27 Mart'ın Soruları ve Yücel Erten'in Verdiği Ev Ödevi
Üzerine.
Yazar Mustafa Demirkanlı
20 Nisan 2014
ITI (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) Türkiye Merkezi’ni senede bir defa hatırlarız; 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’ni kime yazdırma kararı almışlar diye…
Yazar Mustafa Demirkanlı
20 Nisan 2014
ITI (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) Türkiye Merkezi’ni senede bir defa hatırlarız; 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’ni kime yazdırma kararı almışlar diye…
Konuya iki noktadan yaklaşacağım. Yücel Erten’in aşağıdaki
sorusuna yanıt vererek başlayacağım (Bir kısmını facebook’da açıklamıştım.)
Sonrasında da Yücel Erten’e bir sorum olacak. Buradan hareketle şu 27 Mart
bildirisi meselesini de masaya yatırıp, sağlıklı bir sürece evirilebiliriz
belki.
Yücel Erten’in facebook mesajı şöyleydi:
“Günaydın! Cumhuriyet portaldeki bu haberde, gazeteye
verdiğim yanıtın bir bölümü yer almış. Tamamını burada paylaşayım:
“30 yıldır merak ederim: Bu Uluslararası Tiyatro
Enstitüsü’nün Türkiye Milli Merkezi kimlerden oluşur? Onları oraya kim seçer ya
da tayin eder? Yaptığım internet araştırması, uluslararası ITI web sitesinde
Refik Erduran’ın özel telefon ve adresinden başka bir şey göstermedi. Türkiye
merkezine ait bir web sayfasından geçtim, tıklanabilir bir link bile yok.
Kusura bakmasınlar ama, haber vermeden tatile çıkmış mahalle muhtarı gibi bir
durum. Kuruluşun varlığı, yapısı, etkinlikleri hakkında bir şey duyan, bilen,
gören varsa, tiyatro dünyamızı haberdar etsin lütfen.
Bildirinin içeriği için ne diyeyim? Sanat alanlarımıza
hunharca bir yıkımcılık ve açgözlü bir rantçılık ile dalan bir iktidarın
karşısında biz sanatçılara ‘empati’ öneriyor. Daha kestirmeden söyleyecek
olursak: İktidarın elemanları baltayı alıp bağa girmiş; ama bildiride bize hala
“mesele bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir” masalı yutturulmaya çalışılıyor.
Ben öncelikle o bildirinin altında imzası olan “İcra
Komitesi” üyelerini saydamlığa davet etmek istiyorum. Kendilerini kamuya açıklasınlar
lütfen. Kimlerdir ve gerçekten o bildiriye imza attılar mı, bilelim?…”
Evet, Dionizos aşkına, “Dünya Tiyatro Günü” hatırına, bir yanıt veren çıkar mı acaba?”
***
Bu yardım çığlığı 🙂 üzerine kolları sıvayıp
Refik Abi’yi (Erduran) aradım, “Bu sene bildiriyi siz İcra Komitesi olarak
yazmışsınız, bu komitede kimler var?” soruma şu yanıtı aldım: Refik Erduran,
Emre Erdem, Ayşe Emel Mesci, Engin Uludağ, Recep Bilginer (Haziran 2005), Osman
Necmi Karaca (Aralık 2013)
Bilginer’le Karaca’nın yanındaki tarihler, vefat tarihleri.
Bu tarihler bize en azından Haziran 2005’den bu yana ITI Genel Kurulu’nun
yapılmadığını gösteriyor. Genel Kurul kimlerden oluşuyor sorusunun yanıtı da
şöyle: Turan Oflazoğlu, Erol Keskin, Şükrü Türen, Mazlum Kiper, Raik Alnıaçık,
Savaş Aykılıç, Tamer Levent, Özdemir Nutku, Ayşegül Yüksel, Zeynep Oral, Selda
Öndül, Göksel Kortay, Lemi Bilgin, Hale Kuntay, Ülkü Ayvaz, Sevgi Sanlı, Tuncer
Cücenoğlu ve Nurhan Karadağ.
Vefat etmiş üyeleri de sayarsak tamamı 24 kişiden oluşuyor,
bu sayı en fazla olabilecek sayıymış, 24’den fazla olamazmış.
Bu 24 kişi nasıl belirleniyor?
Aslında çok demokratik bir model olduğu söylenebilir. Genel
Kurul’da tüm üyeler istedikleri kişileri öneriyorlar, sonra kapalı oylama
yapılıyor, mevcutlar ve önerilenler içinden en yüksek oyu alan 24 kişi Genel
Kurul’u, ilk 6 üye İcra Komitesi’ni oluşturuyor, İcra Komitesi de arasından
Başkan’ı seçiyor. Model bence fena olmadığı gibi, oldukça iyi de denebilir,
ancak Genel Kurul yapılmayınca, modelin de anlamı kalmıyor.
Refik Abi (Erduran) yanılmıyorsam kurucu başkan, o gün
bugündür ITI’yı yönetiyor, bildirileri de kimin yazacağını belirliyor, İcra
Komitesi’ndekilere önerisini iletiyor, itiraz gelmeyince de önerilen kişi o
yılın ulusal bildirisini kaleme alıyor.
Genellikle İ.B.B. Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları’na
atama yapıldığında Genel Sanat Yönetmenleri de o yılın bildirisini kaleme
alıyor? Bildiğim kadarıyla önerilenlerden sadece Lemi Bilgin kabul etmedi,
“görevdeyken bu bildiriyi yazma sorumluluğunu taşımam.” dedi ve yazmadı.
Genellikle de kimse itiraz etmiyor, yazıyor. Orhan Alkaya’ya kabul etmemesini,
bu belirlenmenin şahsına değil, makamına yönelik olduğunu ifade etmiştim,
önerimi kabul etmedi, yazdı. Daha vahimi Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olan
Rahmi Dilligil’e yazdırılması tam bir fiyaskoydu, fiyaskoydu çünkü Rahmi
Dilligil eser hırsızlığı ile suçlanıyor, Cumhuriyet Savcısı’nın soruşturma
talebi dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından reddediliyor ve
soruşturma dosyası zorunlu olarak rafa kaldırılıyordu. Oysa iddialar çok
ciddiydi ve açıklığa kavuşup Rahmi Dilligil aklanana kadar bu bildirinin
yazdırılmaması gerekiyordu ama Refik Abi bunu ciddiye almayıp, hakkında
yargının mahkumiyet kararı yok diyerek, ısrarla Dilligil’e yazdırdı, biz o ay
Tiyatro… Tiyatro…’da siyah bir sayfa olarak yer verdik bildiriye, yayımlamadık.
Devlet Tiyatroları’nın, Şehir Tiyatroları’nın sahnelerinde okundu o bildiri.
ITI, yargı kararlarını değil etiği dikkate almalıydı, almadı.
Bu geçmişi aktarmamın nedeni, Refik Erduran’a karşı çıkacak,
dolayısıyla ITI’nın sorgulanacağı çok daha önemli durumlar vardı… Yoksa, bu
yılki uygulamaya bakarak karşı çıkmanın biraz gecikmiş kahramanlık olduğunu
düşünüyorum yani Sarı Öküz verilmeyecekti.
Bu Yılın Bildirisini Kim Yazdırdı?
Bildirinin altındaki imzaya bakarsan ITI Türkiye Merkezi,
yani; Refik Erduran, Emre Erdem, Ayşe Emel Mesci, Engin Uludağ, Recep Bilginer
(Haziran 2005), Osman Necmi Karaca (Aralık 2013). Recep Bilginer ve Osman Necmi
Karaca’yı doğal nedenlerden dolayı bir kenara bırakırsak diğer üyeleri
görüşlerini almak için aradım. Emre Erdem’e ulaşamadım, -Refik Abi de
ulaşamıyormuş, demek ki Emre’nin haberi yok. Engin Uludağ, bildiriyi
görmediğini ama “Refik Abi yazdıysa doğru yazmıştır” diyerek görüşünü belirtti.
Ayşe Emel Mesci ise bildiriyi basından öğrendiğini, böylesi bir bildiriye
katılmasının mümkün olmadığını, Cumhuriyet’te yazacağı yazıyla durumu kamuoyuna
açıklayacağını ifade etti.
Refik Erduran Kendi Yazmış, Komite Adına Yayımlamış
Refik Abi, böylesi bir bildirinin bu dönemde, bu sözcüklerle
ifade edilmesinin doğru olacağını düşünmüş ve yazmış, İcra Komitesi adına
yayımlamış. Doğru olduğunu söyleyemem, yakışıklı da olmamış ama bu ve benzeri
rahatlığı başta yukarıda isimlerini sıraladığım Genel Kurul üyeleri, sonra da
tüm tiyatro camiası sormadığı, sorgulamadığı için kusurludur bence…
Yücel Erten'e Ev Ödevi 🙂
Ben, ev ödevimi yapmaya çalıştım, oldukça da kapsamlı bir tablo çıktı ortaya. Onanacak, kabul edilecek bir tablo değil ama uluslararası bir yapının, kabul edilen bir örgütün Türkiye ayağı, kimsenin ilgilenmeyerek Refik Erduran’a bıraktığı ve ikisi vefat etmiş 24 tiyatro insanının isimleriyle arkasında olduğu (Ben yokum orada diyen çıkmadığına göre, imzalar geçerli olmalı) bir kuruluş; aksaklıkları, yanlışları ifade ettik, daha da eklenebilir.
Benim itirazım ve bu yıla ilişkin sorumu Yücel Erten’e
sormamın nedeni şu: Alternatif Bildiri’yi her yıl kim, kimden aldığı yetkiyle
belirliyor? Gerçekten bilmiyorum.
Bu yıl için “Sanat Örgütlerinin ortak kararı ile bu yıl
bildirimizi Sayın Yücel Erten kaleme almıştır.” ifadesini biliyorum,
“Sanatçılar Girişimi” facebook sayfasında gördüm ama o sanat örgütlerinin
hangileri olduğunu, ne zaman nerede toplantı yaparak ya da mailleşerek bu
kararı aldıklarını bilmiyorum, bulamadım da ama sizin (Yücel Erten) biliyor
olduğunuzu var saymam gerektiğini düşünüyorum. Sanatçılar Girişimi’nin facebook
sayfasından yapılan açıklamaya baktığımızda bir başka notla daha
karşılaşıyoruz: “Tiyatro Platformu, Türkiye Tiyatrolar Birliği, UPSD, TEB,
Özerk Sanat Konseyi, TOMEB İst. ŞUBE tarafından imzalanmıştır ve tüm sanat
örgütlerin imzaları için dolaşımdadır.” açıklamasına bakınca sanki Sanatçılar
Girişimi mi karar vermiş bildirini Yücel Erten’in yazmasına sorusunu
sorabiliyorum kendime ama tek başına mı vermiş/ler bu kararı onu bilmiyorum,
açıklama yok.
Sonrasında TOBAV'ın da onay verdiğini biliyorum ama bildiri
yayımlandıktan sonrasına ait o onay, sanırım yukarıdaki örgütler de yazılmış
bildiriyi onaylıyor, dolaşımda olduğuna göre çok sayıda STK daha eklenmiştir
ama Yücel Erten'e bu görevi kim verdi? Soru bu?
Alternatif Bildiri Yazılması ve Bu Bildiriyi Yücel Erten'in
Yazmasını Kim Önerdi?
Başta söylemem gerekeni sonda söylüyorum, konumuz bu olmadığı için sona bıraktım. Yücel Erten'in kaleme aldığı bildiri keşke bu yılın ulusal bildirisi olsaydı, tarihe not olarak böyle geçseydi keşke. Sorunlara altını kalın kalın çizerek parmak basan, her sözcüğü özenle seçilmiş, tiyatronun içinde bulunduğu dönemdeki sorunlarını çok doğru aktaran bu bildiriye imzamı atmayı bir onur sayarım ama her yıl değişen biri/lerinin, neredeyse erken kalkanın bildiri yazdırdığı bir sürece kurban gitmemesi için, yazıldıktan sonra imzaya açılması değil de kimin, hangi örgüt ya da örgütler adına bu işin sorumluluğunu üstlendiğini bilirsek ITI'ya yönelik eleştirilerimiz daha da anlam kazanacak. ITI'yda Refik Abi'yi biliyoruz ve eleştiriyoruz ama buradaki yapıda en azından benim bildiğim, muhatap alabileceğim kişi göremiyorum, ahbap çavuş ilişkisi denmesinden de çok korkarım. Bu sorumluluğu üstlenen kişi, sözcü, örgüt her neyse, bilmiyorsak, açık değilse yani itirazlarımız ilkelere değil de keyfimize göre belirleniyorsa, ITI'ya, daha doğrusu Refik Erduran'a söyleyecek tek lafımız olmamalı, böyle sessizce geçiştirirsek, beğenmediğimiz örgüt de kalmaz ortada, kişilerin dedikleri olur, kabul görür… R. T. Erdoğan da bu anlayışın ürünü değil mi? Bu sorular sorulmazsa, sessizce kabullenilirse, tepkisizlik tiyatro dünyasını daha da vahim bir sorumsuzluklar zincirinin içine itilmesine yol açacak ki…
Başta söylemem gerekeni sonda söylüyorum, konumuz bu olmadığı için sona bıraktım. Yücel Erten'in kaleme aldığı bildiri keşke bu yılın ulusal bildirisi olsaydı, tarihe not olarak böyle geçseydi keşke. Sorunlara altını kalın kalın çizerek parmak basan, her sözcüğü özenle seçilmiş, tiyatronun içinde bulunduğu dönemdeki sorunlarını çok doğru aktaran bu bildiriye imzamı atmayı bir onur sayarım ama her yıl değişen biri/lerinin, neredeyse erken kalkanın bildiri yazdırdığı bir sürece kurban gitmemesi için, yazıldıktan sonra imzaya açılması değil de kimin, hangi örgüt ya da örgütler adına bu işin sorumluluğunu üstlendiğini bilirsek ITI'ya yönelik eleştirilerimiz daha da anlam kazanacak. ITI'yda Refik Abi'yi biliyoruz ve eleştiriyoruz ama buradaki yapıda en azından benim bildiğim, muhatap alabileceğim kişi göremiyorum, ahbap çavuş ilişkisi denmesinden de çok korkarım. Bu sorumluluğu üstlenen kişi, sözcü, örgüt her neyse, bilmiyorsak, açık değilse yani itirazlarımız ilkelere değil de keyfimize göre belirleniyorsa, ITI'ya, daha doğrusu Refik Erduran'a söyleyecek tek lafımız olmamalı, böyle sessizce geçiştirirsek, beğenmediğimiz örgüt de kalmaz ortada, kişilerin dedikleri olur, kabul görür… R. T. Erdoğan da bu anlayışın ürünü değil mi? Bu sorular sorulmazsa, sessizce kabullenilirse, tepkisizlik tiyatro dünyasını daha da vahim bir sorumsuzluklar zincirinin içine itilmesine yol açacak ki…
Ki…'yi sizin (Yücel Erten) açıklamalarınızdan sonra birlikte
tamamlamak dileği ile…