13 Mayıs 2008 Salı

Yeni Tiyatro'nun tartışılması gereken yazısı...

Türkiyeli yazarlar(!), devlet desteğinin ittirmesiyle uluslararası başarıyı(!) nasıl kazanıyorlar? Bu sorunun yanıtını sisli-puslu da olsa almak için, mutlaka Yeni Tiyatro dergisinde yayımlanan
"'Tiyatromuzda Yazar Örgütlenmeleri'Paneli"
başlıklı yazıyı okuyunuz...

Tadımlık olarak sunuyoruz:


(...)


Sema Göktaş - Tiyatro yazarları örgütleniyor ama.

Hayati Asılyazıcı - Evet, şimdi ses çıkmıyor. Bu derneklere biz sahip çıkıyoruz, ben kurucu üyesiyim ama derneğimden memnun değilim, bizim çalıştığımız zamanda biz sesimizi yükseltirdik. Yazarlar Sendikası da susuyor, öyle susma olmaz. Çünkü bakın, bugün biz susarız, yarın susulur...

Sema Göktaş - Ne yapmalı peki, ne yapmalı? Yazarlar Sendikası zaten bir bildiri yayınladı.

Hayati Asılyazıcı - Evet yayınladı, ama İlhan Selçuk için yayınladı, onu genelleştirmesi lazım.

Sema Göktaş - Genelleştirdi, İlhan Selçuk odağıydı, ben okudum o bildiriyi geneldi. Yani bu mudur? Verilmesi gereken refleks bildiri yayınlamak, duruşunu ortaya koymak mıdır?

Hayati Asılyazıcı - Hayır, sadece bildiriyle yetinilmiyor tabii, uluslararası işbirliğine geçilmeli. Yalnız kongreye çağrıldığı zaman ITI bir temsilci gönderiyorsa bu düşünülmeli. Neden ITI genel kurul yapmıyor? Efendim bütçesi yokmuş, bütçesi olmayabilir hiçbir derneğin bütçesi yok. Kendi koşulları içinde genel kurul toplantısı yapıyor, sizin derneğiniz de genel kurul toplantısı yaptı, kurdunuz, şimdi gene zamanı gelince yapacaksınız, bir ödeneğiniz yok. Yazarlar Sendikası'nın da yoktu ödeneği. Üyelerinin sesi çıkmıyor, üyeler genel kurula zorlamalı. Çünkü bakın 2000 yılında ITI kanalıyla Türkiye Kültür Bakanlığı ve Rusya Federasyonu Kültür Bakanlığı arasında bir tiyatro anlaşması yapıldı. 10 oyun oynandı Rusça Moskova'da. Festival şeklinde düzenlendi. Bu 10 yazarın içinde yalnız tabii ITI başkanı olduğu için bunu söylemek zorundayım, Refik Erduran'ın 4 oyunu oynandı, herkesin bir oyunu oynandı. Reşat Nuri'nin oynandı, hepsi Rusça, Tuncer Cücenoğlu'nun bir oyunu oynandı, Aziz Nesin'in bir oyunu oynandı, Melih Cevdet'in bir oyunu oynandı. işte 4 böyle 4 de ondan olunca 8, işte iki oyun daha, şimdi anımsayamıyorum, 10 oyun güzel bir festival yapıldı.

Sema Göktaş - Bu oyunlar nasıl seçildi?

Hayati Asılyazıcı - Tamamen ITI kanalıyla tabii.

Sema Göktaş - Ama ITI nasıl seçti, bir yönetim kurulu kararıyla mı oldu?

Hayati Asılyazıcı - ITI'ı görevlendiriyor bu ilişkilerde Kültür Bakanlığı, bakan İstemihan Talay'dı o zaman.

Sema Göktaş - Ama ITI'ın bir yönetim kurulu yok mu? 4 tane kardeşim, senin niye 4 tane demiyor mu?

Hayati Asılyazıcı - Yok işte. Belki yönetim kurulunun isimlerini isteseniz, onu siz sorun soruyla Refik Erduran'a. Ama en önemsenen kuruluş o, en bol yetkiyi ve hükümetten gerektiğinde destek alan kuruluş o. Eleştirmenler Birliği öyle değil, öyle fazla bir yetkisi yok.

Sema Göktaş - Neye bağlıyorsunuz peki bu etkinliği, bu gücü neye bağlıyorsunuz, bol ödenek almayı?

Hayati Asılyazıcı - Bol almıyor belki şu sırada. Ama niçin Refik Erduran'ı zorlayıp o kurul değişmiyor? Bakın, bir defa yapıldı Rusya'da. Başka bir ülkeyle uluslararası bir tiyatro ilişkisi yapılır? Polonya'yla yapılır, Almanya'yla yapılır, Bulgaristan'la yapılır. Çünkü Karadeniz'e hepsi geliyor biliyorsunuz, Trabzon festivaline. Ama şimdi bunlar yapılmayınca, bu işin öncülüğünü ITI yapar. Eleştirmenler Birliği'nin işi değil bu, bu ITI'dır, o UNESCO'ya bağlı uluslararası bir kuruluştur ve devlet tarafından da desteklenmesi gerekir. O zaman o çevirileri hep Kültür Bakanlığı yaptı. Rusçaya çevrilen oyunların çeviri bedellerini bizim bakanlığımız ödedi. Bu yıl sözgelimi yine Rusya federasyonuyla Türkiye Cumhuriyeti arasında kültür yılı ilan edildi. Kime verildi? İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı bu işi üstleniyor, paralar oraya yatacak bakanlıktan, hükümetten, işte artık hangi fondan gelecekse. Şakir Eczacıbaşı yönlendirecek. Şakir Eczacıbaşı, bunu da eleştirmek istiyorum, tamamen batıya dönük hareket ediyor, Rusya'yla nasıl ilişki kuracak, nasıl işi götürecek bilemiyorum. Türkiye'den gidecek sanatçıları, Türk sanatını bilen, Rus sanatını bilen bir insan değil. Hadi Türk sanatını yakından biliyor olabilir, uzun yıllardır bu festivalin başında, ağabeyi Nejat Eczacıbaşı öldükten sonra. Ama batıdan getiriyor tiyatroları, doğu ülkelerinden yani Rusya'dan bir defa iki defa davet etti sembolik olarak ki büyük bir ülke Rusya. İçinde Türk cumhuriyetleri var. Çok ileri tiyatroları var, onların hiçbiri çağrılmıyor. Ve bu kültür ilişkilerini niçin ona veriyor Kültür Bakanlığı? Bu bir kurul olmalıydı. Açık söylüyorum, 40 yılımı verdim Sovyet Rus ve Türk cumhuriyetleri tiyatrolarına. Niçin böyle bir şeyde benim fikrim alınmıyor? Sözgelimi söylüyorum, 40 yılımı verdim.

Sema Göktaş - Çok önemli bir kaynaksınız.

Hayati Asılyazıcı - 40 yıl en çok emek verdiğim alandır. Ta Çin hududundan Polonya dahil, Balkanlar dahil bütün Doğu Almanya dediğimiz o dönemde, ki Almanya'ya gidiyorduk, batıyı zaten önce taramıştım, onu saymıyorum onu zaten herkes yaptı, ama doğu ülkeleri kapsamında 1967'de başlayan ve bugüne kadar sürdüren tek kişiyim. Kültür Bakanı da benim 30 yıllık arkadaşım, kulvar değiştirdi diye ben bunu söylemiyorum. Olabilir, o onun sorunu. Bu işi bilen bir insan olarak niçin benden yardım alınmıyor, öyle değil mi Yılmaz Onay? Çünkü ben bir Alman tiyatrosuyla ilişki kursam bana bir yetki verilse iki kişiyi çağırırım biri Yılmaz Onay'dır çünkü o tiyatroyu iyi biliyor. Hem diliyle biliyor, hem de o tiyatroyu iyi biliyor. Zaten tiyatro adamı. Bu sac ayağını surarız, üç kişi olur dört kişi olur ve böyle yürütülür bu ilişki.

(...)

(Kaynak: Yeni Tiyatro dergisi, Mart / Nisan 2008, sayı 4)