16 Eylül 2007 Pazar

Barışarock'ta neler oldu?...

Barışarock'ın ne yararı var?... Söylem dışında, emperyalizmin imgesine bile dokunmakta çekingen davrandığını gözlemlediğimiz Barışarock, ne işe yarar?... Coca Cola'nın karşıtı olarak, Efes Pilsen yada Tuborg tüketimini arttırma özelliğine sahip olan Barışarock'tan devrimcilerin payına ne düşer?... Bu soruları çoğaltmak olası. Ancak, pek bir yararı yok!...

Neyse ki, Barışarock'da "Taciz Vakası" gündeme geldi de, tiyatro dünyasına bir yararı dokundu. "Kol kırılır, yen içinde kalır" anlayışıyla yaşayan tiyatro dünyası, kolun kırıldığını ve yen içinde kalmadığını görmeye başladı. Sol söylemi, bir cankurtaran simidi olarak algılayan tiyatrocular, bu söylemin yeterli olmadığını; sol eylem ve tiyatral eylem gerektiğini, hızla algılamaya ve tartışmaya başladılar. Komplo teorilerinin yerine, somut ifadelerle kendini dayatan tiyatral söylem, Barışarock'ın bize armağanı olsun!...

Coşkun Büktel, belge ve kanıta önem veren; hamasi söyleme önem vermeyen biri... Link'ine link veriyoruz:


Tacizlerin mağdurları ve tanıkları konuşmaya devam ediyor.


Dünyanın en iğrenç suçlarından biriyle, tacizle, suçlanmakta olan Mehmet Esatoğlu, linkini aşağıda da verdiğimiz son röportajında, (ESATOĞLU İLE SÖYLEŞİ) taciz suçlamalarıyla ilgili olarak, diyor ki:

"Bu konuda kamuoyu önünde tartışmıyorum. Benimle sorunu olan herkesle yüz yüze konuşmaya hazırım."

Esatoğlu, belli ki, kendine yönelik "iftiraları" (Esatoğlu'nun herhalde "iftira" saydığı suçlamaları) sorun olarak görmüyor. "İftiracılara" mutlaka haddini bildirmek gibi bir derdi yok. İnsanların, en azından bir kısmının, bu "iftiraları" inandırıcı buluyor olması, Esatoğlu'nu rahatsız etmiyor.

Esatoğlu'nun (yedi yıldır sürdürdüğü) bu aldırmaz tutum, iftira karşısında tam tersi bir tutum sergilemiş ve özür dileyinceye kadar iftiracının yakasını bırakmamaya ahdetmiş olan (Bakınız: "Özdemir Nutku skandalı") benim gibi bir insanın "anlayabileceği" (makul bulabileceği) bir tutum olamaz. Ne var ki, herkes Büktel olmak zorunda değildir ve dünyanın en iğrenç suçlarından biriyle suçlanmasına rağmen aldırmaz bir tutum sergilemek, yasal olarak, Esatoğlu'nun hakkıdır.

Esatoğlu, yine o son röportajında (ESATOĞLU İLE SÖYLEŞİ) taciz suçlamalarını ABD eski başkanı Clinton'un bir "talimatıyla" açıklamaya çalışıyor.

"1996 yılında İstanbul’da gerçekleşen Habitat Zirvesi’nde ABD Başkanı Bill Clinton kitle örgütleri için yeni bir yol çizdi. Neydi bu yol? Kitle örgütleri yani dernekler, sendikalar, vakıflar, kooperatifler var olan sisteme muhalefet alanları olmayacak aksine sistemin eksik ve gediğini toparlayan bu yönde çalışmalar yapan kuruluşlar olacaklar, sistem de bu kuruluşlara gereken desteği verecek. O günden itibaren ülkemizde tüm kitle örgütlerinde bir yol ayrımı ortaya çıktı. Bu iki eğilim bir süre kendi içinde çatıştı. ATÇ içinde de bu tartışmanın yansımaları oldu."

Ben, kendi payıma, Fadime Yılmaz'ın anlattıklarında (Bakınız: TACİZLERİN TANIĞIYIM) ve son olarak, Esatoğlu'nun kendisine karşı uyguladığı taciz yöntemlerini ayrıntılı biçimde açıklamış olan (ve ismini vermeyişini benim bile "anlayabildiğim") bir diğer bayanın açıklamalarında (Bakınız: "Tiyatro Eğitiminde Cinsel Taciz Üzerine Bir Görüşme") Clinton talimatının uzak yakın herhangi bir "yansımasını" sezemedim. Ama özellikle adını vermeyen bayanın anlattığı ayrıntıları okuduğumda, o bayanın içine düştüğü psikolojinin neye benzediğini ve "Bu konuda kamuoyu önünde tartışmıyorum. Benimle sorunu olan herkesle yüz yüze konuşmaya hazırım." diyen Esatoğlu'nun "yüz yüze" davetine o bayanın niçin icabet edemeyeceğini, net olarak "sezebildim".


TİYATRO EĞİTİMİNDE CİNSEL TACİZ ÜZERİNE BİR GÖRÜŞME


Not:

Bu arada, onları Gölge Tiyatro'nun "karşı kutbu" olarak değilse de, Gölge Tiyatro gibi "karşı görüşlere yer vermeyen" bir site olarak nitelediğimiz için, İATP-G'nin şu açıklamasını da değerlendirmeliyiz.

"İATP-G sitesini dezenformasyona batmış ve “Tacizcinin Sesi” olma misyonunu üstlenmiş Gölge Tiyatro haber-yorum sitesinin karşı kutupu olarak değerlendirme girişimleri var.

Öncelikle vurgulanması gereken İATP-G sitesinin bir haber-yorum sitesi olmadığı, yalnızca platform gündemini duyurmakla yükümlü olduğudur. Dolayısıyla, haber-yorum yayıncılığı alanında kaynak işlevi görmenin ötesine geçmez."

Bizce ise, bu "laflar", karşı görüşe yer vermemenin, link bile vermemenin bahanesi olmaktan öteye geçmez; karşı görüşleri okurlardan gizlemeyi haklı kılmaz.

Karşı görüşleri okurlara sunmanızı, hiç değilse link vermenizi (kısacası, "demokratik olmanızı") engelleyen bir durumunuz varsa, o duruma mazeret bulmaya değil, o durumu değiştirmeye çalışmalısınız.

Hele de, karşı görüşlerden çekinmenizi gerektiren herhangi bir neden yokken...

tıkla


(Ayrıca) tıkla:
Barışarock'ta neler oldu?... 1
Barışarock'ta neler oldu?... 2
Barışarock'ta neler oldu?... 3
Barışarock'ta neler oldu?... 4
Barışarock'ta neler oldu?... 5
Barışarock'ta neler oldu?... 6
Barışarock'ta neler oldu?... 7
Barışarock'ta neler oldu?... 8