30 Nisan 2007 Pazartesi

Sitelerarası değerlendirme

Biz, tiyatro hakkında tartışmadan yanayız... "Kol kırılır yen içinde kalır" anlayışına sahip değiliz... Bir tür sanatsal şovenizm olan; "ayrılıklarımızı gizleyelim" düşüncesiyle hareket etmiyoruz...

İmdi, tiyatronline sitesinin editör yazısını değerlendirelim:


(Ön not: tırnak içindeki yazılar Yaşam Kaya tarafından ve koyu harfli olanlar bizim tarafımızdan yazılmıştır.)

"Toplumumuzun tamamına egemen durumda yozlaşma."
Bu söz, son derecede yanlış bir tanımlama... Tamamıyla, teslimiyetçi ve yazgıcı bir görüş... Okuru edilgenleştirici bir söz...

"Elini attığın yerden din hegemonyası yahut adı konmamış milliyetçilik çığırtkanlığı çıkıyor sebepsiz."
Bu söz de son derecede tehlikeli... Din hegemonyasından öte, egemenlerin dinsel motiflerle toplum mühendisliği yapma çabası denilebilir... "Adı konmamış milliyetçilik" değil, üstüne dinsel sos serpilmiş faşizm sözkonusu olan...

"Sanatın gereksiz olduğunu düşünenler mi ya da tiyatroyu bir çırpıda yok etmeye çalışanlar mı?"
Soru sormak için soru sorulmuş ve hiçbir toplumsal yararı olmayan bir tümce...

"W. Benjamin 'geri kalmış toplumlar önce kendi değerlerini yer tüketir' diyor."
Diyebilir, demiştir... Bu arada, çok sevmemize karşın, Benjamin'in intiharı da belleğimizde...

"Ben sıralasam mı tüketmek olduğumuz değerleri?"
Ben, biz, sosyalistler tüketmiyor! Kapitalistler tüketiyor ve bilinçli olarak tüketiyor!

"Bana ne hacet!"
Tersinleme (ironi) mi yapıyorsun, gerçekten sana hacet olmadığını anladın mı?!

"Bu yazımı okuyanların aklına şimdiden gelmiştir; AKM, Muhsin Ertuğrul, İstanbul Radyosu, Darphane... vs."
Sen söyleyene dek gelmemişti aklımıza!!!

"İki büyük eylem düzenledik."
Tebrik etmek gerekir!

"AKM önünde ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde."
Bir kez daha tebrik etmek gerekir!

"Otobüslerle geçen, iş yerlerinden kafalarını pencerelere uzatan insanların şaşkın bakışları arasında yaptık eylemimizi."
İşte burası zurnanın "zırt" dediği yer... O bahsettiğiniz emekçi kitle, sizin losyonlu ve kravatlı dünyanızı anlayamıyor, anlamak istemiyor, anlamak zorunda değil!!!

"Bizler o gün onlar için oradaydık."
Biz orada değil, emekçilerin içindeydik...

"Otobüsü içinde cehalet yangınına körükle giden, iş yerinde kendi sistemine tutsak olmuş insanların ileriki yaşantılarında skolastik düşünceye boğulmamaları için tüm çabamız." Çabanızı sevelim...

"Kaç tane insan bunun farkında?"
İşçi sınıfı, kendi iktidarını kurduktan sonra, kendi tiyatrosunu da kurabilecek güce erecektir... Fransızların ittirmesiyle Şehir Tiyatroları, Almanların kaktırmasıyla Devlet Tiyatroları kuran burjuvazinin elma şekerine gereksinimi yok emekçilerin...

"İlerleyen günlerde bu sahneleri, kültürel değerleri kurtarabilecek miyiz bilinmez (?)"
O, sizin sorununuz... Bizim; çürümüş, küflenmiş, intihar etmiş, ceset haline gelmiş yerleri kurtarma gibi bir derdimiz yok...

"Ama inançlarımız bizi aldatmaz ise eğer, bu binaları yıkmaya kimselerin cesareti yetmeyecek!" Tamamıyla bir yanılsama...

"Dozerlerin döverek yıktığı, kül olmuş binalar görmeyecek bu insanlık!"
Daha neler görecek...

"İsmi lazım olmayan siyasi parti, kendisine Osmanlı Kültürü'nü örnek alıyor."
Neden ismi gerekmesin ki? AKP... Keşke Osmanlı Kültürü'nü örnek alsa... Tamamıyla Amerikan tipi yaşam kültürünü dayatıyorlar...

"Oraya buraya İstanbul'un her yanına Lale ekip duruyor."
İsterlerse şeftali eksinler, bu durum, onları da kurtaramayacak...

"Ama neden lale ektiğini, hangi sebeple bunu yaptığını kendisi bile bilmiyor."
Sana öyle geliyor...

"Lale Devri, Avrupa karşısında gerileyen bir Osmanlı'nın kendisini sanatta, kültürde toparlama devridir."
Daha neler duyacağız?!!!

"Matbaa yeniliği, elçilerle ve şairlerin sanatta el üstünde tutulması, saray şairlerinin ve yazarlarının çoğaltılması bu devirle beraber başlar."
Şimdi de Zaman gazetesi ve Samanyolu TV'de çoğaltılıyor şairler ve yazarlar...

"Osmanlı, kültürel mirasını arttırarak toplumunu eğitme rolüne bürünmüştür."
Kötü bir role bürünme durumu...

"İstanbul'a Hollanda'dan laleler getirilerek toplumu hem içten hem de dıştan güzel kılmak istemiştir."
Allah Allah, demek lale güzel kılıyor toplumu... Şimdi de bunlar ektiğine göre, demek yine güzel kılınmış oluyor... Hatta Bizim Tiyatro patronu diyalektikçi Zafer Diper bile, Samanyolu TV'de namaz kılıyor... Ne ala memleket...

"Taksim Meydanı'nda ekilen laleler arasından AKM binasına bakanlarınız görmüştür o güzelliği." Görmüş olabilirler...

"Ya da görmeyenler için şunu söylemem lazım; kültürel güzellik, dış güzellikle olağanüstü güzellikte birleşiyor."
Konyalı genç yazar adayı Mehmet Bozkır da, sizinle güzellikte birleşiyor... (tıklayın: OYUN)

"O partinin temsilcileri 'Lale Devri'ni anımsatan güzellikler oluşturmanın hayalini kurarken, kültürel ne kadar değerimiz varsa yok etmeye çalışıyor."
Siz de onların kültürel değerlerini yok etmeye çalışın... Örnekse Zaman gazetesine, Samanyolu TV'ye eleştiri getiren yazılar yazın... İ. Mine Acar ve Kemal Başar'ı yerden yere vurun...

"Laleler içinde sanatla buluşan Osmanlı ömrünü uzatarak kültürel politikalarını değiştirmiştir." Konyalı genç yazar adayı Mehmet Bozkır da, sizin politika düşmanı yanınızdan güç alarak, politik tiyatro yayını yapan OYUN'u terk etmiştir...

"Bir de 2000'li yıllarda oraya buraya lale eken zihinlere bakınız!"
Bakalım... Kemal Başar'a sayfalarını açan kişilerin böyle ünlemli (!) tümce kurmaları, hiç de inandırıcı olmuyor...

"Büyük sermayelerden üç beş kuruş para alabilmek için ne kadar kültürel değerimiz varsa yok etmeye çalışıyorlar."
Onlar, yani adını anma cesareti gösteremediğiniz AKP, zaten onların büyük sermayedarların görevlendirdiği, emperyalizme hizmet için var olan bir örgüt...

"Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettiğinde, Bizans'tan kalan hiçbir sanat değerini yıkmamıştı."
Aynı zamanda, kendisini 'Bizans Padişahı' olarak da ilan etmişti...

"Hatta sanatçılara geniş haklar sunarak sanatlarını icra etmelerini sağlamıştı." İmparatorluğu'nun bekası için doğru bir karar vermiş Fatih...

"Sultan Mehmet devrinde vahşi kapitalizm olsaydı ve her yana süper market kurma hayali içinde şirketler padişahı sıkıştırsaydı, emin olun yine de o değerlerin yıkılmasına engel olurdu Osmanlı!" Bizi çok güldürüyorsun Yaşam Kaya...

"Bugünlere kadar gelen Ayasofya ve kiliseleri bir düşünün?..."
Düşünelim... Şimdi de, Antalya'da her sokakta kilise açılıyor... Ne farkı var ki?!!!

"Şimdinin zihniyeti kendisine örnek aldığı Osmanlı'nın tırnağı dahi olamaz."
Uçtun yine Yaşam...

"Oraya buraya lale ekerek, İstanbulluyu, Türkleri kandıramaz."
Kandırır be Yaşam!!!

"Daha 90. yılına girmemiş Cumhuriyet değerlerini yıkarak, arzu duyulan o karanlık, insanlık dışı günleri göstermeye kimselerin gücü yetmeyecek."
Bu gidişle, sizin gibi yayıncılar oldukça, daha neler gelecek başımıza...

"Sayımızı binlerle ifade eden bazı yayın organları gerçekleri inatla görmek istemiyor."
Sana öyle geliyor Yaşam... O organların görevi (tiyatronline da içinde) asal görevi, gerçeklerin üstünü örtmek... Mehmet Bozkır olayı küçük bir örnek...

"O binler diye küçümsenen kalabalık milyonlarca yürekle birleşmiş durumda." Tam bir hamaset politikası...

"Tiyatronun biz emekçileri burada olduğumuz müddet, cumhuriyetin tüm değerleri sapasağlam yerinde kalacak." Düş görmek iyidir!!!

"Umutsuz olmamak gerekli..." Umut için savaşım vermek gerekli!!!

"Şair Edip Cansever'in dediği üzere: 'Nedensiz bir çocuk ağlaması bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır...' " Küçükburjuva şairlerden alınan ödünç sloganlarla hiçbir yere varılamaz...

"Bizler o güleceğimiz günlerin başındayız sadece." Yuvarlak laflarla yazı yazma şampiyonuna başarılar dileriz... Bir de Mehmet Bozkır konusunda açıklama bekleriz...

tıklayın: tiyatronline