14 Mayıs 2014 Çarşamba

Bulunmaz, sabah saatlerinde Sultanahmet çayırında çalışma yapıyor...

Bulunmaz dağarcığındaki dergi ve kitapların belirli bölümlerini çayırda da yineliyor...

Çok küçük yaşta okuma yazma öğrenip Kur'ân'ı bile ilkokul döneminde hatmetmiş biri olmama karşılık, estetik düzeyi gelişmiş yazın yapıtlarını ancak yirmi yaşıma iyice yaklaştığım bir ânda okumaya başlamıştım. Bu "geç kalmışlık" duygusu yüreğime o kadar işledi ki, hayat boyu enseme konan bir karga gibi beni sürekli olarak uyarma işlevini yerine getiriyor.

Sabaha dek sağa sola dönmeme karşın Soma Faciası nedeniyle bir türlü gözüme uyku girmeyince, gayet erken saatlerde Sultanahmet Camii'nin önündeki koskoca bir ağaca sırtımı dayayarak öncelikle Mihail Yuryeviç Lermontov'un "Zamanımızın Bir Kahramanı" romanındaki bölümlerin bâzı yerlerini yine okuduktan sonra John Steinbeck'in "Tatlı Perşembe" romanına sıçrayıp, Lermontov ile Steinbeck arasındaki hoş benzerlikler konusunda kafa yormaya başlamıştım ki izlendiğim izlenimi edindim... 

Ağır ağır başımı kitaptan kaldırıp, ileriye doğru boz bulanık bir biçimde bakmaya başladığımda tam karşımda altı çekik göz gördüm. Ellerindeki gelişmiş fotoğraf makineleriyle bana "zum" yapmış olan üç Çinli hiç izin almadan fotoğraf çektikleri için özür dileyerek fotoğrafları silmeye hazır olduklarını dile getirdiler!... Bana bir fotoğraf göndermeleri karşılığında fotoğrafları istedikleri gibi kullanabileceklerini ifade ettim... Sabahleyin bunca erken saatte neden kitap okuduğumu sordular. "Alışkanlık işte!" dedim. Sıra mizansene geldi... Mizansen hâline getirilen fotoğraf çekme işlemi sonrası, hem Türkiye'de ve hem de Çin'de "görüşme sözü" verdik birbirimize... İşte bu nedenle bu küçük yazıyı yazabilme gücüne erdim! 

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz