14 Kasım 2015 Cumartesi

Kültür Çıkmazı Dergisi'nde Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz söyleşisi...

HİLMİ BULUNMAZ RÖPORTAJI

Bu ay değerli tiyatro sanatçılarımızdan Hilmi Bulunmaz konuğumuz. Ömrünü sanata adamış büyüklerimizi dergimizde ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz ve çok teşekkür ediyoruz.

- Öncelikle röportaj teklifimizi kabûl ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Özgeçmişinizi okurken kuyumculukla uğraştığınızı öğrendim. Kuyumculuk yaparken, tiyatroya geçiş serüveniniz nasıl oldu?

- Ben, söylediğim sözleri hiç çarpıtmayan herkesle, konuşmayı alışkanlık hâline getiren biri olduğum için sizin gibi "iyi niyetli" bir röportaj yapma isteği içindeki kişilerin tekliflerini geri çevirmeye asla kıyamam!... Benim sesimi duyurma gereksinimi duyduğunuz için, ben, size teşekkür ederim.

Elli yıldır kuyumculuk mesleğinin içerisindeyim. Kırk üç yıldır da tiyatro sanatıyla uğraşıyorum. Kuyumculukla tiyatroculuğun birbirinden fazla uzakta durduğunu düşünmüyorum... Kuyumculuk mesleği olsun, tiyatro sanatı olsun, ince düşünüp, kılı kırka yararak çalışmayı zorunlu kılıyor!...

En genel olarak hayatı ve özel olarak sanatı sevdiğim için kuyumculuğun verdiği ince düşünme biçiminin katkısıyla, tiyatro sanatını aynı incelikle sürdürüyorum... "Kuyumculuk yaparken tiyatroya geçiş serüveni" sözü yerine, şunu söylememiz daha doğru olur kanısındayım: Kuyumculuğun ekonomik katkısının verdiği rahatlıkla, tiyatro sanatını özgür yapacak bir bağlam oluşturdum ve her iki işi de aynı ânda sürdürebilme "yeteneğine sahibim". Kuyumculuk mesleğiyle tiyatro sanatını hep birlikte yürüttüm.

- Arkadaşınız Turan Reis ile birlikle "Astronotlar" adında bir grup kurmuşsunuz. Bize hikâyesini anlatır mısınız?

- Turan Reis, hem emekçi ve hem de "sanat emekçisi" biriydi ama benim gibi sosyalist sanatçı değildi... Ben "düşünceye önem veren biri" olmama karşın, Turan Reis'in dürüst insancıllığından etkilenerek, onunla birlikte o zamanlar "moda" olan komedyenlik yaptık!... Birçok düğün salonunda, gazinoda, tavernada sahne alıp, değişik yöntemlerle komedyenlik işimizi kitlesel hâle getirdik. Biz, askerden dönüşte, ayrılığın da verdiği düşünce payıyla, düşünsel olarak ayrı düştüğümüz için, ben tiyatro sanatına daha çok emek harcamaya, Turan Reis ise "komiklik" yapmaya devam ettik! Arkadaşlığımız hâlâ sürmesine karşın, Turan Reis'in münevver bir kişilik oluşturma gayreti bulunmaması ve toplumsal konulara duyarsız kalması sonucunda arkadaşlığın ötesinde sanatsal bir bağlantımız asla kalmadı...

- 1974 yılında Bayrampaşa'da arkadaşlarınız ile birlikte Bayrampaşa Gençlik Sahnesi'ni kurmuşsunuz. O zamanlardaki ve günümüzdeki sahne alışkanlıkları arasında ne gibi farklılıklar, gelişim ya da değişim olarak neler var?

- Bugün tiyatro sanatını yapabiliyorsam, yaptığım bu sanatsal eylemliliği bir zamana, bir mekâna, bir zuhûra borçluyum. Ben, gençlik zamanımda bana mekân olan; Bayrampaşa'daki zuhûr, bugünkü dünya görüşümü de belirledi. Gelişen çağcıl işçi sınıfı bireyleriyle birlikte toplumsal savaşıma katıldığım Bayrampaşa, benim estetik cennetimdir... Bayrampaşa'ya çok şey borçluyum! Beni adam eden en önemli yerlerin başında, Bayrampaşa gelir!... Bizim zamanımızda, bizim mekânımızda ve bizim zuhûrumuzda ilginç bir örgütlülük anlayışı ve "kolektif bilinç" oluşumu vardı! Ne iyi ki, 12 Eylül 1980 öncesindeki "gençlik devinimi" sayesinde birçok "sanatsal etkinlik" yapıldığı gibi, biz de "Bayrampaşa Gençlik Sahnesi"ni kurarak, tiyatro oyunları oynuyorduk.  O zamanki koşullar bizi sanatçı yapmıştı!...

- Tiyatro sanatı ile kuyumculuk mesleği arasında bir bağ kuracak olursanız, nasıl bir bağ kurarsınız? Sonuçta her iki meslek dalı da iyi ve kusursuz işçilik istiyor. Siz ne dersiniz bu konuda?

- Yukarıda da belirttiğim gibi kuyumculuk mesleği de ve tiyatro sanatı da müthiş dikkat etme uğraşı gerektiriyor... Nasıl ki, altın işlemeciliği çırağı kalfa, kalfayı usta, ustayı atölye sahibi yapıyorsa, tiyatro sanatı oyuncuyu yönetmen, yönetmeni yazar, yazarı tiyatro sahibi yapar. Eğer siz, emekçi halkı, sosyal devleti, tüyü bitmemiş yetimi seviyorsanız, bu saydıklarıma kendinizi borçlu hissedersiniz ve eylemliliğinizi hiçbir güç engelleyemez!

- Hepimizin büyük hayranlık ile seyrettiği ve takip ettiği sanatçılarla çalışmışsınız. Çalıştığınız sanatçılar arasında "Şu sanatçı ile yaşadığım anıyı asla unutamam, hayatımda yeri ayrıdır." dediğiniz bir anınız mutlaka olmuştur. Bizimle paylaşır mısınız?

- Anım olduğunu söyleyemem. Ama Beklan Algan'la yaptığım çalışmanın her ânının birer anısı olduğunu belirtmeliyim!... Ayrıca, Ayla Algan, Erol Keskin, Haluk Şevket Ataseven, Macit Koper, Taner Barlas vb. insanların adlarını anmamda yarar var!... Beklan Algan'la ideolojik ve siyasal olarak anlaşmakta zorlanmış olsam da, Algan'ın tiyatro etiğinden esinlendiğimi belirtmeliyim... Estetik duyarlılıklarımız birbirine yakın olmasına karşın, Beklan Algan, Shakespeare'e uzak değilken, ben, kilometrelerce uzaktım ve hâlâ öyleyim... Bu konuda çok geniş bir söyleme sahip olmama karşın, röportajın omurgasını buraya kaydırmak istemiyorum... Ancak başka bir röportajda bu konuda geniş bir değerlendirme yapabilirim. Yararlı olur...

- Bu kadar yeteneğiniz arasında kitap yazarlığı da var. Yeni kitap çalışmanız var mı ya da böyle bir düşünceniz?

- Her zaman için kitap oluşturmayı düşünüyorum ama 1101 kişinin bana karşı düzenlemiş olduğu "LİNÇ KAMPANYASI" sürecine ve o sürecin oluşturduğu dâvâlara iyi yoğunlaştığım için, kitap hazırlayacak durumda değilim. Zâten bir yayınevim ve bir de tiyatro dergim var. Ancak birazcık kendimi toparladığım ân, yayıncılığı yeniden coşkulu hâle getireceğim!...

- Kitap yazarken ya da tiyatro oyununda yer alırken konu seçimlerinizi nelere göre seçiyorsunuz?

- Ben, sosyalist bir sanatçı olduğum için, seçimlerimi emekçi halk, sosyal devlet, tüyü bitmemiş yetim yararına yapıyorum. Ancak, Nisan 2009'dan beri beni "LİNÇ" etmek için bir araya gelen kişilerle "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" süreci kavgası yaşadığımdan sanatsal etkinliklerim "yok" denecek düzeye indi. Pek yakında başlıyor!

- Hayatınızda yönettiğiniz oyunlar arasında ilk beş belirleyin desek, bu listeye hangileri girer?

- Nâzım Hikmet'in "İnek", Aziz Nesin'in "Sen Gara Değilsin", Hüseyin Hilmi Bulunmaz'ın "Düş", Melih Cevdet Anday'ın "Mikado'nun Çöpleri", Bertolt Brecht'in "Carrar Ana'nın Silahları" ilk beşe giren oyunlarımdır.

- Birçok kuruluşta yer almışsınız. Bu kuruluşların arasında bugün faaliyetini sürdüren var mı? Bunlar hangileri? Faaliyete devam edenlerle ilgili kısa kısa bilgi de verebilirsiniz?

- İnanınız, benim kurduğum tiyatroların benden sonra da yürüdüklerine asla tanık olmadım... Ben, 1 Mayıs 1989'da Bulunmaz Tiyatro'yu kurdum ve o günden bu yana, tüm engellemelere karşın üretmeyi sürdürüyoruz...

- Peki yönettiğiniz oyunlar arasında sinemaya uyarlamayı düşündüğünüz ya da bu tarz teklifler geliyor mu?

- Gelmiyor... Gelmez... Gelse de, asla sıcak bakmam!... Ben, kendi içimde bir evren oluşturup, o evrende kendince sanat yapan birisiyim... Burjuva sanatıyla uzlaşmam olanaksız... Zâten sahibi olduğum bir sanat kuruluşu olduğuna göre, başka bir yerde sanat yapmam pek de doğru, iyi olmaz!...

- Kültür Çıkmazı Dergisi ailesi ve okuyucuları adına vakit ayırıp sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ediyor ve saygılarımızı sunuyoruz. Bir sonraki sayıların birinde sizi tekrar ağırlamaktan büyük bir mutluluk ve gurur duyarız. Son olarak ilerideki zamanlarda veya şimdilerde olan projeleriniz ile ilgili bizlere bilgi verir misiniz? Buyurun son söz sizin…

- Öncelikle sürmekte olan "dâvâlarım"ı bitirme gayreti içerisindeyim ve bununla birlikte Shakespeare ile hesaplaşmak istiyorum!... Shakespeare, duygu yoksunu bir deli, ç/alıntı oyunlar sahneleyen koyu bir dolandırıcı olmakla birlikte "günümüz perspektifi" ile bakıldığında "emperyalizmin zehrini taşıyan" biri!... Shakespeare ile hesaplaşmayı yoğunlaştıracağım. Başta şiir ve tiyatro sanatı olmak üzere yapıtlar üretmeyi sürdüreceğim...