16 Haziran 2007 Cumartesi

Tavernada kırılan tabak!

Tavernalarda kırılan tabaklardan fazla ses getiren "Sadakaya Hayır! Sanata Evet!" anlamına gelen tiyatrom'un kampanyası, taverna müziğiyle büyümüş insanların tepkisini çekiyor... "Nikahına beni çağır sevgilim..." sözü ve ağır müziğinin insanı tutsak almak istediği "sanatsal faşizm" rüzgarı, insanları bilinç denen silahtan uzak tuttuğundan, bu tür kampanyalara her zaman gereksinim duyuluyor...

tiyatrom, doğru bir iş yaptı ve "sanatsal faşizmi" deşifre etmeye başladı. Biz de bu başarısından ötürü tiyatrom'u kutluyor ve tüm desteğimizi sunarken, gelişmeleri anında okurlarımıza aktarıyoruz:


Semih Güler
Tiyatro miyatro
Devlet batık işadamlarını da kurtarırken, batık bankaları da kurtarırken ve batık medya patronlarını da kurtarırken, bir mantık kuruluyordu. İşçiler mağdur olmasın diye, parası batan mudiler mağdur olmasın diye, basın yaşatılsın diye...
Şimdi zarar ettiğini iddia eden tiyatroları kurtarırken de, mantık bulunmuş; sanata destek deniliyor.O sanata destek var da, bu sanata destek yok mu? diye yüzlerce sanatçı çıkıp eşitlik ilkesine aykırı deyip, dava açabilir. Para kazanamayan ressam, para kazanamayan şair, balerin, fotoğrafçı yok mu? Yada yardım edilmeyen tiyatrocular yok mu? Mantıksızlık, daha en baştan başlıyor. Sizi anlayabiliyor ve destekliyorum. Devlet tiyatrodan elini çekmeli. Yardım adı altında bile olsa.

Ayşenur Güner
Kurtlar sofrasında romantik bir kuzu
Ezgi isimli arkadaşın yazdığına takılmış herkes, ama takılmamak elde değil :) Ben de okuyunca, daha ilk cümlelerden gülümsedim. Semaver Kumpanya'ya yapılan haksızlığı kınıyorum! Tiyatrolara destek için, ödenek verilmesini sadaka olarak niteleyen zihniyeti de anlamıyorum. Bu yıl Semaver'e yapılmayan yardımı kınadınız seneye oldu ki Semaver'e verildi, Ferhan Şensoy'a verilmedi, bu kez onu kınarsınız. Sonraki sene ikisine de verildi, bir diğerine verilmedi, bu kez iki misli kınarsınız. Bu arada Semaver'in sesi çıktı diye mi herkes ona verilmemesini kınıyor? Dot'un ulusal ve uluslararası işlerini, salon açmasını görmezden mi geliyorsunuz? Onlara da verilmedi. Hadi şimdi iki satırla onu da kınayın. Bu kadar mı? Şimdi size bir düzine tiyatro daha yazarım, neden yardımı hak ettiği sebepleriyle, ama yardım verilmemiş olduğuyla... Ve siz onlar için de kınarsınız. Yani sorun işte burda yatıyor. A. Ertuğrul Timur, aslında buna değinmemiş mi? Adam yazmış, ille de yardım edilecekleri seçenlere de yardım edilenlere de itiraz olması mümkündür. Çünkü kişilere yapılan yardım, her zaman adaletsiz olmaya mahkumdur. İşte bu nedenle biletlerden vergi kaldırılırsa, tiyatro olmayan illere tiyatro açılırsa, şu şu şu olursa, işte onun herkese eşit faydası olur. Aksi her tür yanlış olmaya mahkumdur diye. Ama sizler liberal kafayla düşünmeye alışmışsınız, tiyatrocular destekleniyor ya, devlet az da olsa tiyatrocuyu destekliyor ya oleyyy güzel bişey tabi. Neden tiyatrocuların desteklenmesine karşı olunur ki? Ne zaman bu sığlıkta düşünmekten vazgeçecek bu toplum, merak ediyorum. Bu üçer kuruş yardım tiyatroyu mezara gömecek görün artık.

Akın
Tiyatro askına
Ben tiyatroyu seviyorum. Ben de reji kültür aktivite merkezinde tıyatro ile uğraşıyorurum 1994 doğumluyum ve tiyatroyu seviyorum simidiki oynumuz Seni Çok Seviyorum diye bir oyun.

Adnan Yalın
Bu sözlere karnımız tok
"Tiyatro tutkusunu taşıyan gerçek tiyatroların özgürlük tutkuları da ödenekle zedelenmeyecek kadar büyüktür."
"Tiyatro her şeyden önce bir aşktır"
Ya Allahaşkına sizler ilköğretim Türkçe kitaplarına vecize mi yazıyorsunuz? Bu süslü deyimler türetmeyi bırakıp biraz gerçekçi olur musunuz?
Yaşanan tecrübeler var, dünyanın her yerinde yaşanmış deneyimler var. Nazım Hikmet kendisine sunulan yardım yada destekleri reddederken çok mu aptaldı? Jean Paul Sartre kendisine verilen devlet ödüllerini, bir takım destekleri, teşvikleri, hatta herkesin rüyasına giren Nobel ödülünü reddederken ahmaklık mı yaptı?
Daha onlarca yazar-çizer, sanatçı kendilerine gümüş tepsiyle sunulanı reddederken dangalak mıydı? Kirlenmişliğinize maske mi arıyorsunuz? Araştırsak eminim bu para yardımını savunan adaletli dağıtılsın gak guk eden bir şekilde bu yardımları alanlardandır o topluluklardandır yada yardım bekliyorlardır. Bu kadar alçalmak neden? İlke yok, sanatın asgari ölçekleri yok, sanatçı onuru, bu nedir anlamakta güçlük çekiyorum.

Neval Koyuncu
İşte iki görüş
İşte iki farklı görüş. Ezgi Besen isimli kişi (tiyatrocu mudur? bilmiyorum). Yardıma karşı olmadığından ama bunun "gerçek" tiyatrolara yapılmasından söz etmiş. Yada burada gerçek tiyatrolardan biri yazsın da ikna olayım gibi bir şeyler söylemiş. Kime göre gerçek? Neye göre gerçek? Gerçek olmak için kadronuzda en az iki tanınmış isim mi olmalı? İstanbul'da bilindik bir sahnede çıkıyor olmanız mı gerek? Nedir gerçek? Kime gerçek tiyatrocu denir? Bunun ölçütünü kim koyabilir? Bir de bir başka şaşırtıcı sözü de adil dağıtım olmalı gibi bir şey. Nasıl olacak bu? Vergi kaydı olan düzenli ve ciddi tiyatro yapan bütün toplulukları gerçek tiyatro sayıp sayısını çıkarıp bu toplam 2 trilyonu hepsine eşit pay ederek mi? Ancak böyle adalet olmaz mı? Peki bu mümkün mü? Bazılarına bu yıl diğerlerine gelecek yıl diye bölüştürmek bile adaletsiz değil mi? Ya gelecek yıla bıraktığınız bu süreçte batarsa adaletsizliğin alası olmayacak mı? Yani arkadaşlar aklınıza geleni yazıyorsunuz da biraz düşünüp mantık süzgeçinden geçirip yazın zırvalama özgürlüğü de bir yere kadar. Bakın onun bir üstünde yazan arkadaş Önder Özpınar Anadolu'yu karış karış dolaşıp yüzlerce oyun sahnelemiş şimdi bu Ezgi hanımın ölçütleriyle gerçek tiyatromu, değil midir? İstanbul'da Profilo'da İşsanat'da Beyoğlu'nda oyun sahneleyemeyen, ama yıllarca tiyatroya emek veren Anadolu'daki onlarca tiyatroyu bilir mi Ezgi hanım yada bakan beyimiz? Kime göre neye göre olacak bu yardım?

Önder Özpınar (Adım Tiyatro)
DEVLET!!! YARDIMI!!!
Söylenecek o kadar çok şey var ki. Sanırım şöyle başlamalıyım söze; ben bir tiyatro emekçisiyim ve 9 yıldır Anadolu'da ayak basmadık, tiyatro götürmedik yer bırakmayan bir avuç insandan biriyim. Kendi adıma ve çalıştığım tiyatro adına şunu rahatça söyleyebilirim; BİZ DEVLET YARDIMI İSTEMİYORUZ. Bu kadar düşüncesiz ve bencil meslektaşlarımız varken, onların aldığı destekten biz pay istemiyoruz. Varsın onlar ülkemizin en zengin şirketlerinden sponsorluk alıp, yüksek fiyatlarda bilet satarak kasalarını doldursunlar ve yetinmeyip yardım pastasının en büyük parçasını kendilerine alsınlar. Kalanını da arkadaşlarına dağıtsınlar. Önemli değil. Gerçekten biz üç beş kuruşa çalışmaya, inatla ve umutla tiyatro yapmaya devam edeceğiz. Bu gün 14 Haziran Perşembe. Milliyet gazetesinin ikinci sayfasındaki haberde tiyatromuzun eskilerinden, birçok kesime göre de ustalarından biri ki, bu kişi yardım komisyonunun başkanı, şöyle demiş;
“Sadece Semaver Kumpanya'ya değil, birçok tiyatroya ödenek verilmedi. Ne olacak? Benim de bir iddiam ve kanıtım var. Bir yıl önce kendisine para veren komisyonun içinde ben de vardım. Kendisine “Ayşe Opereti” için verdiğimiz parayı aldı, ama opereti 25 kere oynaması gerektiği halde, bu kadar temsil yapılmadı v.s. v.s.”
Ah be ustam, oldu mu şimdi. Yani onlar haksızlık yaptı biz sustuk, şimdi de biz yapıyoruz siz susun öyle mi? Vallahi ayıptır! Bakın size basit bir şey söyleyeyim: Ben geçen sene oynadığım oyunla Anadolu’nun tamı tamına 178 ayrı yerinde yaklaşık 350 defa sahneye çıktım. Ve bunların hepsini size belgeleyebilirim, hatta isterseniz size oralardan izleyicilerin yorumlarını yazılı olarak gösterebilirim. Şimdi sorarım size o yüz milyara yakın parayı almak için siz ne gibi işler yapıp Anadolu’nun nerelerine gittiniz? Kaç defa sahneye çıktınız? Hadi hepsini geçtik o komisyonda oturup büyük parçaları kendiniz ve dostlarınıza bölüştürdükten sonra kalanı hangi kriter’leri göz önünde bulundurarak dağıttınız? Önünüze gelen dosyalardan kaçını açıp incelediniz? Yoksa yine tanıdıklara dağıtıp "gerisini boş ver" mi yaptınız. Bakın geçen seneyi söyledim bu seneden de bahsedeyim size. Bu sezonun oyunuyla yaklaşık 130 ayrı yere gittik. Temmuzun altısında yine turneye çıkacağım ve oynamaya devam edeceğim. Ama tekrarlamakta fayda var. BİZ DEVLET YARDIMI İSTEMİYORUZ. Çünkü; biz çalışıyoruz ve kazanıyoruz. Sizler İstanbul da oturduğunuz yerde kazanırken biz Anadolu da belki adını bile duymadığınız yerler de dahil her yere giderek insanlarımızı tiyatroyla buluşturuyoruz. Evet sizler gibi büyük isimlere sahip değiliz. Çok büyük projeler hazırlayıp yola çıkamıyoruz. Ancak eldeki imkanları sonuna kadar kullanıp yapabileceğimiz işi en iyi şekliyle yapıyoruz. Başta da söylediğim gibi; “Söylenecek o kadar çok şey var ki.” Şimdi birçok yerde şöyle bir tartışma başladı; her okula bir tiyatro salonu yapılsın. Evet bence de yapılsın. Bu kadar adaletsizce ve bilinçsizce para dağıtılacağına salon yapılsın. Hiç olmazsa bizler Anadolu’ya gittiğimizde yemekhanelerdeki masaları birleştirip sahne yapmak yada iki kamyon kasasını birleştirip sahne yaratma işinden kurtulur insanlara biraz daha sağlıklı ortamlarda oyun sergileriz. Gerçekten bizim paraya ihtiyacımız yok. Devletten para istemiyoruz sadece yanımızda olduklarını bilelim yada yanımızda değillerse haksızlık yapanların yanında olmasın oda yeter.Ve benim son sözüm şudur; tabii şimdilik. “şu anda ki sistem devam etse de, birileri bizimle dalga geçer gibi sırf para kapabilmek için ortalığı karıştırsa da, biz inatla perdelerimizi açmaya, onurlu bir şekilde oyun sonunda selam vermeye devam edeceğiz. Zararı yok onlar oturdukları yerden çalışıyormuş gibi görünmeye ve para bölüşmeye devam etsinler. Bizlerin ismi yok. Şöhret değiliz. Sponsorumuz yok. Ama BİZ DEVLET YARDIMI İSTEMİYORUZ. Bize Anadolu’daki izleyicilerimiz yardım ediyorlar. Onlar bizi tanıyor. Ve selamda aldığımız alkışlarla destekliyorlar. Bırakalım onlarda desteklerini devletten alıp bölüşsünler, ben alkışımı bölüşmem.” theatrebalik@mynet.com

tıkla: tiyatrom