkadaşımız Eser Bozan ile onun iki arkadaşını aldı. Arkada dört kişi oturduk. Araba Tofaş Şahin olup, 20 yaşı geçkin. Arabanın, geçen hafta yolda kaldığını öğrendik. İçimden, "inşallah şimdi de yolda kalmayız" dedim. Hava yağmurluydu, bu yağmurda taksi bulup oyuna yetişmek zor olurdu. Hocamın doğduğu yer Beykoz'a, yani kendisinin memleketine gidiyorduk. 17:10'da Beykoz' a geldik. Oyunumuz Beykoz Karya Sinemaları'ndaydı. Salonlardan biri tiyatro sahnesi olarak inşa edilmiş ve tiyatrodan ziyade sinema salonu olarak kullanılıyor.
Geldiğimizde oynayacağımız salonda "120" adlı film oynuyordu. Salonun girişindeki gazinoda sinema salonlarının yöneticiliği yapan Nimet Hanım, oğlu Emrah ve lise öğrencisi İbrahim ile sohbete başladık. İbrahim lisede tiyatro ile uğraştığını ve "Gılgamış Destanı"nda oynadığını söyledi. Sohbetimiz güzel ve zevkli geçti.
Filmi bitti ve biz salona geçip, oyun hazırlıklarına başladık. Seyirciler gelmeye başladı. 20:00'de oyuna başladık. İlk dakikalarda biraz heyecanlıydım ve tutuktum. Bir kaç dakikayı atlattıktan sonra kendimi daha iyi hissettim. Oyunumuzu diğer arkadaşlarımın da güzel performanslarıyla tamamladık. Oyun bitince alkışlandık; tüm yorgunluğumuz geçti. Üzerimden büyük bir yük kalktı ve hafiflediğimi hissettim. Oyun sonrası çalıştığım şirketten bizi izlemeye gelen Engin Şahin ve ailesiyle sohbete başladık. Oyunu beğendiklerini söylediler. Kızları Tuğçe de oyunu beğendiğini söyledi. Tuğçe oyun esnasında bayağı gülmüştü. Oyun esnasında O'nun gülme seslerini duymuştum. Bu da oyunumuzun başarılı olduğunun bir göstergesiydi. Tuğçe oyundan sonra "Ben Tuğçe değilim" demekle de bizi güldürdü.
Onları uğurladıktan sonra bizim de gitme vaktimiz gelmişti. Bina dışına çıktığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Hocanın arabasının arkasına park eden arabalar olduğundan, dışarı çıkamıyorduk. Araba sahipleri için anonslar yaptırdık. Nihayet araba sahiplerinden birisi geldi ve biz de kurtulduk. Yola çıktık; yağmur çiseliyordu, ancak bir terslikle karşılaştık. Silecekler çalışmıyordu. Arabayı bir yerde durdurduk. Arabanın sigortalarıyla oynadıktan sonra silecekler çalışmaya başladı. Büyük bir rastlantı eseri arabanın durduğu yer hocamızın doğduğu evmiş. Ev aynen duruyormuş. Silecekler çalıştıktan sonra arabayla tekrar yola çıktık. Ben ve Hüseyin Dinç Beşiktaş’da indik. Diğerleri Aksaray'a doğru, yollarına devam ettiler.
Bizim için güzel bir gün oldu. Oyunumuzu Beykoz'da ilk defa sergiledik. Hem oyundan önce, hem de oyundan sonra güzel sohbetlerimiz oldu.
(Kaynak: HAYATIMIN RENKLERİ)