Bulunmaz, çok can sıkıcı Genco Erkal zırvasından çıkarken! (Fotoğraf: Mesut Alptekin)
LİNÇ KAMPANYASI imzacısı Genco Erkal, sahnede hiç duramayacak kadar kötü hâllere düşmüş! Ayakta durmakta çok zorlanan Genco Erkal, harfleri, heceleri, sözcükleri ve paragrafları yutarak, izleyiciyi aldatıyor...
"Bir Delinin Hatıra Defteri"ni dürerek izleyicileri kandıran Genco Erkal, sahnede Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün "G"sini bile zinhar yansıtamıyor!...
Kenter Tiyatrosu koltuklarını asla dolduramayacağına emin olan Genco Erkal, neredeyse salonun yarısından fazlasına dâvetiye dağıtarak, paralı izleyicilere mostralık gösterme gayretine girmiş. Tam biletin tam tamına elli altı Türk Lirası olduğunu duyanların ağzı açık kalıyor olsa da, devrim kaçkını izleyicilerin ilgi duyduğu Genco Erkal zırvaları devam edebiliyor!
Dünyaya, Türkiye'ye, topluma, kültüre, sanata, tiyatroya, emekçi halka, sosyal devlete, tüyü bitmemiş yetime değgin söyleyebileceği hiçbir özgün sözü olmayan Genco Erkal, Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün metnini de çekip çekiştirerek, anlaşılmaz, hoşlanılmaz ve sevilmez düzeysizliğe getirmiş!...
Bir çeşit gala yada prömiyer havasındaki gösteri(?!) için, yaklaşık olarak bir saat önce Kenter Tiyatrosu'na giderek gözlem yaptım. Gösteri(?!) için gelenlerin hemen hemen bütünü, ayrıksı, snop insanlardan oluşuyordu... Bu dünyadan elini eteğini çekmiş yada hiçbir zaman için bu dünyaya ilgi duymayıp, bu dünyayla zinhar ilişkiye girmemiş küçük burjuva züppeliği içinde olan, "dirim ile ölüm" arasındaki Araf'ta kalan izleyicilerdi bunlar!
Genco Erkal, mirasyedi gibi davranıp şimdiye kadar elde ettiği toplumsal duyarlılık sonucundaki servetinin ışıltısıyla sahneye çıkarak hokkabazlık numarası benzeri gösteri(?!) eylemini bile geliştirmeye kesinlikle "niyeti" olmayan bir müzelik gibi, devinimsizlik içinde huzursuzluk tragedyasını sundu. Duyurmadı, göstermedi ve konuşmadı. Mırıldandı, mırıldandı ve mırıldandı. Kendi söylediklerini kendisi bile işitemeyen çok ağır bir sağır gibi kakofoni üretmenin bir milim ötesine geçemedi. Genco Erkal bitti!...
Çevre düzenini, giysiyi, ışığı, müziği bir mumyaya yapılmış gayet ilkel bir makyaj gibi kullanmasına karşın izleyicinin yüreğine giden âşk tünelinin aydınlığına kesinlikle ulaşamayan Genco Erkal sanatsal ve siyasal iktidar medyasının tüm şişirmelerine karşın, kabak bir yedek lastik gibi bir daha şişmesi olanaksız hâle geldiği için ancak bir müze nesnesini çağrıştırıyor.
12 Eylül Faşizmi süreciyle birlikte (hiçbir zaman içinde bulunmadığı) işçi sınıfından şimşek hızıyla uzaklaşan Genco Erkal nabza göre şerbet veren şirin bir şerbetçi olarak, her türlü tiyatro tüccarlığına devam ediyor hâlâ!
Genco Erkal'la ilgili düşüncelerimi çok daha derinlikli olarak sunacağım!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
LİNÇ KAMPANYASI imzacısı Genco Erkal, sahnede hiç duramayacak kadar kötü hâllere düşmüş! Ayakta durmakta çok zorlanan Genco Erkal, harfleri, heceleri, sözcükleri ve paragrafları yutarak, izleyiciyi aldatıyor...
"Bir Delinin Hatıra Defteri"ni dürerek izleyicileri kandıran Genco Erkal, sahnede Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün "G"sini bile zinhar yansıtamıyor!...
Kenter Tiyatrosu koltuklarını asla dolduramayacağına emin olan Genco Erkal, neredeyse salonun yarısından fazlasına dâvetiye dağıtarak, paralı izleyicilere mostralık gösterme gayretine girmiş. Tam biletin tam tamına elli altı Türk Lirası olduğunu duyanların ağzı açık kalıyor olsa da, devrim kaçkını izleyicilerin ilgi duyduğu Genco Erkal zırvaları devam edebiliyor!
Dünyaya, Türkiye'ye, topluma, kültüre, sanata, tiyatroya, emekçi halka, sosyal devlete, tüyü bitmemiş yetime değgin söyleyebileceği hiçbir özgün sözü olmayan Genco Erkal, Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün metnini de çekip çekiştirerek, anlaşılmaz, hoşlanılmaz ve sevilmez düzeysizliğe getirmiş!...
Bir çeşit gala yada prömiyer havasındaki gösteri(?!) için, yaklaşık olarak bir saat önce Kenter Tiyatrosu'na giderek gözlem yaptım. Gösteri(?!) için gelenlerin hemen hemen bütünü, ayrıksı, snop insanlardan oluşuyordu... Bu dünyadan elini eteğini çekmiş yada hiçbir zaman için bu dünyaya ilgi duymayıp, bu dünyayla zinhar ilişkiye girmemiş küçük burjuva züppeliği içinde olan, "dirim ile ölüm" arasındaki Araf'ta kalan izleyicilerdi bunlar!
Genco Erkal, mirasyedi gibi davranıp şimdiye kadar elde ettiği toplumsal duyarlılık sonucundaki servetinin ışıltısıyla sahneye çıkarak hokkabazlık numarası benzeri gösteri(?!) eylemini bile geliştirmeye kesinlikle "niyeti" olmayan bir müzelik gibi, devinimsizlik içinde huzursuzluk tragedyasını sundu. Duyurmadı, göstermedi ve konuşmadı. Mırıldandı, mırıldandı ve mırıldandı. Kendi söylediklerini kendisi bile işitemeyen çok ağır bir sağır gibi kakofoni üretmenin bir milim ötesine geçemedi. Genco Erkal bitti!...
Çevre düzenini, giysiyi, ışığı, müziği bir mumyaya yapılmış gayet ilkel bir makyaj gibi kullanmasına karşın izleyicinin yüreğine giden âşk tünelinin aydınlığına kesinlikle ulaşamayan Genco Erkal sanatsal ve siyasal iktidar medyasının tüm şişirmelerine karşın, kabak bir yedek lastik gibi bir daha şişmesi olanaksız hâle geldiği için ancak bir müze nesnesini çağrıştırıyor.
12 Eylül Faşizmi süreciyle birlikte (hiçbir zaman içinde bulunmadığı) işçi sınıfından şimşek hızıyla uzaklaşan Genco Erkal nabza göre şerbet veren şirin bir şerbetçi olarak, her türlü tiyatro tüccarlığına devam ediyor hâlâ!
Genco Erkal'la ilgili düşüncelerimi çok daha derinlikli olarak sunacağım!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz