Hilmi Bulunmaz
17 Mayıs 2008
En sık gittiğim ülkelerin başında Hindistan gelir. Yaklaşık olarak dünyanın beşte bir nüfusuna sahip olan Hindistan'a her gittiğimde, bendeki yaşama sevinci artıyor. Hindistan'dayken kendimi çoğalmış bulup, mitolojik dönemde yaşıyormuş hissine kapılıyorum...
Onca yoksulluğa karşın, neşelerinden hiçbir şey yitirmeyen insanların yaşadığı Hindistan, sahne ve sinema sanatında da son derecede renkli bir coğrafyaya sahip. Koltuklara değil, toprağa oturarak gösteri izleyen Hindistan halkı, o denli sade bir yaşam biçimi içerisinde ki, herşeyleri doğal. Topraktan uzaklaşıp koltuğa yerleştikçe yapaylaşan ve sentetik bir hal alan tiyatro, Hindistan'da henüz yenilmemiş durumda...
Oysa Türkiye'de, izleyicilere önce rahat koltuklar verildi ve ardından ruhları satın alındı. Özellikle Devlet Tiyatroları oyunlarını izleyenlerin yüzlerine dikkatle bakıldığında, yukarıdaki fotoğrafın karşıtıyla karşı karşıya kalınıyor. Türkiye'de insanlar tiyatroya eğlenip gülmeye değil, adeta mazoşistler gibi acı çekmeye gidiyorlar. Devlet Tiyatroları memurları da sadistler gibi, izleyicilere acı çektirmekten hoşlanıyorlar. Son zamanlarda hangi oyuna gitsem, izleyicilerin yüzlerindeki tinsel işkence izlerini çok net görebiliyorum...
(Fotoğraf kaynağı: mumbaitheatreguide.com)