29 Nisan 2016 Cuma

Coşkun Büktel, Yargıtay'ın kendisini "bağışlaması" için sürekli yalvarıyor!

Mahkemenin 10 ay hapis kararına karşı Yargıtay’a ek dilekçe...

COŞKUN BÜKTEL
29 NİSAN 2016 

YARGITAY CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

Karar no: 2015/8 E. – 2015/643 K.
Temyiz dilekçemize ektir.

Temyiz eden / Sanık: Coşkun Büktel
Katip Mustafa Çelebi Mah. Çukurluçeşme Sok. No: 6, İç Kapı No: 4, Beyoğlu/İSTANBUL

Temyiz Edilen Karar: İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/8E – 2015/643K. Sayılı 12/06/2015 günlü kararı.

KONU: Gerekçeli kararın tebliğinden sonra, usul ve yasaya aykırı kararın temyizen incelenerek bozulmasına ilişkin dilekçemize, davamızın muadili olan bir kovuşturma  ve bir de yargılama sonucunda, son günlerde alınmış, lehimizde iki karar metninin fotokopisi ile; 

2012 öncesinde bir başka davada aldığımız 1400 TL adli para cezamızla ilgili 5 yıllık erteleme süremizin, 6352 sayılı yasadan yararlanarak 3 yıla indirildiğini ve 3 yıllık erteleme süremizi kesinleşmiş bir mahkumiyet almaksızın başarıyla tamamladığımızı kanıtlayan iki ayrı belgenin daha fotokopisinin sunulmasıdır.

AÇIKLAMA

1. Şikayetçi Mustafa Demirkanlı, beni ve Hilmi Bulunmazı hedef gösteren bir iftira ve linç kampanyasının 1100 imzacısından biridir. (İmzaladıkları kampanya metninde “Linç” sözcüğüyle bizi, önce o 1100 kampanyacı ve hem de belgesiz olarak suçlamış, bizim insanları “linç ettiğimizi” belgesiz olarak, iddia etmişlerdır.) Ama asıl gerçek, onların, yalan ve iftiralarla bizi 1100 kişiye hedef göstererek, linç etmeye kalkıştıklarıdır. Tehditler almamıza neden olmuş, hayatımızı tehlikeye sokmuşlardır. Bütün bu olayların belgeleri 2009’da internetteydi. Ama linç kampanyası imzacıları bizi o zamanlar şikayet etmeyi tercih etmediler. Çünkü o dönemde, bize iftira etmeye devam ediyorlardı ve bize yönelik iftira ve hakaret belgeleri, hem internette hem de tiyatro camiasının hafızasındaydı. Ne yaptılar? Yıllar sonra belgeleri silip internetten kaldırdılar ve insanların hafızasından da silinmesi için yeterince beklediler. Biz, kendimizi suçlu hissetmediğimiz ve (yasal zorunluk) olmadıkça tükürdüğümüzü yalamama ilkemiz gereği hiçbir yazdığımızı silmediğimiz için, yıllar sonra şimdi kalkmış, “yeni gördük” diyerek, bizim silmediğimiz zaman aşımlı tepki yazılarımızı bahane ederek bize dava açıyorlar. 

2. Kampanya imzacılarının Hilmi’yle ikimiz hakkında bir kampanya açmış olmaları, bizim değil, onların tasarrufudur. Onların tasarrufu yüzünden, bizim “işbirliği yapmakla” suçlanmamız onların bir algı yanıltmasından başka bir şey değildir. Hilmi’yle asla işbirliği halinde olmadığımıza ilşkin belgeler, (tıpkı şikayetçi Mustafa Demirkanlı gibi 1100 kampanya imzacısı arasında olup, bana karşı istanbul, 43. Asliye Ceza’da 2015/566 ESAS sayılı davayı açmış olan 5 davacıya karşı yazdığım 3 savunma dilekçesinde fazlasıyla mevcuttur. Tıpkı temyiz konusu davamızın şikayetçisi olan Mustafa Demirkanlı gibi linç kampanyası imzacısı olan o 5 davacının birleşerek bir avukat marifetiyle, istanbul, 43. Asliye Ceza’nın 2015/566 ESAS sayılı dosyasıyla bana karşı açtıkları söz konusu davada, Demirkanlı’nın da kullandığı zaman aşımlı benzer iddialar söz konusudur. Ama bana karşı açtıkları dava, mahkemenin 12/04/2016 tarihli kararıyla düşmüştür. Karar hükmünde aynen şöyle denmiştir: 

“… bu itibarla sanık hakkındaki şikayetin TCK’nın 73/1 maddesinde öngörülen 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde yapılmadığı anlaşılan, CMK’nın 223/8 maddesi uyarınca sanık hakkındaki açılan kamu davalarının AYRI AYRI DÜŞMESİNE,
  
 “Yargılama giderinin kamu üzerinde bırakılmasına,” 
 (Bakınız: Belge 1.)

Linç kampanyası imzacılarından Can Törtop da, bize karşı, tıpkı şikayetçi Mustafa Demirkanlı gibi, savcılığa aynı zaman aşımlı iddialara dayanarak bireysel bir şikayette bulunmuşsa da; önce sadece bana karşı, daha sonra Hilmi Bulunmaz’a karşı da, şikayetini geri çekmiş ve savcı, Can Törtop’un dilekçesi hakkında “TAKİPSİZLİK” kararı vermiştir. (Bakınız: BELGE 2.)

Hilmi Bulunmaz’la ilk fikir ayrılığımız, 2007’de yaşanmış ve o ayrılık yüzünden Hilmi’nin dergisine yazı vererek destek olmaktan vazgeçtiğimi aynı dergide açıklamışımdır. Taa 2007’de…Hilmi Bulunmaz’la sonunda vardığımız nokta şudur: 2014 Mayıs’ından bu yana ne yüz yüze, ne de telefonda tek kelime konuşmuşluğumuz yoktur. O beni iki kere, ben onu bir kere savcılığa şikayet ettik. Onun şikayetleri takipsizlikle sonuçlanırken benim şikayetim üzerine Hilmi’ye dava açıldı ve beraatle sonuçlandı. Temyiz ettim. Hilmi’yle vakti zamanında birlikte hedef alındığımız için, linç kampanyası konusunda birlikte bir video söyleşisi yapmış olmamız, linç kampanyası imzacılarının algı operasyonunda öne sürülen iddiaları doğrulamaz: Ben o videoyu hayatımda bir kez bile asla yayınlamadığım için, o videonun güncellemesinden de sorumlu tutulamam. Biz hiçbir zaman fikir (ideal) birliği içinde olmadık ve birlikte hareket etmedik.(Belgeler ve ayrıntılar 5 davacıya karşı, 43. Asliye Ceza’daki 2015/566 ESAS sayılı dosyasına koyduğum savunma dilekçelerindedir ki; söz konusu dilekçeler, Levent Çağlayan gibi kampanya imzacısı o 5 davacının davalarının “AYRI AYRI DÜŞMESİNİ” sağlamıştır.

3. Bize karşı dava açan linç kampanyası imzacıları, Hilmi’nin, zaman aşımlı video ve yazıları güncellemesi yüzünden, zaman aşımının geçerli olamayacağını iddia ediyorlar. 2007’den beri fikir ayrılığı yaşadığım ve Mayıs 2014’ten beri tek kelime konuşmadığım ve davalaştığım Hilmi Bulunmaz’ın eylemleri doğaldır ki, beni bağlamamaktadır. Hilmi, benim zaten hiç yayımlamadığım bir videoyu ya da benim Sulh Hukuk Hakimliği talimatınca kaldırdığım yazılarımı kendi sitesinde tekrar yayınlayıp güncellemişse; şüphesiz ki, bu sadece Hilmi’yi bağlayan bir durumdur. Hilmi’nin bunu neden yaptığı hakkında fikir yürütmeyi ya da onun niyetini okumayı doğru bulmadığım için bu konuda yorum yapmıyorum.

SONUÇ VE TALEP

Ekte “karar fotokopilerini” sunduğum ve künyelerini belirttiğim iki dosya içeriğindeki dilekçeler gerekirse incelenerek, benim sayın Yargıtay üyelerini yanıltıp yanıltmadığım test edilebilir. Mecbur olmadığım halde, o dilekçelerde, bu davaların neden etik olmadığını ayrıntılı biçimde açıklamıştım. Zaman aşımının geçersizliği ise benim açımdan kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü: Hilmi’yi bilmem ama ben, yalnızca zaman aşımı yasasınca değil (üç yıllık erteleme süremi, kesinleşmiş bir tek mahkumiyet almaksızın başarıyla tamamladığım için) artık kesin ve bozulamayacak biçimde 6352 sayılı geçici af yasasının amir hükmünce de korunuyorum. (Bakınız: BELGE 3 ve 4.) O nedenle, yüce mahkemeye beraat talebimi arz ediyorum.

Sanık
COŞKUN BÜKTEL

https://www.facebook.com/notes/co%C5%9Fkun-b%C3%BCktel/mahkemenin-10-ay-hapis-karar%C4%B1na-kar%C5%9F%C4%B1-yarg%C4%B1taya-ek-dilek%C3%A7e/10156884053470711