ALEKSANDR FEVRALSKİ'NİN TÜRKÇE BASIMA ÖNSÖZÜ
Her yazar gibi, çalışmamın sadece kendi dilimde değil, yabancı dillerde de yayımlanması benim için de hoş bir şey. Fakat bana özellikle sevinç veren, büyük Türk şair ve oyun yazarının anısına adanmış bu yapıtın, onun kendi yurdunda yayınlanmakta oluşudur. Türk okurlarına, Nazım Hikmet hakkında henüz bilmedikleri ve özellikle onun Moskova'daki yıllarına ilişkin şeyleri anlatabileceğimden ötürü sevinç duyuyorum. Nazım'ı gençlik yıllarımızda -bindokuzyüz yirmilerde- görmek, işitmek, kendisiyle sohbet etmek ve sonradan da bindokuzyüz elli yılları ve bindokuzyüz altmış başlarında onunla sadece görüşmek değil, birlikte çalışma şansına eriştim. Beni, dostu olarak adlandırmasından ötürü övünç duymaktayım.
Nazım Moskova'da, toplam olarak, hemen hemen yirmi yıl, yaşamının üçte biri kadar bir süre yaşadı. Genç Nazım'ın, şair, oyun yazarı ve bir toplum eylemcisi olarak kişiliği Moskova'da biçimlendi ve sonra hemen hemen elli yaşında bir insan olarak yeniden geldiği Moskova'da yaşamının son oniki yılı geçti. Bu sırada artık tüm dünyada yirminci yüzyılın en seçkin şairlerinden biri olarak tanınmıştı.
Büyük Alman şairi Heinrich Heine ve büyük Leh şairi Adam Mitskeviç, Fransa'da yaşamışlar, konukseverliğinden ötürü bu ülkeye minnettar olmuşlar, fakat bir yabancı ve göçmen olarak kalmışlardı. Nazım Hikmet için söz konusu olan ise, tümüyle başka bir şeydir. Sovyetler Birliğinde o, kendini hiç bir zaman bir göçmen olarak hissetmedi. Çünkü onun idealleri Sovyet insanlarını da coşturan, onların tüm yaşam ve eylemlerine sinmiş olan aynı ideallerdi. Nazım pek çok kez "Sovyetler Birliği, benim ikinci yurdumdur" demiş, fakat bununla birlikte, yurdu Türkiye'yi hiç bir zaman unutmamıştır. Moskova'da onu seven insanlarla çevrili olmasına ve o zamanki Türkiye'de düşlemesi bile olanaksız sakin ve verimli bir çalışma için koşullar burada kendisine yaratılmış olmasına karşın, her saat, her dakika yurdunu düşünmekte ve özlemekteydi. Moskova'da en seçkin yapıtlarından pek çoğunu yazdı, Sovyet ülkesinin edebiyat-sanat, toplum-siyasa yaşamına etkin olarak katıldı. Ve hiç kuşkusuz, Sovyet şiiri ve oyun yazarlığı, Türk dostumuzun Moskova'da yarattığı, Rus diline ve Sovyetler Birliği'nin öteki halklarının dillerine hemen çevrilen yapıtlarıyla zenginlik kazandı.
İçinde bu çalışmanın yer aldığı "Çağın Yaşıtının Notları" başlığını taşıyan kitabım dört bölümden oluşmaktadır: "Lunaçarski", "Mayakovski", "Meyerhold" ve "Nazım Hikmet". Bana öyle geliyor ki Nazım'a ilişkin anılarım, Sovyet kültürünün çok büyük üç ustasına ilişkin anılarla organik bir bütünlük içindedir. Nazım Hikmet de, onlar gibi, bu kültürün kurulmasına etkin olarak katıldı. Ve onun yaratıcılığı, ötekilerin etkinlikleri gibi, ilerici insanlığın yarattığı dünya kültürünün ayrılmaz parçasıdır.
Nazım Hikmet, yaşamı ve yaratıcılığı en dikkatli ve kapsamlı bir incelemeye hak kazanmış, dünya çapında dehalardandı. Kendisiyle karşılaşmalarımızı ve sohbetlerimizi içeren notlarımın, Türkiye'nin en büyük şairi hakkında yavaş yavaş biriken bilgiler toplamına bir katkı olacağını ummak istiyorum. Bu bakımdan, bu notlarımın, onun yapıtlarını yarattığı dilde yayımlanması özellikle çok istediğim bir şey.
Yazdıklarımı, bu umutla, Türk okurların yargısına sunuyorum.
Moskova, 14 Temmuz 1977
A. Fevralski