DÜN MAHKÛM OLDUĞUM DURUŞMADA HAKİME SON ANDA VEREBİLDİĞİM İÇİN HAKİMİN OKUMADAN KARAR ALDIĞI (AŞAĞIYA AKTARDIĞIM) DİLEKÇEYİ, BİR GÜN ÖNCE YETİŞTİRİP HAKİMİN OKUMASINI SAĞLAYABİLSEYDİM, BERAATE EN YAKIN KARARI VERMİŞ OLAN HAKİMDEN BERAAT ALMAM MÜMKÜN OLUR MUYDU ACABA? ARKADAŞ LİSTEMDEKİ SEVGİLİ AVUKATLAR, OKUNMAMIŞ SON DİLEKÇEM AŞAĞIDA, BAKIN BAKALIM, KARARI LEHİME DEĞİŞTİRMESİ SİZCE MÜMKÜN OLUR MUYDU?
İSTANBUL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
DOSYA: 2012/637E
DAVALI: Coşkun Büktel
DAVACI: Mustafa Demirkanlı
VEKİLİ: Av. Reyhan Kayışlı
KONU: Davacının, ara karar gereği yaptığı tazminat kalemleri açıklamasına cevap
DAVALI: Coşkun Büktel
DAVACI: Mustafa Demirkanlı
VEKİLİ: Av. Reyhan Kayışlı
KONU: Davacının, ara karar gereği yaptığı tazminat kalemleri açıklamasına cevap
AÇIKLAMALAR:
Dokuz gün önce, 12 Aralık 2014 tarihinde, Mustafa Demirkanlı’nın onca “takipsizlik” kararından sonra bana karşı nihayet açtırmayı başardığı ikinci kamu davasından almış olduğum “beraat” kararı, sürmekte olan davamız bakımından hayati öneme, benzerliğe ve emsal olma özelliğine sahip… Bu dilekçede bunun nedenlerini açıklayacağım.
Davacı Mustafa Demirkanlı, kendisine yönelik hakaret saydığı ifadelerim için 25 bin TL tutarında bir fatura çıkarmış. Onun fatura çıkarması kolay; çünkü fatura çıkarabilmek için belgelere ulaşması kolay. Çünkü ben yazdıklarımın virgülünü bile silmeyi kendime yediremiyor, bunu tükürdüğümü yalamak saydığım için yazdıklarımı asla silmiyor ve inkâr etmiyorum. Ama benzer bir faturayı benim çıkarmam çok zor. Çünkü belgelere ulaşmam ya da ulaştığım belgelerin Mustafa tarafından inkâr edilmesini önlemem çok zor. Çünkü Mustafa, bana karşı yazdığı neredeyse her satırda yer alan hakaret ve iftira içerikli yorumları, yazıları, herhangi bir vicdan rahatsızlığı hissetmeksizin silip yok edebildiği gibi, silmeyi unuttuğunda inkâr da edebiliyor. Kendisi aleyhindeki delilleri karartabiliyor. Eğer Mustafa delilleri karartmasaydı da, ben onun her hakaretine ayrı bir dava açabilmiş olsaydım, biraz abartarak diyebilirim ki, Mustafa'nın bana yönelik hakaretlerinin her birinden 10 TL bile kazansam, milyoner olurdum.
Davacı Mustafa Demirkanlı, kendisine yönelik hakaret saydığı ifadelerim için 25 bin TL tutarında bir fatura çıkarmış. Onun fatura çıkarması kolay; çünkü fatura çıkarabilmek için belgelere ulaşması kolay. Çünkü ben yazdıklarımın virgülünü bile silmeyi kendime yediremiyor, bunu tükürdüğümü yalamak saydığım için yazdıklarımı asla silmiyor ve inkâr etmiyorum. Ama benzer bir faturayı benim çıkarmam çok zor. Çünkü belgelere ulaşmam ya da ulaştığım belgelerin Mustafa tarafından inkâr edilmesini önlemem çok zor. Çünkü Mustafa, bana karşı yazdığı neredeyse her satırda yer alan hakaret ve iftira içerikli yorumları, yazıları, herhangi bir vicdan rahatsızlığı hissetmeksizin silip yok edebildiği gibi, silmeyi unuttuğunda inkâr da edebiliyor. Kendisi aleyhindeki delilleri karartabiliyor. Eğer Mustafa delilleri karartmasaydı da, ben onun her hakaretine ayrı bir dava açabilmiş olsaydım, biraz abartarak diyebilirim ki, Mustafa'nın bana yönelik hakaretlerinin her birinden 10 TL bile kazansam, milyoner olurdum.
Aleyhinde delil niteliği taşıyan her yazısını silip karartma, örtbas ya da inkâr etme yöntemine (ve benim bu yönteme hiçbir zaman, hiçbir fiyata asla tenezzül etmeyeceğime) güvenen Mustafa'nın, bu güvene dayanarak savcılığa verdiği şikayet dilekçelerine karşı savunma yazmak amacıyla, onun inkâr edemeyeceği somut bir delil arayarak internette gezerken her defasında yeniden fark ediyorum ki:
Mustafa (bana karşı facebook sayfalarıma yazdığı hakaret ve iftira içerikli pek çok yorumunu sonradan silip örtbas ettiği gibi) bana karşı kendi sitesinde yayınladığı yazıların kahir çoğunluğunu da sonradan silip örtbas etmiş. Yani bugün, Mustafa’nın internette bana yönelik yazılarından hangisinin linkine tıklarsak tıklayalım; %95 ihtimalle o linkin ucundaki yazıya ulaşamıyouz. Bu nedenle, yazılarımda kanıt göstermek için Mustafa’nın yazılarına bir zamanlar verdiğim linklerin büyük çoğunluğu, bugün artık çalışmaz durumda “kör” linkler olarak hiçbir şeyi ispatlamaya yaramadıkları gibi, o linkleri tıklayan okurların (en azından bazılarının) indinde, beni yalancı durumuna da düşürüyorlar. Zaten, silmeyi atladığı herhangi bir yazısını yakalasam bile; Mustafa, yazıyı yazanın kendisi olduğunu, hatta bazen yazının yer aldığı kendi bloğunun kendisine ait olduğunu bile inkâr edebiliyor. Bu olguyu tutanaklara geçtiği için Mustafa’nın inkâr edemeyeceği iki somut örnekle kanıtlayabilecek durumdayım: (Ben, anlattığım nedenlerle, bugüne dek kendisini hiç şikayet edemediğim için, örnekleri, Mustafa’yı defalarca şikayet ve dava etmiş bir başkasının, 2. Sulh Ceza’da açtırdığı, 2012/663 Esas no’lu dosyadan veriyorum.)
Mustafa (bana karşı facebook sayfalarıma yazdığı hakaret ve iftira içerikli pek çok yorumunu sonradan silip örtbas ettiği gibi) bana karşı kendi sitesinde yayınladığı yazıların kahir çoğunluğunu da sonradan silip örtbas etmiş. Yani bugün, Mustafa’nın internette bana yönelik yazılarından hangisinin linkine tıklarsak tıklayalım; %95 ihtimalle o linkin ucundaki yazıya ulaşamıyouz. Bu nedenle, yazılarımda kanıt göstermek için Mustafa’nın yazılarına bir zamanlar verdiğim linklerin büyük çoğunluğu, bugün artık çalışmaz durumda “kör” linkler olarak hiçbir şeyi ispatlamaya yaramadıkları gibi, o linkleri tıklayan okurların (en azından bazılarının) indinde, beni yalancı durumuna da düşürüyorlar. Zaten, silmeyi atladığı herhangi bir yazısını yakalasam bile; Mustafa, yazıyı yazanın kendisi olduğunu, hatta bazen yazının yer aldığı kendi bloğunun kendisine ait olduğunu bile inkâr edebiliyor. Bu olguyu tutanaklara geçtiği için Mustafa’nın inkâr edemeyeceği iki somut örnekle kanıtlayabilecek durumdayım: (Ben, anlattığım nedenlerle, bugüne dek kendisini hiç şikayet edemediğim için, örnekleri, Mustafa’yı defalarca şikayet ve dava etmiş bir başkasının, 2. Sulh Ceza’da açtırdığı, 2012/663 Esas no’lu dosyadan veriyorum.)
İşte Mustafa’nın iki ayrı tarihli duruşmadaki, iki ayrı savunmasında, söyledikleri:
DEVAMI AŞAĞIDAKİ YORUMDA