Ben yazacağımı yazdım. Anlatacağımı anlattım. Soracağımı sordum. Yazımın linki de şudur:
www.tiyatroyun.blogspot.com.tr/2014/05/sanatc-mesut-alptekin-yazar-coskun_1035.html
Sonra da Coşkun Büktel’den yanıt beklemeye başladım. Ancak Mustafa Demirkanlı, ilk yazıyı yazan kişi ben olup, ilk önce benim yanıt almam gerekirken, Büktel, henüz bana yanıt vermemişken, benim önüme geçti ve benden önce yanıt almayı bekliyor. Coşkun Büktel’de, ilk yazıyı yazan kişi ben olup, ilk önce beni yanıtlaması gerekirken, ilk önce Mustafa Demirkanlı’yı yanıtlıyor. Büktel, daha benim yazımı aydınlatmamışken, Mustafa Demirkanlı’yı yanıtlıyor ve yazdıklarına karşılık bu yanıtını “tokat gibi cevap” olarak nitelendiriyor. Ben yukarıdaki Büktel yorumunda asla ve kesinlikle “tokat gibi cevap” göremiyorum. Büktel’in söylediği şey “ben Mustafa derken, senden bahsetmiştim, boşuna üstüne alınma”ya geliyor. Ancak bahsi geçen “Mustafa”nın kim olduğuna dair herhangi bir açıklama, kanıt ya da belge yok. Yani Coşkun Büktel, aşağıdaki linklerden de görebileceğiniz üzere, ne bu bahsi geçen “Mustafa”nın, bahsi geçtiği asıl tartışmada “açıkça, mertçe, Türkçe” bahsi geçen”Mustafa”nın kim olduğunu açıklıyor, ne de yukarıda “tokat gibi cevap” diye nitelendirdiği yorumunda “açıkça, mertçe, Türkçe” bahsi geçen “Mustafa”nın kim olduğunu açıklıyor. Linkler şunlar:
www.facebook.com/coskun.buktel/posts/785835998101179?stream_ref=10
www.facebook.com/coskun.buktel/posts/785313114820134
Link: http://coskunbuktel.com/buktelyenislogan.htm
Büktel'in, "tokat gibi cevap" diye nitelendirdiği yorumun özü; "O Mustafa sen değilsin"den başka hiçbir anlam taşımıyor. Sadece, Mustafa Demirkanlı'nın, kendi kendine kuruntu yaparak, en ufak bir fırsatı bile değerlendirerek kendisine sataşmaya fırsat kolladığını anlatıyor. Ancak bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğu hâlâ bir sır, tam bir muamma. Yani doyurucu bir yanıt söz konusu değil. Yukarıdaki Büktel yorumu, "tokat gibi cevap"tan ziyade, laf kalabalığı. Bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğunu açıklamadığı, kanıtlamadığı sürece, bu yorumu asla ve kesinlikle "tokat gibi cevap" olma niteliğini barındırmıyor, hak etmiyor. Bahsi geçen "Mustafa" kim?
Popçu Mustafa Sandal mı?
Türkücü Mustafa Keser mi?
Ulu Önder Mustafa Kemâl Atatürk mü?
Teknik Direktör Mustafa Denizli mi?
Ses sanatçısı Mustafa Ceceli mi?
"Ölürüm Türkiyem"i seslendiren Mustafa Yıldızdoğan mı?
Kim bu "Mustafa"?
Eğer Coşkun Büktel, bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğunu açıklarsa, yani "Bahsi geçen Mustafa şudur, şu kişidir, bu da kanıtı, belgesi!" derse ve Mehmet Şahin de buna kanaat getirir; "Evet, Coşkun Büktel'in bana 'Mustafa abi'ne selam söyle Mehmet!' derken bahsettiği Mustafa abi bu!" derse, işte o zaman, Coşkun Büktel'in asıl bu yanıtı "tokat gibi cevap" niteliği taşır ve o zaman ben de Mustafa Demirkanlı sorusunun üzerinden verilen bu yanıtla, yazımda geçen varsayımın yanlış olduğunu görür ve özrümü dilerim. Mustafa Demirkanlı ne yapar? Onu bilemem, kendisi karar versin…
Bu nedenle yukarıdaki Büktel yorumunun asla ve kesinlikle "tokat gibi cevap" niteliği yoktur. Büktel'e göre yazdıkları "tokat gibi cevap" niteliğini taşıyor olabilir. Ancak, Büktel, yorumu, okuyuculara bırakmalıdır. Önemli olan okurun vereceği karardır. Hepimiz kendi yazdığımız yazı yada ürettiğimiz yapıtlarla övünecek olursak, bu işin içinden hiç çıkamayız…
Ben, kendi yazdığım yazıyı övecek kadar megaloman biri değilim, bunu "Bakın ben bunu yaptım!" diye övünerek söylemiyorum; ancak, yine de şunu belirtmek istiyorum: Büktel’in, Demirkanlı'ya verdiği bu yetersiz yanıtın ardından, Mustafa Demirkanlı şu yorumu yapıyor:
"Mesut Alptekin'e özür borcunu ödemesi talebi. Büktel şöyle diyor: 'Ben ona kendisidir demiş miyim? Hayır. Diyor ki, beni ima ettin, çok ahlaksızsın çok! O senin hüsnü kuruntun! Elinde kanıt olmadan insanlara 'çok ahlaksın çok' demek, haksız tahrikin, haysiyet cellatlığının, hakaretin daniskasıdır. ' Ben demedim, görmemiştim bile peki, Mesut sen ne hakla beni bu sürece kattın? Büktel başka Mustafa'dan bahsetmiş. Özür dilemeni bekliyorum :) güldüğüme bakma gerçekten bekliyorum... Büktel'i tanımak sanırım yararlı olacaktır..."
Ben, yazdığım yazıya net yada "açıkça, mertçe, Türkçe" bir yanıt alamadığım ve yazımın içeriğindeki varsayımın doğru olmadığını ispatlayacak bir yanıt, kanıt, delil, belge göremediğim için, şu ân özür dilemeyi hiç düşünmüyorum. Ancak ne zaman ki Büktel, "açıkça, mertçe, Türkçe" bir yanıt verir ve bu yanıtını da delil ve belgelerle desteklerse, o zaman Coşkun Büktel'den de, Mustafa Demirkanlı'dan da özür dileyeceğim, hazırda bekliyorum. Özür dilemek bir erdemdir!
"Mesut Alptekin'e özür borcunu ödemesi talebi. Büktel şöyle diyor: 'Ben ona kendisidir demiş miyim? Hayır. Diyor ki, beni ima ettin, çok ahlaksızsın çok! O senin hüsnü kuruntun! Elinde kanıt olmadan insanlara 'çok ahlaksın çok' demek, haksız tahrikin, haysiyet cellatlığının, hakaretin daniskasıdır.' Ben demedim, görmemiştim bile peki, Mesut sen ne hakla beni bu sürece kattın? Büktel başka Mustafa'dan bahsetmiş. Özür dilemeni bekliyorum :) güldüğüme bakma gerçekten bekliyorum... Büktel'i tanımak sanırım yararlı olacaktır..."
Yazdığım yazıda (defalarca olmak üzere) ve yukarıdaki bu yorumumun içerisinde de belirttiğim gibi, ben, bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğu, Coşkun Büktel tarafından "açıkça, mertçe, Türkçe" kanıtlandığı ve belgelerle ispatlandığı zaman, Coşkun Büktel'den de, Mustafa Demirkanlı'dan da özrümü dileyeceğim. Özür dilemek bir erdemdir…
***
Alptekin'in verdiği "etik dersleri"ni bağlamında okumak için tıklayınız:
www.facebook.com/coskun.buktel/posts/806891765995602?comment_id=807227145962064&offset=0&total_comments=31¬if_t=feed_comment_reply@coskunbuktel
www.tiyatroyun.blogspot.com.tr/2014/05/sanatc-mesut-alptekin-yazar-coskun_1035.html
Sonra da Coşkun Büktel’den yanıt beklemeye başladım. Ancak Mustafa Demirkanlı, ilk yazıyı yazan kişi ben olup, ilk önce benim yanıt almam gerekirken, Büktel, henüz bana yanıt vermemişken, benim önüme geçti ve benden önce yanıt almayı bekliyor. Coşkun Büktel’de, ilk yazıyı yazan kişi ben olup, ilk önce beni yanıtlaması gerekirken, ilk önce Mustafa Demirkanlı’yı yanıtlıyor. Büktel, daha benim yazımı aydınlatmamışken, Mustafa Demirkanlı’yı yanıtlıyor ve yazdıklarına karşılık bu yanıtını “tokat gibi cevap” olarak nitelendiriyor. Ben yukarıdaki Büktel yorumunda asla ve kesinlikle “tokat gibi cevap” göremiyorum. Büktel’in söylediği şey “ben Mustafa derken, senden bahsetmiştim, boşuna üstüne alınma”ya geliyor. Ancak bahsi geçen “Mustafa”nın kim olduğuna dair herhangi bir açıklama, kanıt ya da belge yok. Yani Coşkun Büktel, aşağıdaki linklerden de görebileceğiniz üzere, ne bu bahsi geçen “Mustafa”nın, bahsi geçtiği asıl tartışmada “açıkça, mertçe, Türkçe” bahsi geçen”Mustafa”nın kim olduğunu açıklıyor, ne de yukarıda “tokat gibi cevap” diye nitelendirdiği yorumunda “açıkça, mertçe, Türkçe” bahsi geçen “Mustafa”nın kim olduğunu açıklıyor. Linkler şunlar:
www.facebook.com/coskun.buktel/posts/785835998101179?stream_ref=10
www.facebook.com/coskun.buktel/posts/785313114820134
Üstelik bunu yapanda, kendi resmi web sitesinde şu sözü söyleyen ve banner olarak kullanan Coşkun Büktel:
"İnsanları suç belgesi göstermeden ya da suç belgesinin orijinal kaynağını belirtmeden (orijinal kaynağa link vermeden) suçlayacak kadar alçak değilim."
Büktel'in, "tokat gibi cevap" diye nitelendirdiği yorumun özü; "O Mustafa sen değilsin"den başka hiçbir anlam taşımıyor. Sadece, Mustafa Demirkanlı'nın, kendi kendine kuruntu yaparak, en ufak bir fırsatı bile değerlendirerek kendisine sataşmaya fırsat kolladığını anlatıyor. Ancak bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğu hâlâ bir sır, tam bir muamma. Yani doyurucu bir yanıt söz konusu değil. Yukarıdaki Büktel yorumu, "tokat gibi cevap"tan ziyade, laf kalabalığı. Bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğunu açıklamadığı, kanıtlamadığı sürece, bu yorumu asla ve kesinlikle "tokat gibi cevap" olma niteliğini barındırmıyor, hak etmiyor. Bahsi geçen "Mustafa" kim?
Popçu Mustafa Sandal mı?
Türkücü Mustafa Keser mi?
Ulu Önder Mustafa Kemâl Atatürk mü?
Teknik Direktör Mustafa Denizli mi?
Ses sanatçısı Mustafa Ceceli mi?
"Ölürüm Türkiyem"i seslendiren Mustafa Yıldızdoğan mı?
Kim bu "Mustafa"?
Eğer Coşkun Büktel, bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğunu açıklarsa, yani "Bahsi geçen Mustafa şudur, şu kişidir, bu da kanıtı, belgesi!" derse ve Mehmet Şahin de buna kanaat getirir; "Evet, Coşkun Büktel'in bana 'Mustafa abi'ne selam söyle Mehmet!' derken bahsettiği Mustafa abi bu!" derse, işte o zaman, Coşkun Büktel'in asıl bu yanıtı "tokat gibi cevap" niteliği taşır ve o zaman ben de Mustafa Demirkanlı sorusunun üzerinden verilen bu yanıtla, yazımda geçen varsayımın yanlış olduğunu görür ve özrümü dilerim. Mustafa Demirkanlı ne yapar? Onu bilemem, kendisi karar versin…
Bu nedenle yukarıdaki Büktel yorumunun asla ve kesinlikle "tokat gibi cevap" niteliği yoktur. Büktel'e göre yazdıkları "tokat gibi cevap" niteliğini taşıyor olabilir. Ancak, Büktel, yorumu, okuyuculara bırakmalıdır. Önemli olan okurun vereceği karardır. Hepimiz kendi yazdığımız yazı yada ürettiğimiz yapıtlarla övünecek olursak, bu işin içinden hiç çıkamayız…
Ben, kendi yazdığım yazıyı övecek kadar megaloman biri değilim, bunu "Bakın ben bunu yaptım!" diye övünerek söylemiyorum; ancak, yine de şunu belirtmek istiyorum: Büktel’in, Demirkanlı'ya verdiği bu yetersiz yanıtın ardından, Mustafa Demirkanlı şu yorumu yapıyor:
"Mesut Alptekin'e özür borcunu ödemesi talebi. Büktel şöyle diyor: 'Ben ona kendisidir demiş miyim? Hayır. Diyor ki, beni ima ettin, çok ahlaksızsın çok! O senin hüsnü kuruntun! Elinde kanıt olmadan insanlara 'çok ahlaksın çok' demek, haksız tahrikin, haysiyet cellatlığının, hakaretin daniskasıdır. ' Ben demedim, görmemiştim bile peki, Mesut sen ne hakla beni bu sürece kattın? Büktel başka Mustafa'dan bahsetmiş. Özür dilemeni bekliyorum :) güldüğüme bakma gerçekten bekliyorum... Büktel'i tanımak sanırım yararlı olacaktır..."
Ben, yazdığım yazıya net yada "açıkça, mertçe, Türkçe" bir yanıt alamadığım ve yazımın içeriğindeki varsayımın doğru olmadığını ispatlayacak bir yanıt, kanıt, delil, belge göremediğim için, şu ân özür dilemeyi hiç düşünmüyorum. Ancak ne zaman ki Büktel, "açıkça, mertçe, Türkçe" bir yanıt verir ve bu yanıtını da delil ve belgelerle desteklerse, o zaman Coşkun Büktel'den de, Mustafa Demirkanlı'dan da özür dileyeceğim, hazırda bekliyorum. Özür dilemek bir erdemdir!
Mustafa Demirkanlı'nın bu ironik yorumuna karşılık Büktel'in yaptığı yorum daha da ironik:
"Sevgili okurlar, yüzü kızarmıyor ama tokat gibi cevabı yukarıda aldı. Aldırmayın, o öyledir."
İlk yazıyı yazan ben olarak, ilk önce benim yanıt almam gerektiği yerde, benim yazdığım yazının aydınlatılması gerektiği yerde, Coşkun Büktel, benden sonra devreye giren Mustafa Demirkanlı'yı yanıtlandırıp, benim almam gereken yanıtı askıya alıyorsa, o hâlde Coşkun Büktel'in de en az Mustafa Demirkanlı kadar "yüzü kızarmıyor" demektir. Ancak ben "aldırmayın, o öyledir" demeden önce, Büktel'in yazıma yanıt vererek, kendisi hakkında "aldırmayın, o öyledir" kanısına beni vardırmamasını ümit ederek, sabırla, yazımın, Coşkun Büktel tarafından aydınlatılmasını bekleyeceğim. Bence devreye girmeden önce Mustafa Demirkanlı da bunu yapmalı ve önce yazının aydınlatılmasını beklemeliydi. Ama sabredemedi. Şâyet Coşkun Büktel, yazımı yanıtlar, karanlık kalan yerleri aydınlatır ve bahsi geçen "Mustafa"nın, Mustafa Demirkanlı değil de, başka bir "Mustafa" olduğunu ispatlarsa, buna karşılık ben de, Mustafa Demirkanlı'nın bu aceleci tavrını baz alarak, şu yorumuna karşılık, kendisinden özür bekleyeceğim:"Mesut Alptekin'e özür borcunu ödemesi talebi. Büktel şöyle diyor: 'Ben ona kendisidir demiş miyim? Hayır. Diyor ki, beni ima ettin, çok ahlaksızsın çok! O senin hüsnü kuruntun! Elinde kanıt olmadan insanlara 'çok ahlaksın çok' demek, haksız tahrikin, haysiyet cellatlığının, hakaretin daniskasıdır.' Ben demedim, görmemiştim bile peki, Mesut sen ne hakla beni bu sürece kattın? Büktel başka Mustafa'dan bahsetmiş. Özür dilemeni bekliyorum :) güldüğüme bakma gerçekten bekliyorum... Büktel'i tanımak sanırım yararlı olacaktır..."
Yazdığım yazıda (defalarca olmak üzere) ve yukarıdaki bu yorumumun içerisinde de belirttiğim gibi, ben, bahsi geçen "Mustafa"nın kim olduğu, Coşkun Büktel tarafından "açıkça, mertçe, Türkçe" kanıtlandığı ve belgelerle ispatlandığı zaman, Coşkun Büktel'den de, Mustafa Demirkanlı'dan da özrümü dileyeceğim. Özür dilemek bir erdemdir…
***
Alptekin'in verdiği "etik dersleri"ni bağlamında okumak için tıklayınız:
www.facebook.com/coskun.buktel/posts/806891765995602?comment_id=807227145962064&offset=0&total_comments=31¬if_t=feed_comment_reply@coskunbuktel