Coşkun Büktel gibi önemli bir yazarı, Theope gibi önemli bir oyunu, Özdemir Nutku gibi önemli bir düzenbazı sitesine taşıyan A. Ertuğrul Timur, aşağıda sunduğumuz yazısında diyor ki;
"Bir akşam boyunca sohbet ettiğim, Ödenekli Tiyatro sanatçısı dostumun, ısrarla; 'özerklik bize göre değil' deyip, bana çizdiği ödenekli tiyatrolar tablosunun ardından, lanet okuyup 'eğer ödenekli tiyatro buysa, ben bile bu hale gelmiş kurumların kapatılması için mücadele ederim' diyebilecek bir noktaya bile geldiğim anlar oldu."
İnsanlık onurunu hiçimseyen Tiyatro Dükalığı'nın duyarsızlığına, pespayeliğine, vurdum duymazlığına, faşizmi besleyen boş vermişliğine, teslimiyetçiliğine, Vandallığına, estetik düşmanlığına... içerleyen Timur, bakınız, daha neler diyor:
Ahmet Ertuğrul Timur
Tiyatrom.com bugün internette Tiyatro alanında en iyi sitelerden birisidir. Çok değerli isimlerin yazdığı köşe yazıları ile, sizlerin değerli katkıları ile bu profesyonel görüntü daha da pekişti gelişti. Ama öte yanda ekranın bu yanında sadece ben varım ve maalesef ben zaafları, duyguları, umutları, umutsuzlukları, bıkkınlıkları, öfkeleri, kompleksleri, küskünlükleri, sevinçleri ile bir insanım
Bir profesyonel her durumda ve her şart altında vermekte olduğu hizmeti aksatmaksızın verir iç dünyasında fırtınalar kopsa da bunu dışarıya yansıtmaz. Fakat ben bir profesyonel değilim, duygularımı hiç gizlemedim şimdi de gizleyecek değilim. Bir ekip, kendi içerisinde üyelerden birinin eksiğini tamamlar, fakat ortada bir ekip de yok bireysel bir girişim var ve doğal olarak burada maalesef eksiği tamamlayacak bir kimse de yok.
Tümünüz tiyatrom.com'u çok seviyor, çok önemsiyor, olabilirsiniz ama unutmayınız ki bu sitenin yaratıcısı olarak benim bu siteyle ilgili sevgim ve duygularım sizden aşağıda asla olamaz.
Peki o halde neden son?
Çünkü bunca katkıya rağmen yıllardır yaptığım gelin bireysel bir yayın çizgisinden kurtarın, gelin bir yayın ekibi oluşturalım bir omurga oluşturalım çağrılarım hep sonuçsuz kaldı ve tiyatrom.com beyni çok ama omurgası tek parça bir yaratık olarak doğdu öyle de sürdü. Şimdi bu omurga yoruldu, bu omurga bu yükü taşıyamaz oldu, bu omurga artık bu siteye inancını kaybetti, heyecanını kaybetti. En iyi sizler bilirsiniz ki heyecan ve umutlar olmadan asla ve asla amatör bir çaba olmaz, olsa da sürmez.
Evet ben heyecanımı yitirdim, kırıldım, gücendim, alındım, öfkelendim, umudumu yitirdim... En önemlisi sanırım bu "umudu yitirmek" Aslında neden siteyi dondurma kararı aldığımı belki de uzun uzadıya anlatmam dahi gerekmez. Bu siteyi açarken yazdığım "Neden mi Tiyatro?" başlıklı yazımı açınız okuyunuz ve orda yazan her şeyin olumsuzunu alınız işte bunun için bitti benim için tiyatro. Ama ille de somut nedenler aranıyorsa buyurun aklıma ilk gelenleri sıralayayım...
1-Ben bu konuda oldukça hassas davranmaya ve damarlarımdan biri değil can damarım tıkanmaya çalışılırken tiyatro dünyasından kendi sanat dallarına, kendi meslektaşlarına yeterince sahip çıkılmadığını düşündüm.
2-Dışarıda bazı malum gazetelerin köşe yazarları "Tiyatro insanların çok da umurunda değil, halkın vergisi tiyatrolara mı gidecek, devlet tiyatroları kapatılmalı" gibi uzun uzun ciddi yazılar kaleme alırken bizim sitemizin müdavimi bazı tiyatrocuların forum sayfalarımızda aynen kendi ifadeleri ile "Köprü altı cam cam, öpsün seni amcam" seviyesinde tartışmalar(!) sürdürdüğünü okuyup kahroldum..
3-Bazı tiyatro derneklerinin bu konuda bir resmi bildiri bile yayınlama nezaketi göstermemesine içerledim
4-Üyelerini tamamen tiyatrocuların oluşturduğu bir e-mail grubuna bu olayla ilgili son gelişmeleri iletmemin ardından bu grup içerisinden bir kaç kişinin de olsa bu tür maillerden hoşnutsuzluğunu ifade etmesinden alındım..
5-Bazılarının bu muhalif havayı kullanıp arka planda kişisel pazarlıklar yaptığı söylentilerinden (Eğer bu gerçekse gerçekliğinden yok sadece söylenti ise böyle bir söylentinin yapılıyor olabilmesinden) tiksindim.
6-Acaba bir kamu hizmeti yapıp sanata sahip mi çıkıyorum, yoksa safça kullanılıyor muyum endişesi uykularımı kaçırdı..
7- Bir demokrasi mücadelesi verdiğimizi zannederken yandaşlarımın o kadar da demokrat olmadığını dramaturg, sanatçı, konservatuarlı, Dil tarihli gibi "ayrımcılıklar" yaptığını öğrenip şaşırdım, düş kırıklıkları yaşadım...
8- Konunun birinci ve ikinci dereceden sorumluları pişkin pişkin bir şey yokmuş gibi ortada demeçler verirken tanıdığımdan bu yana azmini takdirle, saygıyla takip ettiğim Sayın Savaş Aykılıç'ın (hak ediyorsa) neden böyle yaptığına, hak etmiyorsa neden afaroz edilme noktasına geldiğine ve bunda da payımız olmasına üzüldüm...
9- Sanat düşmanı bir görüşün, bugün elinde tuttuğu kurumların kaderiyle oynadığını ve yarın çeşitli yolları kullanarak özel tiyatrolara da elbet el atacağı gerçeğini görmezden gelip (Temelde Devlet Tiyatrolarına model olarak karşı dahi olsa) sanat düşmanı görüşe karşı yeterince duyarlı davranmayan sanat çevreleri gözümde değer kaybına uğradı..
10- Bir cumhuriyet kurumunun kapılarına kilit vurulup, binalarının yıkılması tartışılıp, sanatçıları aşağılanırken medyanın balerinlerin kilosu, bankamatik sanatçılığı gibi söylemleri öne çıkarmasına öfkelendim..
11- Bir akşam boyunca sohbet ettiğim Ödenekli Tiyatro sanatçısı dostumun ısrarla özerklik bize göre değil deyip bana çizdiği ödenekli tiyatrolar tablosunun ardından lanet okuyup "eğer ödenekli tiyatro buysa ben bile bu hale gelmiş kurumların kapatılması için mücadele ederim" diyebilecek bir noktaya bile geldiğim anlar oldu.
12- "Sahne tozu yutmuş olmak" , "sahne ışıklarının büyüsüne ömrünü adamış olmak" gibi afaki, soyut söylemlerle tiyatro tutkularını, tiyatro aşklarını dillendirenlerin bu büyük aşklarına tecavüz edilirken gözlerinin hala sahne ışıkları dışında yaşananlara yumuk olduğunu ve bu büyük aşkın toplumsal bir sanat yapma aşkından çok kişisel sanat yapma egosunun tatminine dayalı aşklar olduğunu düşünmeye başladım.
Kısaca dostlar,
Ben ille de özerklik, haydi şimdi özerklik, hadi tiyatromuza sahip çıkalım, hadi tiyatromuzu politikacının eline ve insafına bırakmayalım deyip dururken ve ertesi gün kalkıp 07 de işe gideceğim halde gece 03:00'lere dek siteye haber, yazı girme telaşıyla ayakta kalırken acaba onlar kendileri bu sorunlarını yeterince umursamıyorlar mıydı? Acaba üff sıktı bu DT sorunu mu diyorlardı? Acaba şimdi oturmuş rakı mı içiyorlardı? Acaba gerçekten arka planda pazarlıklar mı yapılıyordu? Acaba yine forum sayfalarında "köprüaltı cam cam" sohbeti mi yapıyorlardı? Acaba sanat toplumu dönüştürecek, ileri taşıyacak bir olgu olmaktan çıkıp topu topu bir kaç bin tiyatrocunun sadece geçim kaynağı yada kişisel sanatsal ego tatmin aracı mı olmuştu? Acaba, acaba, acaba?
Acaba değer miydi bu çaba, bu emek???
12 Eylül'ün çeyrek asırıncı yıl dönümünün ertesinde yani 13 Eylülde benim açımdan bitmişti artık umut, yıkılmıştı bir kale daha.
Çeyrek asır önce bir 12 Eylül'de O Marmarisli general yıldıramamıştı beni dostlar.. Ama şimdi 2005'in eylülünde topsuz, tüfeksiz, askersiz, umutsuz bırakmıştı beni gelişmeler. Pir Sultan Abdal'ın dediği gibi "Şu illerin taşı hiç bana değmez, İlle dostun gülü yaralar beni"
Burası bir profesyonel site değil ve ben bir amatörüm, Profesyoneller "duygularıyla" değil, "olması gerektiği gibi" hareket eder. Ama ben amatörüm ve her zaman duygularımla davrandım duygularımla davrandığım için siz beni ve bu siteyi sevmiştiniz ben yine öyle davranacağım.
Siteyi kapatma haberimiz yayına girdiği andan itibaren yüzlerce e-mail geldi. Her biri harika e-mailler, ve tümünü senelerce saklayacağım. Her biri çok değerli. Elbette tümü "hayır" diyordu, "hayır kapama"... Elbetteki bunun üzerine çok tereddütler yaşadım. Kalmalıyım dediğim anlar da oldu.
Ve sevgili dostlarım, tiyatroya, tiyatrocu dostlarıma bir inanç tazelemesini başarana dek aslında gitmem en doğrusu buna karar verdim. Çünkü bir ölçüde de olsa inancımı yitirdim, heyecanımı yitirdim. Bu inanç tazelemesini başaramadıktan sonra, bu heyecanı yeniden yakalayamadıktan sonra burada kalmam hem ikiyüzlülük olacak, hem de size de yarar getirmeyecekti. Heyecanını ve inancını bir ölçüde de olsa yitirmiş bir tiyatrom.com, sizin tanıdığınız, bildiğiniz, "gitme" dediğiniz tiyatrom.com olamazdı bu nedenle aslında biraz da sizin bu övgü dolu satırlarınızdan dolayı gitmeliydim..
Herkes gitme dedi herkes son derece onore edici son derece gurur okşayıcı mektuplar yazdı... Sadece iki kişi "git, gitmelisin" dedi. İkisi de çok genç arkadaşlar ve aslında ikisi de çok iyi hissetmişti beni.
O halde bırakalım da final yazısını ben değil gençler yazsın, onların sadece bana değil anlamak isteyen herkese mesajı var...
ÖNCÜ YILGIN İSİMLİ GENÇ OKURUM FORUM SAYFALARINDAKİ ARTIK AKIL ALMAZ NOKTALARA GELEN KAPIŞMALARI OKUMUŞ VE ARDINDAN ŞU YAZIYI EKLEMİŞ
Merhaba...
Sevgili ağabey; adına açılan sayfayı dikkatlice okudum... Çok üzüldüm.. Evet yıpranmışsın.. Hasan ağabeyin yazdıklarını ne cahiller ne alimler okudu.. Ne körler ne dilsizler anladı.! Sana eğer hakkım var ise GİT ! demeliyim yok ise yine de GİT ! demeliyim.. Git ağabey yoksa sonun kan revan içinde ki sezar gibi olacak.. Darbe vurmayı seven sevene ama ben onları sevmiyorum ! Mefta nın başında ki çok hırslı akrabalar gibi hala diş gösteriyorlar..! GİT ! ağabey ve sakın düşünme..! Yazık şunca emeke yazık ki ne yazık..!!!
Yine bir başka genç okurum Efe Tunçer'den gelen e-mail
Sayın Ertuğrul Timur,
Bilmiyorum Türkiye'de hala sanat var diyebilir miyiz? Veya o sanatı yaşatmaya çalışan insanlar var diyebilir miyiz? Ya da bütün sivri, yani sivri ucunu Türkiye'yi bir şeyhler ülkesine çevirmeye çalışan insanlara batıran herkesi bir girdap gibi çeken bu düzende acaba gerçekten yaşıyoruz diyebilir miyiz? İnanın bilmiyorum "tiyatrocu" olan herkesin bu mesleği bu tutkuyu gerçekten sevdiğine inanabilir miyiz bunu da bilmiyorum. Çünkü hepimiz biliyoruz sanatın elleride ideolojilerin zincirlerine vuruldu...Ve bunu söyleyen önceden uyaran insanlar da popülist bir paranoyayla suçlandı ki bu yüzden geldiğimiz nokta bugün burası.Tüm bunlar gerçekler... Ama ben belki gençliğinde verdiği bir ruh haliyle başka gerçekler de görüyorum...Yıllardır hiç bir karşılık beklemeden tiyatronun "MUHALİF" yanını resmeden körlere yobazlara gözlerini biraz olsun açtırmaya çalışan sizlerin varşığını biliyorum...AKM eyleminde içinde bazı tiyatrocuların da bulunduğu "eğlenen" grup eğlene dursun kare kare resimler çeken sizin varlığınızı biliyorum....Veya yanına gittiğimde bana inanılmaz mütavazi bir tavırla merhaba diyip sözlerimin sonuna kadar beni dinleyen Celal Kadri Kınoğlu gibi sanatçıların varolduğunu da biliyorum... Özerkleşmeyi malum kurumun içinde bulunan insanlardan belki de daha çok istediğinizi biliyorum...Kısacası bir zamanlar Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı gibi "nasıl ve nereden geleceğini bilmeden güzel günlere inanıyorum"İşte bu yüzden sitenizle ilgili en doğru kararı vereceğinize inanıyorum bu yüzden size hem uğurlar olsun hem de merhaba diyorumİyi ki vardınız, iyi ki varısınızTürkiye'de sizin gibi insanların olduğunu bildiğim süreceBen hiçbir şeyden zerre kadar korkmuyorumEn içten duygu ve düşüncelerimle
Şimdilik hoşçakalın dostlarım. Bu yoğun ilgi ve itirazdan sonra bu ayrılığa nokta demeye dilim varmıyor sadece virgül diyorum. Belki yine bu pencereden belki başka bir pencereden ama mutlaka kaldığımız yerden beni anlayabilmiş olanlarla mutlaka yolumuza devam edeceğiz. Yeter ki umutlarımız, ütopyalarımız tükenmesin.
Ahmet Ertuğrul Timur
tıkla: tiyatrom