tiyatrom, çok önemli bir kampanya ile ciddi bir tartışma başlattı... Ne var ki, bu önemli ve ciddi süreç, dumura uğratılmak için adeta sulandırılıyor... Örnekse, 8 Haziran 2007 tarihli, Orhan Kurtuldu imzalı "köşe yazısı" (bkz: tiyatrom), bugün (7 Temmuz 2007), bir başka imzayla (kaptan imzasıyla) olduğu gibi (yeniden) yayımlandı. Öyle ki, alttaki (8 Haziran 2007) tarihi unutularak yada korunarak...
(Yeniden) ve başka (kaptan) imzayla yayımlanan yazıyı, sitemize aldık ve yanıtlayacağımızı belirttik. Ne var ki, A. Ertuğrul Timur, bizden atak davrandı ve Orhan Kurtuldu imzalı yazının, daha önce yanıtladığını belirterek, okurların dikkatini çekti:
Kaptan'a
Kaptan ismiyle yazan kişi, aşağıya birebir Orhan Kurtuldu'ya ait metni kopyalamıştır ki, bu metin zaten yukarıda vardır, göremeyenler http://www.tiyatrom.com/imza.htm adresini yazıp görebilir. Ve Orhan Kurtuldu'nun bu yazısına yanıt da tarafımdan verilmiştir. (Aynı sayfada bu yanıt halen durmakta) Şimdi Orhan Kurtuldu yada Kaptan, bu verilen yanıt üzerinden, yeni bir şey söyleyecekse söylemelidir; yoksa günler önce yazılmış ve yanıtı verilmiş bir yazıyı buraya bir kez daha kopyalamanın anlamı yoktur.
tıkla: tiyatrom
Şimdi, gelelim bizim yanıtımıza:
İnsan, dünyaya durduğu yerden bakar. Tıpkı, bir köpek gibi... Nasıl ki bir köpek, dünyanın tüm kemiklerini isteme hakkına sahipse, bir insan da, dünyanın tüm paralarını isteme hakkına sahiptir!...
Başka hayvanları inceleme olanağım olmadığından ve bir köpek sahibi olduğumdan, insan-köpek ve para-kemik ilişkisini daha rahat kurabiliyorum...
Köpek de, tıpkı insan gibi, tüketeceğinden fazlasını elde ettiğinde biriktirir. İnsan, bankada biriktirir. Köpek, toprağa gömer... Bir köpeğe, ne denli kemik verirseniz verin, mutlaka alır!...
Örnekse, şu günlerde parasal sıkıntı çeken ve "Devlet Sadakası" alamayan Levent Kırca, nasıl çorba bulacağını değil, arabasına yada teknesine nasıl yakıt bulabileceğini düşünüyor...
92.000 YTL'cik sadaka alan Ferhan Şensoy, daha fazla sadaka aldığında, Bodrum'daki yazlığında, nasıl daha rahat bir yaşam sürebileceğinin hesabını yapıyor...
Örnekler artırılabilir...
Sayın Orhan Kurtuldu (yada kaptan) yazının başlığına: "Özel Tiyatrolara Devlet Ödeneği Sadaka Değil, Bir Haktır." sloganını koyarak, çok yerinde bir tanımlamada bulunmuş. Salt başlık bile, herşeyi çok net anlaşılır kılıyor!...
Köpek de bir sloganla derdini anlatabilse, şöyle bir yazı başlığını uygun görürdü: "Köpeklere Kemik Ödeneği Sadaka Değil, Bir Haktır." Köpek ile kemik bağlamında baktığımızda, tüm köpekler haklıdır!...
Oysa, insanlardan dilenerek kemik elde etmek yerine, aslına dönen ve "kurtlaşan" Jack London'un Beyaz Diş'i yada Vahşete Çağrı'sı, insana da direnme duygusu veriyor... "Devlet Sadakası" için avuç açanlara, Jack London okumalarını salık veririz!...
Sayın Orhan Kurtuldu (yada kaptan) kurduğu ilk tümceyle, yukarıdaki fotoğrafı anlamlandırmış oluyor: "Özel Tiyatroların devlet desteği olarak aldıkları ödenekler, miktarı ne kadar olursa olsun koskoca bir hak ediştir." Yazının burasında, okumaya ara verip, yukarıdaki fotoğrafa bir kez daha bakmanızı öneririz...
Yukarıdaki fotoğrafta, kendilerinden büyük kemikle poz veren köpekler, dile gelselerdi, şöyle bir tümceyle yazılarına başlarlardı: "Köpeklerin, kendilerinden bile büyük kemiklerle desteklenmeleri, miktarı ne kadar olursa olsun koskoca bir hak ediştir."
Orhan Kurtuldu (yada kaptan), "Tiyatrocular da asla iktidarın dilencisi olamazlar." diyor... Tıpkı, köpeklerin, kemik verenlerin dilencisi olmadıkları gibi... Doğal bir alış-veriştir bu!...
Silah zoruyla ve süngünün ucunda kabul ettirilen Anayasa'nın 64. maddesine sıkı sıkı sarılan Kurtuldu (kaptan), "Devlet genelde sanatı, özelde tiyatroyu desteklemek zorundadır. Çünkü bu devletin anayasal görevleri arasındadır." buyuruyor... Sanırız, zorla kabul ettirilen faşizan "Anayasa'ya Hayır!" dediğimizden, "Devlet Sadakası" işine ısınamadık. Ama köpekler, kemiği çok seviyor...
Kurtuldu (kaptan), "tiyatroculuk mesleği öncelikle bir aşk iştir." diyor. Bugün 8 Temmuz. Sayın Kurtuldu (kaptan) tam bir ay önce (8 Haziran'da) yazdığı yazıdan çok emin olmalı ki, bir aydır bu tümceciğe hiç müdahalede bulunmadı. Demek ki "işidir" yerine, "iştir" sözcüğünü uygun görmüş. Ne demek istediğini anlayamadık! Ancak, köpeğimiz farklı bir tınıyla bağırdığında, kemik istediğini ayrımsayabiliyoruz!...
Kurtuldu diyor ki; "Bu meslek varlığını sadakayla, harçlıkla, ulufeyle sürdürebilecek bir meslek değildir." Ne demek istiyorsun? Daha fazlasını mı istiyorsun? "Sadaka, harçlık, ulufe..." yetmiyor mu? Yoksa, "sadaka, harçlık, ulufe..." olmadan da bu mesleği yapabilecek durumda mısınız? Özel tiyatrolar bu durumda mı? Öyleyse neden, 92.000 YTL'ciklere secde ediyorsunuz?!... Bizim köpek bile bu denli ikircikli davranmıyor...
Toplumsal konulara yaklaşırken, bilimsel verilerle hareket etmek gerekir. Soyut, anlaşılması zor, kavramsallaştırırken büyük çaba gerektiren sözcüklerle, sanat değerlendirmesi yapılamaz. Bakınız Kurtuldu ne diyor; "Devletten ödenek alan tiyatroları neden ödenek aldınız diye suçlamak, onları dilenci gibi görmek, küçümsemek - kusura bakılmasın ama, bu - koskocaman bir sevgisizliktir." Her nedense, Kurtuldu "koskaca, koskocaman..." gibi sözcükleri çok seviyor. Bir de, çok öznel bir sözcük olan "sevgi" sözcüğünü, adeta bir cankurtaran simidi gibi görüyor... Biz, kendi adımıza, sadaka alanları suçlamıyoruz. Durum tespiti yapıyoruz. Sadaka alanlar, halk için hiçbir şey yapamaz diyoruz. Küçümsemiyoruz. Hiçimsiyoruz!...