Öğle sonrası çekip, gece yayınladığım yukarıdaki fotoğrafın altına nasıl bir yazı yazacağımı düşünüyorken, Mesut Alptekin'in gönderdiği bir e-postayla karşılaştım. Mesut'a yanıt verince, bu fotoğraf için ayrı bir yazı yazmamaya karar verdim. Mesut'la aramızda geçen diyaloğu okuyunuz!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Mesut Alptekin - Şu kırmızı mumun üzerine yazdığın yazı (Yandıkça yok olup yok oldukça yanan mum, tam da diyalektik demektir!) mükemmel olmuş abi. Tarzının dışına çıkmışsın sanki; ama gerçekten müthiş bir şey yakalamışsın. İşte senden böyle metinler beklenir. Hayran kaldım yâni...
Hilmi Bulunmaz - "Sen rastlantı gereği bir fotoğraf çektin ve ben rastlantı gereği bir yazı yazdım!" sallapatiliği olmadı. Böyle bir yazı yazmaya karar verdiğim için, sana o fotoğrafı çekmeni söyledim. Her şey planlanmıştı. Benim gerçek yazarlık gücüm bu. İki nedenle yazarlığa önem vermiyorum. Bir: Türkiye'deki yazarlar yazarsa, ben yazar değilim... İki: Yazarlık gücümle insanları hayran bırakıp, onların yazarlık isteklerini öldürmek istemiyorum... Ozan Akgül, Oğuzcan Önver yada senin yazı yazma isteğinizin önünde engel olmak istemediğim ve bu arada toplumsal mücadeleme daha çok önem verdiğim, yâni dâvâları en çok önemsediğim için, yazarlık yada tiyatroculuk eylemini ikincilleştirdim!... Özetle: "YAKALAMADIM!" tam tersine "DÜZEYSİZ YAZILARI YAKALIYORUM!"
Mesut Alptekin - Bence hayranlık, öldürmek yerine, hevesi daha da güçlendiriyor. İmrenme durumu, şahsen beni daha nitelikli çalışmaya yöneltiyor...
Hilmi Bulunmaz - Genellikle hayran olup, heveslerini intihar ettiriyorlar... Oysa şunu çok iyi öğrendim: Aptal hayran olup bağlanır, zeki merak edip araştırır... Demek ki sen, "zeki" biri olarak yaşıyorsun... Sen, zâten toplumcu bir sanatçısın... Toplumcu sanatçılar, kendilerini değil, eylemlerini sergilerler. Böylelikle, eylemlere bakarak kılavuzluk edinen kişiler, yepyeni toplumcu eylemler oluştururlar.
***
Ayrıca bakınız:
Yandıkça yok olup yok oldukça yanan mum, tam da diyalektik demektir!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Mesut Alptekin - Şu kırmızı mumun üzerine yazdığın yazı (Yandıkça yok olup yok oldukça yanan mum, tam da diyalektik demektir!) mükemmel olmuş abi. Tarzının dışına çıkmışsın sanki; ama gerçekten müthiş bir şey yakalamışsın. İşte senden böyle metinler beklenir. Hayran kaldım yâni...
Hilmi Bulunmaz - "Sen rastlantı gereği bir fotoğraf çektin ve ben rastlantı gereği bir yazı yazdım!" sallapatiliği olmadı. Böyle bir yazı yazmaya karar verdiğim için, sana o fotoğrafı çekmeni söyledim. Her şey planlanmıştı. Benim gerçek yazarlık gücüm bu. İki nedenle yazarlığa önem vermiyorum. Bir: Türkiye'deki yazarlar yazarsa, ben yazar değilim... İki: Yazarlık gücümle insanları hayran bırakıp, onların yazarlık isteklerini öldürmek istemiyorum... Ozan Akgül, Oğuzcan Önver yada senin yazı yazma isteğinizin önünde engel olmak istemediğim ve bu arada toplumsal mücadeleme daha çok önem verdiğim, yâni dâvâları en çok önemsediğim için, yazarlık yada tiyatroculuk eylemini ikincilleştirdim!... Özetle: "YAKALAMADIM!" tam tersine "DÜZEYSİZ YAZILARI YAKALIYORUM!"
Mesut Alptekin - Bence hayranlık, öldürmek yerine, hevesi daha da güçlendiriyor. İmrenme durumu, şahsen beni daha nitelikli çalışmaya yöneltiyor...
Hilmi Bulunmaz - Genellikle hayran olup, heveslerini intihar ettiriyorlar... Oysa şunu çok iyi öğrendim: Aptal hayran olup bağlanır, zeki merak edip araştırır... Demek ki sen, "zeki" biri olarak yaşıyorsun... Sen, zâten toplumcu bir sanatçısın... Toplumcu sanatçılar, kendilerini değil, eylemlerini sergilerler. Böylelikle, eylemlere bakarak kılavuzluk edinen kişiler, yepyeni toplumcu eylemler oluştururlar.
***
Ayrıca bakınız:
Yandıkça yok olup yok oldukça yanan mum, tam da diyalektik demektir!