Sözcüklerin içerdiği kavramları ayrımsamadan oyunculukla yada oyunculuk sanatının herhangi bir alanıyla iştigal eden insanlar; bu düzeysizliğinin kurbanı olarak, sanat alanını, kötücül emelleriyle işgal etmeyi sürdürüyorlar...
Faşizm sözcüğünün neyi kapsadığını, neyi kavramsallaştırdığını duyumsamaktan yoksun kişi ve kuruluşların, oyunculuk sanatına yön verdikleri yanılsaması içerisinde bulunmaları, son derecede üzücü...
Oysa, önümüzde, tüm farklılıklara karşın, bir Charlie Chaplin örneği var. Bundan yararlanmak gerekiyor:
Kendimi artık politika kıskacına yakalanmış gibi hissediyordum. İçgüdülerime ilişkin sorular sormaya başladım: İçimdeki sanatçıyı ve izleyicilerin tepkisini ortaya çıkarmak için beni neler kamçılayabilirdi? Nazi karşıtı bir film yapmasaydım yine de bu politika dünyasına girebilir miydim? Tüm bu davranışlarım aslında sesli filmlere bilinçaltımın gösterdiği bir tepki miydi? Sanıyorum tüm bunlarda gerçek payı vardı ama en güçlüsü Nazi sistemine karşı duyduğum o yoğun nefret ve tiksintiydi.
Hayatımın Hikayesi / sf. 380