Alper Çiftçi, Bulunmaz Tiyatro'nun oyunculuk çalışmalarına katılan bir oyuncu adayı. Aynı zamanda endüstri mühendisi olan Çiftçi, tiyatro sanatıyla uğraşmanın yanı sıra, yazın sanatıyla da ilgileniyor. Bir denemesini sunuyoruz:
DENEME
Alper Çiftçi
28 Ocak 2008
Babam evimize misafir geldiğinde, konu güncel konular olduğunda, klasik örneğini vermeden edemez: “ Ben bizim evin arkasındaki bahçeye, bir gün helikopterle gelsem bizim hanım, çocuklar, annem ve komşular: “Yav Halit sen helikoptere binecek bu kadar çok parayı nereden buldun? Nasıl kazandın da böyle helikopterle işten eve dönüyorsun” diye sormazlar. Sadece ohh ne güzel helikopterimiz de oldu, gezeriz derler.”
Ben ve kardeşim yaşımızın vermiş olduğu enerji ve sabırsızlıkla hemen sözünü keser: “ Hiç öyle olur mu, biz sana nereden buldun baba diye sorarız” şeklinde cevap verirdik, babamın verdiği örneğin arasına girerek. Oysa babamın amacı, bize ve misafirlerimize toplumun içinde bulunduğu ahlaki çöküntüyü anlatmaktı. Kendi mantığına uygun, anlaşılır olması için bu örneği verir, anlatmak istediklerinin daha kolay anlaşılmasını sağlardı. Yoksa bizim verdiği örnekteki gibi davranmayacağımızı o da çok iyi bilirdi.
O zamanlar babama kızardım, bizi rencide ettiğini düşünürdüm. Şimdi daha mantıklı bir şekilde düşündüğümde, babamın bizi rencide etmek gibi bir niyeti yoktu. Sadece toplum olarak “ Olsun da, nasıl olursa olsun” zihniyetinin toplumumuzu ahlaki olarak her geçen gün çökerttiğini anlatmak istiyordu.
Çevremize şöyle bir baktığımızda, birkaç yıl öncesine kadar, bizim gibi mütevazi bir hayat sürerken; şimdi kendisine yeni ev, yeni araba, yeni yazlık alan komşularımız yok mu? Ve bu komşularımız büyük olasılıkla iktidarın nimetlerinden de faydalanıyor öyle değil mi? Bizler de onlara bakarak, içimizden, yukarıda sormuş olduğum yorumları yapıyor ve şaşırıyoruz haliyle.
Devlette memurluk yapan bir başka komşumuzun yaşantısına baktığımızda: “ Nasıl oluyor da bu adam bu serveti yaptı? Ne kadar maaş alıyor da bunlara sahip?” diye sormuyor muyuz? Eminim ki büyük çoğunluğunuzun sormuş olduğum sorulara vereceği cevap kesinlikle haklısın olacaktır.
Ne var bunlarda; benim memurum işini bilir şeklinde yaklaşım gösterenleriniz de vardır. Ama emin olmalısınız ki toplumun içinde bulunduğu ahlaki çöküntünün temel nedenleri şunlardır:
1) Karşımızda lüks bir hayat süren tanıdıklarımıza özeniyor olmamız, onlarla arkadaşlık kurmak ile çevremizde daha önemli insan olarak değer bulacağımızı düşünmemiz.
2) Nasıl en kolay ve en kısa yoldan zengin olurum, ben de böyle bir hayat yaşarımın cevaplarını bulabiliriz umudu.
Bir de bunlara herkes yapıyor, ben de yaparım diyerek vergi kaç(ır)ınma yolunu seçen esnaf ve sanatkarları da eklersek. Orta hali ve üstünde hayat süren hiç kimse sesini yükselterek: “ Nereden buldun arkadaş?” diye soramaz çok daha yüksek hayat seviyesinde olan bir başkasına.
Zaten bir kişinin diğer bir kişiye hesap sorma hakkı yoktur. Ama fertler adına bunu yapacak merciler elbette vardır. Asıl sorun haksız kazanç elde edenlere “ Nereden buldun arkadaş?” sorusunu sorması gerekenlerin sormuyor, soramıyor olmasıdır.
Şöyle bir düşünelim. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları olmasa, maaşları da en yüksek devlet memuruna yakın bir seviyede olsa; kaç kişi milletvekili olmak, gerçekten devletine, milletine hizmet etmek için yüz milyarlarca para harcayıp milletvekili olmak ister? ( Hiç kimse harcadığı o yüz milyarlarca parayı nereden bulduğunu dahi sormuyor?)
Durum böyle olunca, zenginden alıp yoksula ve topluma hizmet amacı ile uygulanan vergi sistemi tam işletilemiyor. Bu durum da zengin ile fakir arasındaki uçurum daha da açılıyor. Sosyal devlet olma anlayışı ortadan kalkıyor, işini yolunda götürüp parayı bulan pozisyonunu kaptırmamanın derdinde çabalıyor. Ona hayranlıkla bakan onun gibi nasıl olurumun hesaplarını yapıyor. Bir şekilde hayalinde ki yaşama kavuşamayınca da bunalıma giriyor.
Sistemleri insanlar oluşturur, bir sistemin verimli çalışabilmesi için en önemli faktör kesinlikle insandır. Vergilerini her vatandaş doğru düzgün ödemiş olsa, denetim mercileri herkese eşit bir şekilde “ Nereden buldun arkadaş?” diyebilse, emin olun her şey çok daha güzel olurdu.
(Ayrıca bakınız: Çiftçi, "İçmesini bilmeyen ve hayatında hiç içmemiş olan züppeler")