10 Aralık 2007 Pazartesi

Bir cahilin cehalet belgesi / 2

Bize "iftira"cı diyerek , iftira atan Yaşam Kaya
(Temiz Tiyatro Temiz Yayıncılık 7. paragraf, 4. tümce, 5. sözcük)


Bakırköy Belediye Tiyatroları tarafından, Yaşam Kaya'ya yapılan haksızlığı kınıyoruz. Yaşam Kaya'nın cahilliğini kanıtlayan cehalet belgelerini yayımlamaya başlamamız nedeniyle anımsadığımız bu haksızlığı gündeme getirirken, Gökhan Kalınca'nın yazısını da okurlarımıza sunuyoruz:


Bazıları Ne İçin Yazı Yazar?


Gökhan Kalınca


Tiyatronline editörü(!) Yaşam Kaya'nın, Tiyatronline isimli sitesinde yazdığı "Bakırköy Belediye Tiyatrosu Ne İçin Gala Yapıyor?" başlıklı yazısı, bize de bu soruyu sorduruyor.. Evet bazı insanlar Türkçe'sini düzeltmeden, bir yazıda onlarca hatalı yada anlaşılmaz cümle kurarken neden yazar olduğunu iddia eder? Acaba sorun olduğu yerden sıyrılma ve kendini ispatlama sorunu mudur, yoksa eşe dosta "bakın ben yazar oldum" diyebilme özlemi mi? Yazarlık bu kadar kolay mıdır?

Herkese bol keseden köşe dağıtılan internet ortamında hiç olmazsa sanat yayınlarında özen ve seçicilik bekliyorsunuz. Ama nafile. Son 2 aydır her isteyene, hatta istemeyene köşe dağıtılan tiyatronline da daha yazı başlığında "iten" yerine "yiten" diyenler, Köşem oldu deyip öfke kusanlar, İstedikleri çapta tiyatrocu olamayınca ünlenmiş tiyatroculara çatarak tatmin olanlar, yazıların içeriklerindeki yavanlık, başıboşluk, düşünce sığlığı, yazım özensizlikleri.. Ama durun bitmedi.. Sitenin editörü kim ki yazarları kimler olacaktı dedirten bir editör yazısını birlikte irdelemek istiyorum. Aşağıdaki yazı; sigaralı editör eğitimci(!), eleştirmen(!), editör(!), Tiyatral İstanbul yazarı(!) Yaşam Kaya'nın editoryal(!) yazısıdır. Parantez içlerindeki sorular tarafımdan yazılmıştır. Birlikte göz atalım:

Tiyatronline, ilke olarak kesinlikle ikili polemiklere girecek bir site değildir.

(Neden ? Tiyatronline ruhsuz, tavırsız, duyarsız ve odun mudur?)

Bunu yazımın başında belirteyim ki ileride doğacak tartışmaların önünü şimdiden keseyim.

(Ehue, güzel, bunu açıkladın tartışmaların önünü kestin, artık sadece sen yazabilirsin karşındaki yanıt veremez! Böyle deyip önünü kestin ya!)

17 Ocak 2007 Saat 20-30 Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun "Bir Mutfak Masalı" adlı oyununun ilk gösterimine hem Tiyatronline Editörü olarak hem de Tiyatral Dergisi Eleştirmeni olarak 2 davetiye almıştım. İşten çıkıp saat 19-30 da tiyatronun Ataköy'deki sahnesine gittim.

(Erken)

Gittim

(çünkü),

beni davet eden kişiyle tanışıp, sahneye erken girmeyi hedefliyordum.

(Sahneye? Sahne derken bildiğimiz sahneden mi bahsolunmakta, yoksa Ataköy'deki binaya verilen addan mı? Binaya mı hiç giremediniz, yoksa sahneye mi çıkmayı umuyor dunuz?)

Efendim bırakın sahneye, tiyatronun seyirci bekleme salonuna dahi giremedim.

(Tiyatronun seyirci bekleme salonu, tiyatrocuların seyircilerin gelmesini beklediği bir salon mudur, yoksa biz tiyatrocuların fuaye dediği yeri mi kastetmektesiniz?)

Yazımın başında da belirttiğim üzere, Bakırköy Belediye Tiyatrosu Ne İçin Gala Yapar? Sorunun cevabı basit: Eşe, dosta, tanıdığa, OYUNCULARIN AKRABALARINA, şatafatlı insan yığınlarına

(hem şatafatlı hem de yığın olunabilir mi? şatafatlı olanlar elittir, yığınsal, kitlesel olanlar şatafatlı olmaz pek)

gala yapar. Haaa...

(konuşma diline geçmişiz)

yanlışım var diyorsanız

(yanlışım var diyemezler yanlışın var deiyebilirler yada onlar değil sen yanlışım var diyebilirsin. Anlatıcı ile değerlendirenlerin kipi değişmiş)

hemen anlatayım yaşadıklarımı. Yaşam KAYA kimdir? Ben Tiyatro Eleştirmeniyim.

(Sahi mi? Ben de ABD başkanıyım demek geliyor içimden.. Diyebilir miyim?)

Sadece bu kimlikle oyun izlemeye gidiyorum.

(Bu neyi anlatıyor? Sadece Bu kimliğimden dolayı oyun izlerim yoksa oyun moyun izlemem der gibi)

Her hangi bürokrat tayfalarla, şovanist tv kesimi ile,

(Şovan değil şoven / Şovenist TV kesimi nedir?)

onunla bununla ikili ilişkim asla olmadı, olmayacakta! Oyunlara kimlik belirmeye değil,

(kimlik belirmek nedir? oyunlara gidip mesela kimler kimlik belirmiştir)

daha iyi gösterim tekniğinin nasıl olması gerekliliğini belirlemeye gidiyorum.

(Bakırköy Belediye Tiyatroları galasına daha iyi gösterim tekniği belirlemeye mi gittiniz? orda yeni bir gösterim tekniği mi kullanılacaktı?)

Bundan böyle davetlere giderken iki kere düşünmem gerekecek!

(Bundan böyle yazı yazarken de en az 10 kere daha düşünmenizi de salık veririm)

17 Ocak akşamı B.B.T. Halkla İlişkilerde görevli Aynur Hanım'ın yanına giderek, oyuna davet edildiğimi, davetiyemi alacağımı, oyun hakkında eleştirel notlar yazacağımı söyledim. Gayet kibar, hoş karşılanmadan sonra odada sohbet ederken bir oyuncu odaya girdi ve her hangi bir yerden akrabasının geldiğini, oyuna alınması, iyi bir yere oturtulması gerektiğini söyledi. O ana kadar hiçbir sorun yokken birden ortadan kaybolan Aynur Hanım, oyuncunun akrabasına yer ayarlamaya koyuldu. Ve ben deniz

(sen deniz misin? yoksa sendeniz misin?)

odada beklemeye başladım. Zaman geçtikçe her halde birazdan birisi ile beni aldıracak ya da davetiyemi yollayacak diye bekledim. İnsanlar koşuşturmaca içinde, herkeste bir telaş... Saat 20-20'yi gösterdiğimde

(zamanı gösteren saat midir yoksa siz mi?)

ortada dolaşan görevli bir bayana, Aynur Hanım'ın nerelerde olduğunu sordum. Aldığım cevap gerçekten çok şaşırtıcı idi. "...bilmiyorum, gidin bulun efendim!..." Ha ben eleştirmen olarak burada bulunuyorum, davetiyemi alıp oyuna geçeceğim, dediysem de ne o bayana ne de oradaki garip(!) insanlara

(garip insanlar?)

derdimi anlatamadım. Neyse ortada bir koşuşturmaca var, deyip sahneye girmek için kapıya yöneldim. Kapıdaki insanlara derdimi anlatmaya başladım. Ama ne hikmettir yanımdan geçen ,onun tanığı

(tanıdığı)

bunun tanıdığı, davetiyesiz salona girerken; ben ayak üstü sorguya çekildim. Hatta eleştirmen olduğuma inandıramadım kimseleri. Artık bu yazıyı okuyunca inanırlar.

(Bence artık bu yazıyı tiyatro kamuoyu okuduktan sonra ne editör ne de eleştirmen olarak hiç şansınız yok)

Nitekim tartışmalar, gürültüler arasında oyuna da giremedim.

İçeride oyun başlıyor... Oyuna Davetli Tiyatro Eleştirmeni dışarıda öylece bekliyor... Ah, ne hoş bir durum böyle! O zaman oraya ben ne diye çağrıldım? Hem "Tiyatronline" a hem de "Tiyatral Dergisi" ne ne diye davetiye yollandı? Taksim'den gelen kalabalık grup pekala içeri alındı. Hatta başlarında bir sürü elemanla, yer gösterme içinde bulunan insanlarla

(yer gösterme içinde bulunan insanlar?)

beraber girdiler içeriye...

Aynur Hanım'ın odasına yönelip, küçücük bir not bıraktıktan sonra orayı terk ettim. Hanımefendi ardımdan ileti yollayarak "beni unuttuğunu", "bir arkadaşlarının kaza geçirdiğini", "psikolojik olarak iyi olmadıklarını", "özürlerini..." falanı filanı anlatmış durmuş.

(Bir arkadaşlarının kaza geçirmesi falan filan mıdır sizce? )

İyi de Taksim'den gelen gruplarla, oyuncuların tanıdıkları unutulmuyor ama... Hatta içeride gayet keyifli oyun izlenirken, bir tane aklı selim görevliyi kapıya bırakmayı kimseler düşünmüyor. Bir eleştirmen kapıda kalırken, ömrü boyunca bir ya da iki tane tiyatro oyunu izlemiş, lümpen bazı insanlara saygıda kusur edilmiyor.

(Bu insanların lümpenliğini belki görüntülerinden çıkardınız diyelim ama ömürlerinde bir yada iki oyun izlediklerini nasıl öğrenebildiniz?)

Bu tür organizasyonlar yapılacaksa lütfen bizleri davet etmeyin! Hatta mümkünse eşinize dostunuza eleştiri yazdırın. Ne Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun ne de başka bir tiyatronun galasına artık asla katılmayacağım. Hatta beni davet eden grupları iki kere düşünüp oyun izlemeye gideceğim. Eğer ki eleştirmen istemiyorsanız boş yere davetiye yollamayın bizlere.

Tıklayınız: Bazıları Ne İçin Yazı Yazar?