Foto: Ezgi Besen
Hüseyin Hilmi Bulunmaz
Yukarıda fotoğrafı bulunan Ezgi Besen, tüm küçük burjuvalar gibi, egemenlerin tezgahtarı olarak yaşıyor, yazıyor, oynuyor...
Yukarıda fotoğrafı bulunan Ezgi Besen, tüm küçük burjuvalar gibi, rüzgar nereden esiyorsa, oraya eğiliyor, bükülüyor, oynuyor...
Yukarıda fotoğrafı bulunan Ezgi Besen, tüm küçük burjuvalar gibi, ikircikli bakıyor, gülümsüyor, oynuyor...
"Çünkü Ruhum Aç!" derken, ünlem işaretini unutmayan Ezgi Besen, tüm küçük burjuvalar gibi, sonsuza dek ruhunun doymayacağının ayrımında...
***
Ezgi Besen, Hrant Dink'in canice katledilmesinden sonra, bir yazı yazma gereksinimi duydu.
Aktarıyoruz:
Ocak ayında bahar havası
Ocak ayında bahar havası
sımsıcak bir güneş yüzüme vuran.
Hrant dink'in ölümü manşetlerde
faşistlerde bir bahar havası.
İnsanlar dışarda, kahvelerde faili konuşuyor,
17 yaşında çocukmuş, öyle yazılıyor
bulsa fosforlu bere takacakmış, aceleye gelmiş
emir bu ya...
"sinirlenmiş vurmuş" altı üstü faşist canım besbelli!
Öfkeler kusulacak yine
ertesi gün herkeste bir bahar havası
"kanı yerde kalmadı" hrant dink'in!
Bugün ermeniymişiz öyle diyorlar
bir başka faşizmi besliyorlar bilmeden
İnadına insanım diyorum
ne ermeni ne türk!
Türkiye'm üşüyor, buz tutmuş
dışarda yıldızlı bir bahar havası...
Faşistlerle devrimcileri, katillerle mazlumları... bir gören mantıkla yazılan, yukarıdaki yazı, ister istemez tepkimizi çekti ve hemen müdahale ettik:
Faşizm kanla beslenir
Tiyatro, bir sanat dalıdır... Tiyatro yapmak için bilinç gerekir...
Tiyatro üstüne yazmak için bilinç ve dünya görüşü gerekir...Biz, yayımcılık yaparken; faşizmi besleyen, destekleyen yazılar yazarsak, lütfen bizi uyarın...
www.tiyatrom.com'da faşizmi besleyen, destekleyen yazılar yayımlanıyor...
Her ne denli "oyun dışı" yazılar yazsa da, Ezgi Besen, faşizmi besleyen, destekleyen yazılar yazıyor:
"Bugün ermeniymişiz öyle diyorlar
bir başka faşizmi besliyorlar bilmeden
İnadına insanım diyorum
ne ermeni ne türk!"
Hrant Dink'in katledilmesi nedeniyle yazı yazma gereksinimi duyan Ezgi Besen, genel yayın yönetmeni A. Ertuğrul Timur'un desteğiyle; "bir başka faşizmi besliyor bilmeden..." (tıkla)
Yukarıdaki yazımızdan sonra, suya / sabuna / faşizme dokunmayan yazılar yazmaya başladı Ezgi Besen...
Hatta, tiyatrom'un düzenlediği; bizce ilerici bir eylemlilik olan, "Sadakaya Hayır! Sanata Evet!" anlamı içeren kampanyaya destek verdi:
Boğazınızda kalsın!
Tüyü bitmemiş yetimin sütünden kesilen parayla "Devlet Sadakası" alan tiyatrolar, yedikleriniz boğazınızda kalsın!
tiyatrom'un "Sadakaya Hayır!" kampanyasını destekliyor ve gelişmeleri anında okurlarımıza aktarıyoruz:
(...) Ezgi Besen
Tiyatroya gerçek destek
Okullara tiyatro salonu yapılsın. (tıkla)
Sevindik... Ne var ki, sevincimiz çok kısa sürdü:
Katılmak yada katılmamak: İşte bütün mesele bu!
tiyatrom, doğru bir iş yaptı; "Sadakaya Hayır! Sanata Evet!" anlamı içeren bir kampanya başlattı. Emekten yana, insanlıktan yana, sol değerlerden yana kişi, kuruluş ve kurumlar bu kampanyayı destekledi, destekliyor, destekleyecek...
Kapitalizmden yana, insanlıktan uzak, sağ değerlerden yana kişi, kuruluş ve kurumlar bu kampanyayı desteklemedi, desteklemiyor, desteklemeyecek...
Ezgi Besen de bunlardan biri... Faşizan düşüncelerle yazılar yazdığı tiyatrom'da yazılarından "mahrum" kaldığımız Besen, yeniden su yüzüne çıktı ve bilindik görüşlerini bir kez daha belirtme "şansını" kullandı...
Bu arada 31 Mayıs 2007 tarihinde destek verdiğini (Tiyatroya gerçek destek / okullara tiyatro salonu yapılsın. Ezgi Besen tıkla: OYUN) unutan "yazar", bardaktan boşanırcana döktürmüş:
Ezgi Besen (15 Haziran 2007)
Kampanyaya katılmıyorum ,başka bir çözüm olmalı.
Semaver Kumpanyaya yapılan Haksızlığı kınıyorum ! Tiyatrolara destek için ödenek verilmesini sadaka olarak niteleyen zihniyeti de anlamıyorum. Ödeneğin kaldırılması değil , adil dağıtımı için uğrasılmalı. çünkü bu bir haktır. Tiyatro tutkusunu taşıyan gerçek tiyatroların özgürlük tutkuları da ödenekle zedelenmeyecek kadar büyüktür.Tiyatrolar gişeden ne kadar kazanabilir ki ! bu kampanyayı tiyatroseverlerden çok tiyatroların desteklemesi önemli sanırım , ama öyle bir anda tiyatro kuran tiyatro kursları açan tiyatro hakkında söyleyecek sözü olmadığı halde genc insanları kandıran ve paralarını alan sahte tiyatroların sözümona tiyatrocuların bu kampanyaya verdiği destek bence hiç ama hiç önemli degil. Bu kampanyayı devletten alması gereken (bence)desteği alan /alabilen fakat yine de salon sıkıntısı yaşayan ,zar zor ayakta kalan tiyatrolar veya devletten haksız yere ödenek alamayan hakkı yenen gerçek tiyatrolar desteklerse o zaman durup daha iyi düşüneceğim.. ödenekler için başka çözüm olmalı. kriterler açıklanabilir, seçenler degiştirilsin denebilir ,öyle bir kampanyayı sonuna kadar desteklerim . Her okula bir salon , evet ! bunu da destekliyorum. Ama bu bence apayrı bir konu. (tıkla)
Semaver Kumpanya için gözyaşı döken Ezgi Besen, neden bu tiyatroya çanak yalatılmadığı için kafasını duvarlara vurmaya başladı...
12 Eylül Faşizmi ile birlikte, küçük burjuvaların gözyaşlarıyla suladıkları devrimci kavramları da imha etmek için T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Desteği adıyla cilaladığı teslim alma havucunu uzatan egemenler, başarılı oldular. Dostlar Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu başta olmak üzere, hemen tüm tiyatrolar, çanak yalamak için sıraya girdi. Daha sopa gösterilmeden, hemen tümü, havuç için eğilip bükülmeye başladılar...
Hatta, iş öyle bir hale büründü ki, çanak yalamak için tiyatro kuranlar oldu...
Ödeneğin (çanak yalamanın) bir hak olduğunu sanan Hukuk Fakültesi öğrencisi (yarının Bizim Tiyatro avukatı) Ezgi Besen, kapitalist toplumda adil olunacağını sanıyor. Kapitalist toplumda, en fazla bir partinin tabelasına konabilir "Adalet"... Kapitalist yoldan "Kalkınma" düşüncesinde olan bir partinin. Yada bu partinin düşünce taşıyıcısı Samanyolu TV'nin Sırlar Dünyası'na sinebilir "Adalet"... Karşılığı olmayan bir çek gibi!... O Sırlar Dünyası'nda figüranlık yapan bir patrona sahip olmak bile mucizedir Ezgi Besen için!...
Özgürlük tutkusuna sahip olmak için, devrimcileri ve devrimleri savunmak gerekir. Örnekse; Grup Yorum, tavır dergisi, Yapı Sanat Evi, Atılım gazetesi, İdil Kültür Merkezi'ni... savunmak gerekir. Marks, Engels, Lenin, Mao, Che... yi savunmak gerekir. Küba, Kuzey Kore, Vietnam, Venezüella... yı savunmak gerekir...
Yukarıda saydıklarımızı savunanlar da; çanak yalamaz, sadaka almaz, finans kapitalin kapısında köle olmaz, Sırlar Dünyası'nda figüranlık yapmaz...
Tiyatrolar, neden "gişeden" kazanmaz?... Bunun tek nedeni var; onlar halka değil, çanak tutanlara güvenir!...
Karnından konuşan Ezgi Besen; tüm ustaları gibi, ad vermiyor, veremiyor. Buna cesareti yok. Çünkü Ezgi Besen korkuyor. İncineceğinden, küçük burjuva dünyasının tuzla buz olacağından korkuyor. Camdan kalbinin kırılacağından korkuyor...
Ne diyor Ezgi Besen? Diyor ki:
"... ama öyle bir anda tiyatro kuran tiyatro kursları açan tiyatro hakkında söyleyecek sözü olmadığı halde genç insanları kandıran ve paralarını alan sahte tiyatroların sözümona tiyatrocuların bu kampanyaya verdiği destek bence hiç ama hiç önemli değil..."
Yukarıda kimden yada kimlerden bahsediyor küçük burjuva Ezgi Besen?!..
Belli değil!... Zaten Ezgi Besen gibi çıtkırıldımların; ne düşündüğü, ne yaptığı, ne yazdığı, ne yaşadığı, ne oynadığı... hiçbir zaman belli olmaz. Ezgi Besen gibi küçük burjuvaların, tek beslendikleri kaynak; belirsizliktir, bilinemezciliktir...
Ezgi Besen'nin yukarıdaki saçmalıklarından sonra ne oldu?... Herşeye karşın, biz tiyatrom'un kampanyasını desteklemeyi sürdürdük. Ezgi Besen'in, halkı uyutan Ümit Besen'nin kızı olduğunu öğrendik ve yetiştiği ortamın, küçük burjuva tiyatrocuya yansıdığını bulguladık ve birkaç değinide bulunduk:
Tavernada kırılan tabak!
Tavernalarda kırılan tabaklardan fazla ses getiren "Sadakaya Hayır! Sanata Evet!" anlamına gelen tiyatrom'un kampanyası, taverna müziğiyle büyümüş insanların tepkisini çekiyor... "Nikahına beni çağır sevgilim..." sözü ve ağır müziğinin insanı tutsak almak istediği "sanatsal faşizm" rüzgarı, insanları bilinç denen silahtan uzak tuttuğundan, bu tür kampanyalara her zaman gereksinim duyuluyor...
tiyatrom, doğru bir iş yaptı ve "sanatsal faşizmi" deşifre etmeye başladı. Biz de bu başarısından ötürü tiyatrom'u kutluyor ve tüm desteğimizi sunarken, gelişmeleri anında okurlarımıza aktarıyoruz: (tıkla)
Yukarıdaki değinimizden sonra, tiyatrom sahibi A. Ertuğrul Timur'dan bir e-posta aldık...
Ezgi Besen'in yazı yazdığı tiyatrom'un sahibi Ertuğrul Timur'un yolladığı e-posta:
Sayın Hilmi Bulunmaz
Bugüne dek kendime ilişkin kimseden özel bir istekte ricada bulunmadım ve kendimle ilgili eleştirilere sonuna dek açık oldum. Beni her isteyen dilediğince ağır eleştirebilir yanıtını veririm veremezsem hatamı düşünmeye başlarım.
Sizden bugün itibarıyla özel bir ricam olacak: Ezgi Besen'i çeşitli vesilelerle eleştirmektesiniz.Elbette eleştirebilirsiniz gerekirse bende eleştiririm yada eleştirdim kendisini. Fakat eğer mümkünse bu genç kardeşimizi özellikle aile imalı yaklaşımla rencide etmemenizi ricaediyorum. Ezgi Besen bugüne dek soyadından gelen hiç bir özel açıklama yapmamıştır soyadından kurduğunuz bağlantıyla ailevi bir saptamaya girmeniz genç bir insan için rencide edici olabilecektir.
İnsanları kaybetmek kolay kazanmak çok zordur bilirsiniz. Size akıl vermek gibi bir ukalalık da yapmak niyetinde değilim fakat "kendisi" nitelikli sanatsal uğraşılarda hem tiyatro yaparak, hem yazarak var olmaya çalışan bir genç insanı varsa yanlışlarından dolayı eleştirirken öncelikonu kazanmak olmalı düşüncesindeyim. O kendisini savunamaz mı diyeceksiniz belki. Elbette savunabilir belki savunacaktır da gerek duyarsa. Fakat benimkisini bir abi duyarlılığı sayınız. Kardeşlerinden birinin incinmesine kıyamayan bir abi duyarlılığı gösterdiğimi düşününüz. Yani kısaca düşüncelerini eleştirseniz de lütfen ailevi konulardan, imalı bir rencideden kaçınınız dileğindeyim
Saygılar
A.Ertuğrul Timur
http://www.tiyatrom.com/
İçimize pek sinmese de, Timur'un ricasına uymaya çalıştık... Tüm faşizan imgelerine karşın, küçük burjuva Ezgi Besen'i eleştirmemek için, kendimizi tutmaya çalıştık...
Bu arada, sanırız, Ezgi Besen'in kulağını çektiler yada kulağına kar suyu kaçırdılar yada kulakları çınladı... uzun zaman yazı yazmadı. Ta ki, Sırlar Dünyası figüranı Zafer Diper'in gülücüklü ve gerici tiyatrosunda çalışmaya başlayana dek. Ne zaman ki, Fethullahçı Zafer Diper ile çalışmaya başladı; sanırız diyalektiği öğrenmiş olacak ki, "karşıtların birliği" maddesine yaslanarak, devrimci tiyatro için ömrünü yatıran Hilmi Bulunmaz'ın duvarına işemeye başladı!... Hayatının yanlışını yaptı!...
Ezgi Besen'in yazısını aktaralım:
Çünkü Ruhum Aç!
Uzun zamandır yokum biliyorum, beni okuyan birkaç "oyun dışı" kişi nerelerdesin deyince kendime geldim! İşin aslı şu ki kafam çok meşguldü. Ama daha fazla sessiz kalmak istemiyorum. Yanlış anlaşılmayalım, "H. Bulunmaz" ciddiye alındığını düşünmesin aman ha.
Aylar önce Circus Du Soleil'in "the movie"sini izleyip haftalarca etkisinden çıkamamıştım. Her gün "Alegria" dinliyor ve sirkte şarkı söylediğimi hayal ediyordum. Ne tuhaftır di tam da bu zamanda yolum Zafer Diper'le kesişti. O'nun muhteşem oyunu Özkıyım'ı izledim ve oyundan sonra kendisiyle uzun uzun sohbet etme şansı yakaladım. Ben daha agzımı açmadan beni yeni oyunun provalarına çağırdı ve benden bir tirad ezberleyerek gelmemi istedi.
Daha ne isteyeyim ki! tabi ki o gece mutluluktan uyuyamadım. Bir "Yerma Mağduru" olarak beni geliştirecek ve mutlu olabileceğim bir topluluğa giremeyeceğimi düşünmeye başlamıştım ki 26 yıllık bir tiyatroda dost bir yönetmenle ve iyi oyuncularla birlikte buldum kendimi. Eee? Sirkle Zafer Diper'in ne ilgisi var şimdi diyeceksiniz! ilgisi şu; Bizim Tiyatro'nun yeni oyunu bir sirk provasında geçiyor ve ben de sirkte çalışan soytarılardan biriyim. Daha da ilginci sahnede o çok sevdiğim "Alegria" adlı parçanın da yeri var. Alegria, Come un lampo di vita, Alegria come un patzo gridare...
Hukuk Fakültesi son sınıfta okuyup da böylesine profesyonel bir tiyatroda olmak ve ikisine de bir şekilde tutunmaya çalışmak pek kolay değil tabi. Zaman zaman yönetmen "lanet olsun nerden buldum senin gibi bir öğrenciyi" dese de bana sınav zamanımda oldukça yardımcı oldu, teşekkür ederim. Eee gerçi ben de avukat olup Bizim Tiyatro'nun yasaklanan oyunlarının davasıyla uğraşmak istiyorum diyerek onu biraz yumuşattım o ayrı!
Tiyatronun benim için anlamını faredemeyen, ve bunu hala bir "hobi" (ne gıcık bir sözcük) olarak gören arkadaşlarım beni sorumsuz ilan etse de onlara en iyi yanıtı "Soytarısoy" veriyor. "Aşk açlığı çekiyorum, açım. Ruhum aç, ruhum sayrılaşıyor, beynim aç, beynim çıldırıyor!"
Soytarısoy'un agzından dökülürken sözcükler, tutamıyorum kendimi, gözlerim doluyor. Bana gerekli olan besini bulamadım dışarıda. Sahnede arıyorum besinimi diyorum, Sanatta arıyorum. Çünkü açım, ruhum aç!
Ruhu aç olanlar! "Sirkimizin provasına" sizi bekliyorum.
tıkla: tiyatrom
Yukarıdaki, Ezgi Besen'e ait yazının ilk paragrafını, bir kez daha yineleyelim:
"Uzun zamandır yokum biliyorum, beni okuyan birkaç "oyun dışı" kişi nerelerdesin deyince kendime geldim! İşin aslı şu ki kafam çok meşguldü. Ama daha fazla sessiz kalmak istemiyorum. Yanlış anlaşılmayalım, "H. Bulunmaz" ciddiye alındığını düşünmesin aman ha (...)"
Hilmi Bulunmaz'ın duvarına işerken, besmele çekmeyi unutan Ezgi Besen, inşaallah çarpılmaz. Hala şansı var; Ayetel Kürsi okursa yırtar, çarpılmaz. Ayetel Kürsi okumasını bilmiyorsa, Sırlar Dünyası figüranı Zafer Diper'den öğrenebilir!...
Ne diyor Ezgi Besen?... "H. Bulunmaz ciddiye alındığını düşünmesin aman ha" diyor. Şunu bilsin ki, küçük burjuva Ezgi Besen ve tüm burjuva tiyatro esnafı; beni ciddiye almayan, besmele çekmeden yola çıkarsa, duvara toslar. Fırtınaya tutulur. Dalgalarla boğuşmak zorunda kalır. Depreme yakalanır. Tsunami ile savaşım vermek zorunda kalır. "aman ha"...
Hilmi Bulunmaz'ın duvarına, hem de besmelesiz işeyeceğine; "Alegria" dinlemesini öneririm Ezgi Besen'e...
Hilmi Bulunmaz'ın duvarına işeyeceğine; sirkte şarkı söylemesini öneririm Ezgi'ye...Bulunmaz'ın duvarına işeyeceğine; padişahın dalkavuğu, kralın soytarısı, burjuvazinin çanak yalayan tiyatrocusu olsun Ezgi...
Yazısının dördüncü paragrafının, üçüncü tümcesinde şöyle bir söz ediyor Ezgicik: "... ben de avukat olup Bizim Tiyatro'nun yasaklanan oyunlarının davasıyla uğraşmak istiyorum..." İktidarın borazanı olmuş Sırlar Dünyası'na iltica eden Zafer Diper'in hangi oyunu yasaklanacak çok merak ediyorum!... O bir zamanlardı. Ezgicik, "Alegria" adlı şarkıyı söylemeden duramıyormuş: "Alegria, Come un lampo di vita, Alegria come un patzo gridare..." Ben de şarkı söylemek istiyorum: Once upon a time in Turkey!... (Bir zamanlar Türkiye!...)
Ne diyormuş "Soytarısoy": Aşk açlığı çekiyorum, açım. Ruhum aç, ruhum sayrılaşıyor, beynim aç, beynim çıldırıyor!" Tüm küçük burjuvalar aynı şarkıyı söyleyerek ömürlerini tüketiyorlar. Tabii, kendilerine ait ömürleri varsa!...