29 Mart 2017 Çarşamba

MUHBİR Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, İ. Rahmi Dilligil'e komplo mu kurdu?

27 Mart'ın Soruları ve Yücel Erten'in Verdiği Ev Ödevi Üzerine.

Yazar Mustafa Demirkanlı
20 Nisan 2014

ITI (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) Türkiye Merkezi’ni senede bir defa hatırlarız; 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’ni kime yazdırma kararı almışlar diye…

Konuya iki noktadan yaklaşacağım. Yücel Erten’in aşağıdaki sorusuna yanıt vererek başlayacağım (Bir kısmını facebook’da açıklamıştım.) Sonrasında da Yücel Erten’e bir sorum olacak. Buradan hareketle şu 27 Mart bildirisi meselesini de masaya yatırıp, sağlıklı bir sürece evirilebiliriz belki.

Yücel Erten’in facebook mesajı şöyleydi:
“Günaydın! Cumhuriyet portaldeki bu haberde, gazeteye verdiğim yanıtın bir bölümü yer almış. Tamamını burada paylaşayım:

“30 yıldır merak ederim: Bu Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün Türkiye Milli Merkezi kimlerden oluşur? Onları oraya kim seçer ya da tayin eder? Yaptığım internet araştırması, uluslararası ITI web sitesinde Refik Erduran’ın özel telefon ve adresinden başka bir şey göstermedi. Türkiye merkezine ait bir web sayfasından geçtim, tıklanabilir bir link bile yok. Kusura bakmasınlar ama, haber vermeden tatile çıkmış mahalle muhtarı gibi bir durum. Kuruluşun varlığı, yapısı, etkinlikleri hakkında bir şey duyan, bilen, gören varsa, tiyatro dünyamızı haberdar etsin lütfen.

Bildirinin içeriği için ne diyeyim? Sanat alanlarımıza hunharca bir yıkımcılık ve açgözlü bir rantçılık ile dalan bir iktidarın karşısında biz sanatçılara ‘empati’ öneriyor. Daha kestirmeden söyleyecek olursak: İktidarın elemanları baltayı alıp bağa girmiş; ama bildiride bize hala “mesele bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir” masalı yutturulmaya çalışılıyor.

Ben öncelikle o bildirinin altında imzası olan “İcra Komitesi” üyelerini saydamlığa davet etmek istiyorum. Kendilerini kamuya açıklasınlar lütfen. Kimlerdir ve gerçekten o bildiriye imza attılar mı, bilelim?…”

Evet, Dionizos aşkına, “Dünya Tiyatro Günü” hatırına, bir yanıt veren çıkar mı acaba?”

***

Bu yardım çığlığı 🙂 üzerine kolları sıvayıp Refik Abi’yi (Erduran) aradım, “Bu sene bildiriyi siz İcra Komitesi olarak yazmışsınız, bu komitede kimler var?” soruma şu yanıtı aldım: Refik Erduran, Emre Erdem, Ayşe Emel Mesci, Engin Uludağ, Recep Bilginer (Haziran 2005), Osman Necmi Karaca (Aralık 2013)

Bilginer’le Karaca’nın yanındaki tarihler, vefat tarihleri. Bu tarihler bize en azından Haziran 2005’den bu yana ITI Genel Kurulu’nun yapılmadığını gösteriyor. Genel Kurul kimlerden oluşuyor sorusunun yanıtı da şöyle: Turan Oflazoğlu, Erol Keskin, Şükrü Türen, Mazlum Kiper, Raik Alnıaçık, Savaş Aykılıç, Tamer Levent, Özdemir Nutku, Ayşegül Yüksel, Zeynep Oral, Selda Öndül, Göksel Kortay, Lemi Bilgin, Hale Kuntay, Ülkü Ayvaz, Sevgi Sanlı, Tuncer Cücenoğlu ve Nurhan Karadağ.

Vefat etmiş üyeleri de sayarsak tamamı 24 kişiden oluşuyor, bu sayı en fazla olabilecek sayıymış, 24’den fazla olamazmış.

Bu 24 kişi nasıl belirleniyor?

Aslında çok demokratik bir model olduğu söylenebilir. Genel Kurul’da tüm üyeler istedikleri kişileri öneriyorlar, sonra kapalı oylama yapılıyor, mevcutlar ve önerilenler içinden en yüksek oyu alan 24 kişi Genel Kurul’u, ilk 6 üye İcra Komitesi’ni oluşturuyor, İcra Komitesi de arasından Başkan’ı seçiyor. Model bence fena olmadığı gibi, oldukça iyi de denebilir, ancak Genel Kurul yapılmayınca, modelin de anlamı kalmıyor.

Refik Abi (Erduran) yanılmıyorsam kurucu başkan, o gün bugündür ITI’yı yönetiyor, bildirileri de kimin yazacağını belirliyor, İcra Komitesi’ndekilere önerisini iletiyor, itiraz gelmeyince de önerilen kişi o yılın ulusal bildirisini kaleme alıyor.

Genellikle İ.B.B. Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları’na atama yapıldığında Genel Sanat Yönetmenleri de o yılın bildirisini kaleme alıyor? Bildiğim kadarıyla önerilenlerden sadece Lemi Bilgin kabul etmedi, “görevdeyken bu bildiriyi yazma sorumluluğunu taşımam.” dedi ve yazmadı. Genellikle de kimse itiraz etmiyor, yazıyor. Orhan Alkaya’ya kabul etmemesini, bu belirlenmenin şahsına değil, makamına yönelik olduğunu ifade etmiştim, önerimi kabul etmedi, yazdı. Daha vahimi Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olan Rahmi Dilligil’e yazdırılması tam bir fiyaskoydu, fiyaskoydu çünkü Rahmi Dilligil eser hırsızlığı ile suçlanıyor, Cumhuriyet Savcısı’nın soruşturma talebi dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından reddediliyor ve soruşturma dosyası zorunlu olarak rafa kaldırılıyordu. Oysa iddialar çok ciddiydi ve açıklığa kavuşup Rahmi Dilligil aklanana kadar bu bildirinin yazdırılmaması gerekiyordu ama Refik Abi bunu ciddiye almayıp, hakkında yargının mahkumiyet kararı yok diyerek, ısrarla Dilligil’e yazdırdı, biz o ay Tiyatro… Tiyatro…’da siyah bir sayfa olarak yer verdik bildiriye, yayımlamadık. Devlet Tiyatroları’nın, Şehir Tiyatroları’nın sahnelerinde okundu o bildiri. ITI, yargı kararlarını değil etiği dikkate almalıydı, almadı.

Bu geçmişi aktarmamın nedeni, Refik Erduran’a karşı çıkacak, dolayısıyla ITI’nın sorgulanacağı çok daha önemli durumlar vardı… Yoksa, bu yılki uygulamaya bakarak karşı çıkmanın biraz gecikmiş kahramanlık olduğunu düşünüyorum yani Sarı Öküz verilmeyecekti.

Bu Yılın Bildirisini Kim Yazdırdı?

Bildirinin altındaki imzaya bakarsan ITI Türkiye Merkezi, yani; Refik Erduran, Emre Erdem, Ayşe Emel Mesci, Engin Uludağ, Recep Bilginer (Haziran 2005), Osman Necmi Karaca (Aralık 2013). Recep Bilginer ve Osman Necmi Karaca’yı doğal nedenlerden dolayı bir kenara bırakırsak diğer üyeleri görüşlerini almak için aradım. Emre Erdem’e ulaşamadım, -Refik Abi de ulaşamıyormuş, demek ki Emre’nin haberi yok. Engin Uludağ, bildiriyi görmediğini ama “Refik Abi yazdıysa doğru yazmıştır” diyerek görüşünü belirtti. Ayşe Emel Mesci ise bildiriyi basından öğrendiğini, böylesi bir bildiriye katılmasının mümkün olmadığını, Cumhuriyet’te yazacağı yazıyla durumu kamuoyuna açıklayacağını ifade etti.

Refik Erduran Kendi Yazmış, Komite Adına Yayımlamış

Refik Abi, böylesi bir bildirinin bu dönemde, bu sözcüklerle ifade edilmesinin doğru olacağını düşünmüş ve yazmış, İcra Komitesi adına yayımlamış. Doğru olduğunu söyleyemem, yakışıklı da olmamış ama bu ve benzeri rahatlığı başta yukarıda isimlerini sıraladığım Genel Kurul üyeleri, sonra da tüm tiyatro camiası sormadığı, sorgulamadığı için kusurludur bence…

Yücel Erten'e Ev Ödevi 🙂

Ben, ev ödevimi yapmaya çalıştım, oldukça da kapsamlı bir tablo çıktı ortaya. Onanacak, kabul edilecek bir tablo değil ama uluslararası bir yapının, kabul edilen bir örgütün Türkiye ayağı, kimsenin ilgilenmeyerek Refik Erduran’a bıraktığı ve ikisi vefat etmiş 24 tiyatro insanının isimleriyle arkasında olduğu (Ben yokum orada diyen çıkmadığına göre, imzalar geçerli olmalı) bir kuruluş; aksaklıkları, yanlışları ifade ettik, daha da eklenebilir.

Benim itirazım ve bu yıla ilişkin sorumu Yücel Erten’e sormamın nedeni şu: Alternatif Bildiri’yi her yıl kim, kimden aldığı yetkiyle belirliyor? Gerçekten bilmiyorum.

Bu yıl için “Sanat Örgütlerinin ortak kararı ile bu yıl bildirimizi Sayın Yücel Erten kaleme almıştır.” ifadesini biliyorum, “Sanatçılar Girişimi” facebook sayfasında gördüm ama o sanat örgütlerinin hangileri olduğunu, ne zaman nerede toplantı yaparak ya da mailleşerek bu kararı aldıklarını bilmiyorum, bulamadım da ama sizin (Yücel Erten) biliyor olduğunuzu var saymam gerektiğini düşünüyorum. Sanatçılar Girişimi’nin facebook sayfasından yapılan açıklamaya baktığımızda bir başka notla daha karşılaşıyoruz: “Tiyatro Platformu, Türkiye Tiyatrolar Birliği, UPSD, TEB, Özerk Sanat Konseyi, TOMEB İst. ŞUBE tarafından imzalanmıştır ve tüm sanat örgütlerin imzaları için dolaşımdadır.” açıklamasına bakınca sanki Sanatçılar Girişimi mi karar vermiş bildirini Yücel Erten’in yazmasına sorusunu sorabiliyorum kendime ama tek başına mı vermiş/ler bu kararı onu bilmiyorum, açıklama yok.

Sonrasında TOBAV'ın da onay verdiğini biliyorum ama bildiri yayımlandıktan sonrasına ait o onay, sanırım yukarıdaki örgütler de yazılmış bildiriyi onaylıyor, dolaşımda olduğuna göre çok sayıda STK daha eklenmiştir ama Yücel Erten'e bu görevi kim verdi? Soru bu?

Alternatif Bildiri Yazılması ve Bu Bildiriyi Yücel Erten'in Yazmasını Kim Önerdi?

Başta söylemem gerekeni sonda söylüyorum, konumuz bu olmadığı için sona bıraktım. Yücel Erten'in kaleme aldığı bildiri keşke bu yılın ulusal bildirisi olsaydı, tarihe not olarak böyle geçseydi keşke. Sorunlara altını kalın kalın çizerek parmak basan, her sözcüğü özenle seçilmiş, tiyatronun içinde bulunduğu dönemdeki sorunlarını çok doğru aktaran bu bildiriye imzamı atmayı bir onur sayarım ama her yıl değişen biri/lerinin, neredeyse erken kalkanın bildiri yazdırdığı bir sürece kurban gitmemesi için, yazıldıktan sonra imzaya açılması değil de kimin, hangi örgüt ya da örgütler adına bu işin sorumluluğunu üstlendiğini bilirsek ITI'ya yönelik eleştirilerimiz daha da anlam kazanacak.  ITI'yda Refik Abi'yi biliyoruz ve eleştiriyoruz ama buradaki yapıda en azından benim bildiğim, muhatap alabileceğim kişi göremiyorum, ahbap çavuş ilişkisi denmesinden de çok korkarım. Bu sorumluluğu üstlenen kişi, sözcü, örgüt her neyse, bilmiyorsak, açık değilse yani itirazlarımız ilkelere değil de keyfimize göre belirleniyorsa, ITI'ya, daha doğrusu Refik Erduran'a söyleyecek tek lafımız olmamalı, böyle sessizce geçiştirirsek, beğenmediğimiz örgüt de kalmaz ortada, kişilerin dedikleri olur, kabul görür… R. T. Erdoğan da bu anlayışın ürünü değil mi?  Bu sorular sorulmazsa, sessizce kabullenilirse, tepkisizlik tiyatro dünyasını daha da vahim bir sorumsuzluklar zincirinin içine itilmesine yol açacak ki…

Ki…'yi sizin (Yücel Erten) açıklamalarınızdan sonra birlikte tamamlamak dileği ile…