21 Eylül 2007 Cuma

NASIL BİR TİYATRO YAYINCILIĞI? / 4

tiyatrom sitesi yöneticisi Timur; eleştiri / özeleştirilerini sürdürüyor... Bizce, tiyatrom sitesinin yaptığı yayınlar içerisinde, en işlevsel ve en doyurucu anlam içerenlerden biri olan Timur'un "yazı dizisi", dönüp dönüp okunmayı hak eden bir anlayışla kaleme alınmış...

Türkiye tiyatrosunda rol dağılımı doğru yapılamıyor: Yazar, yazdıkları dışında herşeyle uğraşıyor. Örnekse Tuncer Cücenoğlu; Ural Dağları'nda, oyununu pazarlamak için büyük çaba harcıyor!... Yönetmen, yönetmenliğin dışında, hiçbir şey olamamanın verdiği acının "dayanılmaz hafifliği" ile kıvranıyor. Oyuncular, kurgulanmış oyuncak olarak varlıklarını sürdürürken, kendilerini meyhane figüranı gibi hissedebiliyorlar. Yayıncılar, ya çanak yalamak yada "dar alanda paslaşmalar" yaparak ömürlerini çürütüyorlar. Çehov'un dediği gibi; ve daha bir sürü...

Timur'un "yazı dizisi", salt yayımcılık olarak kalmayıp, genel tiyatral sorunsala da değindiği için, ayrıca okunmayı hak ediyor:


A. Ertuğrul Timur


20 EYLÜL 2007 PERŞEMBE


Sevgili Günlük!

Sen şöyle çekil de şu tiyatro dergisi çıkarmayı kafasına koymuş arkadaşla konuşmayı sürdürelim. Sonra sana dönerim sevgili günlük.

Anlaşıldı siz bu dergiyi çıkaracaksınız. İyi o halde kolay gelsin. Bakalım içerik nasıl olacak. İçeriği belirlemek için önce hedef kitlenizi belirlemelisiniz. Sahi siz bu dergiyi kimin için ve ne için çıkarıyorsunuz? Önce siz kimsinizden başlamak gerekiyor belki de.

Eğer bir akademisyenseniz doğal olarak derginiz akademik yazılar, çeviriler, eski ve yeni ekoller, eserler, sahneleme teknikleri, reji, incelemeler ve beni aşan daha nice başlık altında yazıların toplanacağı bir dergi olmalı. Amacı da tiyatro sanatının dününe bugününe yarınına yönelik analizlerle, eğiticilikle ivme kazandırmak olmalı. Peki tüm bunlar seyirciyi ilgilendirir mi? İlgilendirmeli mi? Bence ilgilendirmez. O tüm bu akademik çalışmaların sahneye yansımasıyla ilgilenir. Sanatçının ve rejinin sahneye yansıttığı farklı tatla ilgilenir genel olarak. O halde hiç inat etmeyin siz akademik derginizi çıkarın ve meslektaşlarınıza, diğer akademisyenlere, tiyatro okuyan öğrencilere, tiyatroda deneysellik arayışında olanlara ve ivme içinde yol alan amatör tiyatroculara yönelmeye bakın. Evet az satarsınız ama tiyatro sanatına katkılarınız büyük ve ses getirici olabilir bu da az değildir.

Eğer sizi tiyatro dünyasındansanız ve Tiyatro dünyasında yaşananlar, haberler, polemikler, farklı görüşler ilgilendiriyorsa, bu mesleğin içinde olanlarla diyalog halinde olmak ve onların kendi ortak dünyası içinde diyalogda olmaları, dünya görüşünden sahnede duruşlarına dek tartışmak ve tartıştırmaksa derdiniz..., Tiyatro dünyasında yaşanan olumlu ve olumsuzluklardan haberdar etmekse sizi mesleki bir dergi paklar. Zira tiyatro dünyasında geri planda yaşananlar ne kadar önemli olursa olsun salt seyirci olan birini çok da ilgilendirmeyebilir. Mesela sinema dergilerinde siz hiç sinema dünyasında yaşanan sorunları, polemikleri, kavgaları okudunuz mu? Kime ne kadar destek verildiğini yada verilmediğini? ham filme ödenen bedele gelen zammı? Yada bir müzik dergisinde müzisyenlerin sen ne kadar yardım aldın ben ne kadar yardım aldım kavgasını? Seyirci sahnedeki eserle, perdedeki filmle, dinlediği müzikle ve orada kullanılan teknikle, rejiyle, oyunculukla, filmde yada şarkıda anlatılan mesajla , hikayeyle ilgilidir bunları tanımak, irdelemek konuşmak tartışmak ister daha çok. Oradaki sanatçıyla röportajla onu biraz daha tanımayı, bir eleştiri yazısı ile fark edemediklerini fark etmeyi, ön bilgi edinmeyi ister. Oyunun Taksim sahnesinde mi Cevahir'de mi sergilendiği de pek sorunu değildir onun için devlet tiyatrosunun bu yıl hangi oyunları sahnelediği önemlidir. Ha elbette duyarlı bir vatandaş, aydın bir kişi, bir sanatsever olarak yılların Taksim sahnesinin kapanmasını yada sanatın alışveriş merkezlerine sıkıştırılmasını sorgulayabilir, protestoya da katılabilir ama bunu da sanatın götürüldüğü ivmeye tepkiden dolayı yapar oyunu hangi salonun koltuğunda oturup izlediğinden dolayı değil. AKM'nin kapatılmasına hem bir mimariye ve döneme sahip çıkma adına, hem hükümetin sanat düşmanı görünen tavrına karşı olmak adına karşı durabilir ama bir oyun sever olarak bir hafta sonra da gidip Cevahir'de oyun izleyebilir hatta iyi çalışan kliması ve yeni koltuklarıyla daha da rahat edip kendini oyuna daha rahat verebilir. Yani uzun sözün kısası oyunsever, sanat sever birini senin mesleki sorunların bir yere kadar ilgilendirir. Nalburiye diye bir dergi vardır mesela. Nalburlar, Hırdavatçılar takip eder yeni ürünlerden, gelişmelerden, yeni makinelerden haberdar olur, birbirlerinden faaliyetlerden derneklerinden haberdar olur. Seyirciyi..pardon müşteriyi ilgilendirmez bu dergidekiler. Müşteri gelir krom yada alaşım , sıcak soğuk sulu musluğunu seçer alır gider. Seyirciyi de senin mesleki sorunlarından çok beklentisi sahnedeki performansa ilişkindir. O halde mesleki bir dergi çıkaracaksan bunu meslektaşların için yap ki daha bir sorgulayıcı ol, daha bir örgütleyici ol, daha bir dimdik durarak sorunlara odaklan. Hah işte sende mesleki dergini çıkar ve bu dergi üzerinden örgütlenmeni yap.

Eğer amacın seyirciye ve seyirci olması muhtemel geniş kitlelere yönelikse, amacın bu dergiyle hem tiyatroya daha fazla dikkat çekmek hem daha bilinçli seyirci oluşturmak hem de biraz daha salonların dolmasını sağlamaksa, toplumun biraz daha sanatla iç içeliğine bir katkı sunmaksa, daha kültürlü, daha sanatla yoğrulmuş insanlardan oluşan bir toplum için bir sanat vitrini sunmaksa, varını yoğunu, emeğini sahneye harcayanların ve gerçekten izlenesi eserler ortaya koyanların halka ulaşmasında bir köprü olup tiyatroya hizmet etmekse, Çocuk oyununda yada yetişkin oyununda daha nitelikli ve seyredilmesi gereken oyunları tiyatro seyircisine gösterip tüccar zihniyetli, sanatsal değerden yoksun oyunlardan uzak tutmaksa o halde seyirciye dön yüzünü ve onun dilinden konuş. Mutlaka görülmeli türünden eserleri tanıt, güzel rejileri anlat, başarılı oyuncuları söyleşilerle daha fazla tanıt, oyun arayışındakileri eleştirilerle tanıtımlarla aydınlat, eserlerin içerisindeki değerlerin altının çizilmesine katkı sun, tasarımınla, görselliğinle, renklerinle, dilinle sıcak atmosferin içine çek. Akademik, ağdalı, entel söylemlerden mesleki sorunlardan, nefret kokan açıklamalardan, kişisel husumetlerden, kuyruk acılarından alaycı tavırlardan uzak dur. İç hesaplaşmalarını başka dergilere, farklı mercilere, panellere, toplantılara kongrelerine sakla.

Peki şimdi durum nasıl?

Açık konuşmak gerekirse tiyatro yayıncıları olarak hepimiz ortaya karışık salata durumundayız. Nalburiye dergisinde yeni fitings boru sisteminin tanıtıldığı gibi bizde de kostüm satanların duyurusuna da yer var. (Bana ne kardeşim senin kostümünden? Alırsın bir eleman her gün tiyatroları ziyaret edip biz size yönelik üretim yapan bir firmayız diye tanıtımını yaptırırsın kartını bırakırsın) Akademik yazılara da yer var, kuyruk acılarına da yer var, para pul kavgasına da yer var, mesleki sorunlara da yer var. Şehir yada Devlet tiyatrosunda yaşanan yönetsel, idari hatalara da yer var eh arada oyun tanıtmaya da yer var.

Bütün bunların sebebi nedir sevgili günlük?

Yayıncılığı geçtik tiyatroda örgütlülük üzerine

Bana göre tembellik, duyarsızlık, kolaycılık. Koca bir tiyatro dünyasının içindeki fertlerin yapmaları gerekenleri üç beş gönüllü sırtlanmış oflaya puflaya taşımaya çalışıyoruz. Tiyatrodaki örgütsüzlüğün, kötü dernekçiliğin, duyarsız sanatçıların günahlarını sırtlanıp temizlemeye çalışıyoruz. Tiyatro Derneklerinin görmezden geldiği sorunları görmeyi ve derneklerin yapması gerekip yapmadıklarını tamamlamaya çalışıyoruz.

Tüm sorunları tiyatrocularla ilgili konuları gündeme getirecek, kamuoyu yaratacak, örgütlülükle karşısında durup direnecek, çözümler üretecek, gerektiğinde protesto edecek, gerektiğinde alkışlayacak, gerektiğinde bir çırpıda tiyatrocuları seferber edecek, bıkmadan usanmadan bunlar için çabalayacak mesleki örgütler olmalıdır. Tiyatrocuların normalde örgütlülüğü aklına bile getirmezken ancak ihtiyaç duyduklarında bizleri (tiyatro yayınlarını) seferber edip yada arkamıza takılıp örgütlülüğün eksiğini üzerimizden gidermeleri gibi bir kolaycılığı getirmiştir. Konu yada sorun gündemden düşünce de yine kendi dünyasına çekilmiştir. Oysa bunları, bu kampanyaları, bu karşı duruşları yapacak olan tiyatrocuların örgütleri ve örgütlerinin üyesi olarak kendileri olmalıdır. Biz ancak onların başlattığı bu kampanyaları hareketleri haber yapıp duyurarak destek vermeliydik. Örgütlü mücadelenin sahibi ve yürütücüsü onlar destekleyeni yada haber yapanı biz olmalıyız. Hele ki tiyatro siteleri yayın kurulları, yayının geneli üzerinde söz sahibi kişilerden oluşmadığı için (Örneğin Tiyatrom'da yazılar dışardan tek tek bağımsız kaleme alınmış şekilde gelmektedir, sitenin genel yayını üzerinde bir tek kişi (ben) söz sahibiyim) Bu durumda da yayın politikası bir tek kişinin inisiyatifinde olan bir siteyi dernekmiş bir konumuna oturtmak hem benim hatamdır hem de bizi bu misyona doğru iteleyen tiyatro dünyasının hatasıdır. Bu durumda bizim için iki şık kalmaktadır. Ya davul benim boynumda tokmak başkalarının elinde olacak , dahası her defasında her başı sıkışandan sıkışana tokmak da el değiştirip duracak ve davuldan her defasında başka türlü ses çıkacaktır, ya da ben davula da tokmağa da sıkı sıkı sarılıp dediğim dedik ben ne dersem neyi uygun görürsem o şekilde ve o kadar yer alır diyeceğimdir. Elbette her ikisi de yanlış çünkü bu yayınların bu şekilde bir misyona itelenip örgütlülükten kaçış yanlış. Bu hatalara düştük mü? Elbette düştük bundan sonrada düşeceğiz. Ne zamana kadar? Herkes kendi rolünü oynamay

klavyem bzldu ekran klv ile yazmak zoryarın devam

tıkla