Timeline Photos
Devlet Tiyatrolarının bölge müdürlerine ilişkin paylaşımıma Trabzon DT müdürü Birkan Görgün (Birkan Gorgun) yorumlar yapmış, sorular sormuş. Yanıtlarım:
1- şimdi durup dururken isimlerimizi deşifre edip, dandirik müdür demek koca yücel ertene ne kadar yakışıyor? 1- ‘Durup dururken’ değil, Devlet Tiyatroları karanlık bir sona doğru yürürken Birkan... ‘İsimlerinizi deşifre etmek’ ne demek? Siz gizli müdür müsünüz? Şifreli misiniz ki deşifre etmiş olayım? Yoksa gizli kalmak mı istiyorsunuz? Tutumunuzun kamuoyu önünde dile getirilmesi, işinize gelmiyor anlaşılan?... ‘Koca’ mıdır, değil midir, bilemem ama; Yücel Erten ömrü boyunca, dandik ya da dandirik gördüğü şeyleri öyle adlandırmaktan kaçınmamıştır. Şimdi başka türlü davranması için bir neden mi var?... 2- neden bütün tartışmalarımız facebook gibi, herkesin görebildiği bir platform üzerinden yapılıyor. Nedir bu facebook manyaklığı. Bu da büyük Yücel Erten'e pek yakışmıyor. 2- Bu devletin en büyük tiyatro kuruluşundaki yönetime ilişkin eleştirilerin, gizli gizli mi yapılmasını istiyorsun?... Yoksa Devlet Tiyatrolarının düzenli bir yayın organı var da; benim bu düşüncelerimi orada mı yayınlamak istiyorsun?... Çalıştığın yer bir kamu kurumu. Sorunları elbette açıktan tartışacağız. Sık sık yararlandığın bu sosyal paylaşım ortamından ‘facebook manyaklığı’ diyerek kaçmaya hazırlanıyorsun gibime geldi... 3- ne bakan tanırım ne genel müdür beni 60000 seyircim ilgilendiriyor dediğim zaman hakkımda bakanlık soruşturması açıldığında neredeydi büyük Yücel Erten hocam. 3- Şaşkın kardeşim, işte facebook gibi ortamlar bunun için var. 2 satır yazsaydın, boyuna ‘büyük’ diyerek aklınca kinaye yaptığın Yücel Erten’i de etiketleseydin; belki de onun küçümsenmeyecek bir katkısı olabilirdi. Öyle işlerden istihareye yatarak haberdar olunmuyor?! 4- balım müzikali sırasında yanınıza geldim, özlemiştim çünkü, birlikte kahve içtik, konuştuk. Çok da güzel ayrıldık. Ne değişti o zamandan bu zamana Büyük Yücel Erten hocamda... 4- ‘Özlemiştim’ lafını samimi bulmuyorum. Son 10 yılda beni ne zaman özlemiştin ki?... Sana Trabzon uluslararası festivali için doğru ve haklı bir öneride bulunmuştum. Türkiye-Polonya diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü için Polonya’ya davet edilmiş, Güngör Dilmen’in “Deli Dumrul”unu sahnelemiştim. Türk tarafı (Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçilik, ITI, Devlet Tiyatroları) katkıda bulunmak bir yana, olayı görmezden geldi. Oysa Polonya’da ilk kez bir Türk yazarı, bir Türk yönetmen tarafından sahneleniyordu. Oyunun festivale davet edilmesi, hem daha önce Trabzon’da sahnelediğim için aşina olan Trabzon seyircisine yeni bir tad verir; hem de bu projeyi tümüyle sırtlayan Polonya tarafına bir cemile, bir kadirşinaslık olurdu. Ve sen de bu düşünceyi benimsediğini ve gerçekleştireceğini yazmıştın. Anlaşmıştık. Ama provama bir kahve içimi uğradığında, aradan aylar geçmişti; bunun gerçekleşmeyeceğini biliyordun ve bu konuda tek söz etmedin. Benim sormamı bekledinse, yanıldın. Ben koltuğunun altında projesiyle kapı kapı dolaşanlardan, iş takibi yapanlardan değilim. Benim işim değildi ki, sonuçta senin işindi, senin projendi. Sonucu, yönetici olarak senin bildirmen gerekirdi... Yanımdan neden o kadar sevindirik ayrıldığına, sonradan anlam verebildim: ‘Oh, o konuyu sormadı!’ sevinciydi bu. Ve sonunda ancak festival başladığı gün ben facebookta sorunca: ‘Olmadı hocam. Sizin DT’na karşı tutumunuz, oyun sahnelememe kararınız’ gevelemeleri. Düzayak ‘Bir özür dilerim, olur biter’ mantığı. Artık kimin(!) kavrayış kapasitesine göre karar verilmişse; uygun görülmemiş. Hatta Polonya’daki tiyatroya bir yazı bile yazılmamış... Sonuçta benim sadece güvenimi çaldın. Önemli değil, ben bundan ölmem. Ama Türk Tiyatrosunun uluslararası bir başarısına mezarcılık yaptın Birkan. Bu önemli... Başkaları için neler değişti bilemem, ama benim tanıdığım Birkan Görgün’de bu değişti işte... 5- trabzon belediyesi ile girdiğim rant mücadelesinde ( sahne durumu) canıma okudular. İsterdim ki Büyük Yücel Erten hocam da arkamda olsun, bit kaç söz söylesin. Olmadı... 5- ‘Olmadı’ lafı bulanık. Ben sevmem öyle bulanık lafları. Sordun da birkaç söz söylemedik mi?... 6- biz gençler olarak - sayımız gittikçe artıyor- artık tiyatronun karar mekanizması olmaya karar verdik. Artık biz alıyoruz devlet tiyatrosunu... Yanlış anlamayın ama, artık abiler amcalar müsade edin bize... Gidip bölgelerde oyun izleyin, neler yapıldığını bir görün. Bizler artık büyüdük, bırakın elimizden tutmayı. Karşıdan karşıya yanlız geçebiliyoruz artık. 6- TÜSAK tetikçisi istepne bir genel müdürün emir erleri olarak, ‘tiyatronun karar mekanizması olmaya karar verdiniz’ demek? Mübarek olsun! Elinizi, ayağınızı tutan mı var?... Yoksa DT üzerinde bir vesayetim olduğunu mu ima etmek istiyorsun? Bak bakayım pencereden, Trabzon’daki kargalar gülüyor mu? Ben kendimi Devlet Tiyatrosundan emekli edeli 15 yıl oldu. Ama yurttaş olarak sanatımla, yurdum ve yuvamla ilgili her türlü görüşümü, eleştirimi ve önerimi açıklamaktan kaçınmam. Böyle biline!... Ayrıca: Karşıdan karşıya geçerken salçaya dönüşürseniz, sorarım ben size abiyi amcayı! 7- şu an bunları facebook üzerinden tartışıyor olmaktan utanıyorum. Çünkü facebook tartışmalarını niteliksiz olarak değerlendiriyorum. Kendi özelimizi, yatak odamızı insanlara açmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Ve bu platformdaki tartışmaların da, kuruma zarar verdiği düşüncesindeyim. İtibar kaybettiriyor. 7- Ben utanmak için bir neden göremiyorum. Senin nedenlerin varsa, onu bilemem tabii?… Her şeyin niteliklisi ve niteliksizi vardır: İnsanların, yöneticilerin, düşüncelerin, tartışmaların… Özelimiz?... Yatak odamız?... Hayrola, böyle karyola?... Şunu unutma: Tiyatro yapıyoruz diye yatağa falan girmiyoruz. Tiyatro sanatının ve kurumlarının bir tek özeli vardır: Prova! Onun dışındaki herşey tartışmaya, görüş bildirmeye açıktır… Ayrıca kurumda itibar mı kaldı ki?... Varlığı iki dudak arasından çıkacak bir sözcüğe asılı duran yöneticilerin, kendi kendine vehmettiği bir itibara, itibar etmek mecburiyetinde değilim. Kol kırılsın yen içinde kalsın budalalığına prim vermeyeceğim… 8- tüsak taslağına gelince, karşı olduğumuzu bildiren imzalarımız orada duruyor. İsimlerini saydığınız müdür arkadaşlarımızın da imzaları kapı gibi duruyor orada. Bu arkadaşlarımızı tüsakçı olarak addetmek, özür dilerim ama ahmaklıktır. Necat birecik ile dert varsa onunla konuşulsun, bölgelerini ayakta tutmaya çalışan arkadaşlarımın emeklerine yanlış anlamayın ama hocam, büyük yücel Erten bile söz söyleyemez. Neler çektiklerini belki siz oturduğunuz yerden göremiyor olabilirsiniz ama bizler görebiliyoruz. 8- İmzalar kapı gibi duruyorsa da, sahipleri gitgide kapıkulu gibi duruyor Birkan! Somut örnek için bkz yukarıdaki cevap 4... ‘Ahmaklık’ demişsin de: Asıl bunu görmeyip, buradan bir kahramanlık tevatürü çıkarmaya çalışmaktır ahmaklık... Hem sonra TÜSAK’çının yaverleri ve emir erlerinin, ‘bölgelerini ayakta tutmaya çalışmaları’ ne kadar beylik ve ne kadar saçma bir laf. O nasıl bir tiyatroymuş öyle ki, müdür çekilse yıkılıverecek? Müdürler mi Samson, tiyatrolar mı karton?... Daha iyi görebilmek için, siz oturduğunuz yeri değiştirseniz?...) 9- bu son cevabımdır. Daha da bu saçmasapan facebook üzerinden konuşmayacağım. Çünkü facebook üzerinden tartışarak kendimi küçük düşürdüğümü fark ediyorum. Daha ciddi mecralarda konuşulması gereken konular bunlar diye düşünüyorum. 9- Tamam sen sıkışınca facebooktan kaçabilirsin. Onda dokuz demişler... Ama bildiğin ‘konuşulacak-tartışılacak daha ciddi mecralar’ var ise kaçmazdan önce haber ver de; biz de yurttaş olarak yararlanalım... 10- Ben ne genel müdürün, ne bakanın adamıyım... Siz de genel müdürlük yaptınız. Müdürleri genel müdürün emrinde çalışan insanlar olarak görmemişsinizdir sanırım. Bu pek demokratik bir tutum olmaz çünkü. O zaman kukla olur müdürler, dandirik olur doğru. Sizin de döneminizde böyle yapmadığınızı düşünüyorum. Ben devletin, tiyatromun müdürüyüm. Şahısların değil. Şahıslar üzerinden devlet tiyatrosunu idare etmek anlayışının artık gerilerde kalması gerektiğine inanıyorum. Eskiden böyle yapılmış doğru, ama artık biz böyle düşünmüyoruz. Son olarak, lütfen ama lütfen, bu kurumu biz gençlere bırakın. Genel müdürler değişir, bakanlar değişir, ama şu kurumun yakasını bırakmayan, bize tepeden bakan abikerimiz de bıraksın artık... Biz gençler olarak buradayız. Bu kurumu da sonsuza kadar yaşatacağımızdan emin olabilirsiniz. Tüsak dediğiniz saçmalık, bizim için çocuk oyuncağı... Bir allahın kulu geçiremez onu merak etmeyin.., Sevgi ve saygılarımla... Her şeye rağmen hala size olan sevgimin ve saygımın bilinmesi ümidiyle... 10- Etkili bir final yapayım derken, her şeyi birbirine karıştırmış, zinciri büsbütün dolaştırmışsın. Ben de zaten bu safsatalara yanıt vermekten sıkıldım. İstersen kitabımı oku... Unutmadan: Saydım, 1 defa ‘koca Yücel Erten’, 5 defa da ‘büyük Yücel Erten’ demişsin. Bir yandan yağlarken bir yandan kinaye yaptığını sanıyorsun belki ama; daha çok sırıtkan ve kıvırtkan görünüyor. Uğurlar olsun!... |