21 Temmuz 2007 Cumartesi

Ulusal tiyatrocu Levendoğlu diyor ki:

Ahmet Levendoğlu'nun Ulusal tiyatroya katkı yapmak için oynadığı dizilerden biri!...


Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için sanat yapan kişilerden biri olan Ahmet Levendoğlu, dumura uğramış beyinleri, biraz daha kararsızlaştırarak, tarihsel görevini yerine getiriyor!...

Kültür Dükalığı'nın önemsediği kişi, kuruluş ve kurumları biz de önemsemek durumunda kalarak, sitemize taşıyoruz. Tadımlık bir bölüm aktarıp, link vermeden önce, Coşkun Büktel'in sitesinden bir alıntı yapalım:


1) Ahmet Levendoğlu ne demişti?

tiyatrodergisi.com.tr'deki Ahmet Leventoğlu DT'de Oyun Yönetmiyor başlıklı haberden aktarıyoruz:

Levendoğlu'nun Dilekçesi:

Devlet Tiyatroları Ankara Müdürlüğüne

Ankara

Görevden alınan Devlet Tiyatroları yönetimince Arthur Miller’ın Çift Yönlü Ayna oyununu Ankara Yeni Sahne’de yönetmekle görevlendirilmiştim.

Kurumunuzla, konuk yönetmen olarak aramda ön anlaşma yapılmış ve oyunun rol dağıtımı ilan edilmişti.

Geçmişte kendi hizmetlerimi de vermiş olduğum Devlet Tiyatroları gibi köklü bir Cumhuriyet kurumunda yapılan ve kurumu her açıdan zedeleyecek bu yönetim değişikliğine karşı durduğumdan, söz konusu görevi üstlenmeyeceğimi belirtmek durumundayım.

Bu nedenle, 27 Ağustos 2005 tarihinde provalarının başlaması planlanmış olan söz konusu oyundaki görevimden affımı dilerim.

Ahmet Levendoğlu

(Bakınız: Ahmet Leventoğlu DT'de Oyun Yönetmiyor.)


"Devlet Tiyatroları gibi köklü bir Cumhuriyet kurumunda yapılan ve kurumu her açıdan zedeleyecek bu yönetim değişikliğine karşı durduğumdan, söz konusu görevi üstlenmeyeceğim" diyen

Ahmet Levendoğlu ne yaptı?

Ahmet Levendoğlu, kendi çevirisi olan "Inismaan'ın Sakatı" adlı oyunu İstanbul DT'de yönetti. Levendoğlu'nun çevirisi "Tatlı Kaçık" yine bu dönemde Bursa DT'de Mustafa Kurt rejisiyle sahnelendi. (Bakınız: "Devlet Tiyatroları web sitesi 2006-2007")

E, ne demişler? Açlık sofuluğu bozar. (İnanmayın! Açlık, bazı sofuları bozmaz.) Ama kravatlı ve losyon kokulu "seçkin" bir beyefendi olabilmek ve kalabilmek için; söylediğiniz sözlerin losyon kokusundan daha fazla kalıcı olmasında ısrar etmek gibi ("klinik vak'a" saydığınız dürüst insanlara has) tavırlara özenmeye kalkışmamalısınız. (tıkla: İBRET VERİCİ "OMURGASIZLIK" BELGELERİ)


Şimdi de Gölge Tiyatro sitesindeki söyleşiden tadımlık:


Metin Boran - (...) Türkiye'de Devlet Tiyatroları kurumsal olarak çok tartışıldı. Siz bir oyuncu ve yönetmen olarak bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ahmet Levendoğlu - Devletin görevi sanat üretiminin önünü açmaktır. Ben bunu çok uzun bir zamandır, daha Devlet Tiyatrosu'ndan ayrılmadan, yani yirmi beş yıl öncesinden beri söylüyorum.

Devlet taraf olmamalıdır. Burada bir ayrıcalık yapılmamalıdır, benim tiyatrom diye bir evladın elinden tutulmamalıdır. Dolayısıyla en baştan işin kimliği yanlış konmuştur. Devletin tiyatrosu olmaz, ulusun tiyatrosu olur. Kendine en yakın olan ulusun tiyatrosuna, en iyi örnekleri vermekle yükümlü olan tiyatroya, belki biraz daha destek verir. Ama devlet adını verdiği zaman ayrımcılık yapmış olur. Bu benim tiyatrom derse, ötekiler de başkalarının çocukları; ne yaparlarsa yapsınlar anlamına gelir bu.

Devletin tiyatrosunun olmasındaki sakınca, demin söylediğimiz bütünleştirmek yerine ayrımcılığa götürmesi; ikincisi de Türkiye’nin siyaset yapısında devletin adını taşıdığı için o kurum zaman zaman -ki geçmişte bunu çok yaşadı- devletin tiyatrosu kimliğinden iktidardaki hükümetin tiyatrosu kimliğine bürünür ister istemez. Kendi içinde ne kadar dirense de... Altmış yıla yaklaşan yaşamı boyunca Devlet Tiyatrosu pek çok kez (hükümetleri bırakın) bir tek baştaki bakanın keyfi tutumuyla doğrudan doğruya hükümetin tiyatrosu konumuna getirilmeye çalışıldı. (...)


Ulusal tiyatronun doğması, büyümesi, gelişmesi, doğurması, genişlemesi, yaşlanması ve ölmesi için; faşizan "tat" veren dizilerde oynayarak fedakarlık yapan Ahmet Levendoğlu!...

tıkla: Gölge Tiyatro