4 Ekim 2007 Perşembe

Hrant'a sıkılan kurşun hepimize değdi!...

Ülkeyi sevmemize karşın, düzeni sevmiyoruz. Doğamızı sevmemize karşın, doğaya aykırı bir yönetim biçimi olan kapitalizmi sevmiyoruz. Bu düzenin bekası için ideoloji kılıfına büründürülen saçmalıklara karşı olduğumuz için vuruluyoruz...

Hrant'a sıkılan kurşun, hepimize sıkıldı. Hrant'ı öldürenler, hepimizi öldürmek istedi...

Korkmuyoruz, ölmedik, hesap soracağız...

iatp-g sitesinden aktarıyoruz:


HRANT DİNK DAVASI NEREYE GİDİYOR?

Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinden sorumlu tutulan sanıkların yargılandığı dava gerçeğin açığa çıkarılması ve adaletin tecellisi adına umut vermiyor.

Niçin mi?

Karadeniz’de “derin” devlet tarafından örgütlendiği iddia edilen ve “Buradayım!” diye bağıran yaygın paramiliter örgütlenmenin üzerine gidilmiyor da ondan.

Medyaya sızdırılan sanık ifadeleri ve telefon görüşmeleri, Karadeniz’deki yaygın paramiliter örgütlenmenin varlığına dair güçlü deliller oluşturuyor. Fakat, soruşturmanın kapsamı genişleyeceğine daralıyor. Bir polis ve jandarma muhbiri olan Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi Erhan Tuncel, cinayet şebekesinin en üst seviyedeki sorumlusu olarak takdim ediliyor. Kısacası, cinayet şebekesinin dahil olduğu çok daha geniş şebeke örgütlenmesinin üzeri örtülüyor.

Tetikçi, azmettiren, azmettireni azmettiren… Tamam, bu kadar yeter deyip birilerini mahkemeye sevk etmek, şebekelerin şebekesini ortaya çıkarmaya yetmiyor; aksine, dalga geçercesine aldatıyor ve hedef saptırıyor.

Bu durumu görüyor ve Hrant Dink cinayetinin aydınlatılmasını talep etmeyi sürdürüyoruz.

İATP-G Yayıncılık İnisiyatifi

tıkla