Bindiği kayığın küreğini çekerek, kayıkçının türküsünü söyleyen Kemal Oruç'un "LİNÇÇİ" aşağılık Mimesis sitesindeki halka yukarıdan bakan yazısını, hapse girmeden yada hapisten çıktıktan sonra yanıtlayacağım!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Tiyatro… Yolsuzluk… Medya…
Kemal Oruç
21 Şubat 2014
Gün karmakarışık! Bir tarafta cemaat-AKP çatışması, diğer tarafta ortaya çıkan ayakkabı kutuları, TIRlar, paralar, yolsuzluklar, bakan çocukları, istifalar, itiraflar…
Dışarıdan bakıldığında tam bir kaos!
Aslına bakarsanız, süreci düzenli olarak takip edenler bu kaosu ve nedenlerini anlayabiliyor. Peki takip edemeyenler? Ne olup bittiğini anlamayanlar? Evine iki ekmek götürebilmek için gece gündüz çalışmak zorunda kalan ve ne olup bittiğinden haberi olmayanlar? Ya da ay sonunu getiremeyip aç kalacağı günlerin hesabını yaparken bu kaosa hiç bulaşmak istemeyenler? Yani çoğunluk…
Öncelikle şunu bir kesinleştirelim: Hepimiz bu kaosun içindeyiz! Ve bu bozuk düzene karşı koymadığımız sürece de bu kaosun büyümesine neden oluyoruz.
Cemaat-AKP çatışması sonucu iki tarafın medyası da çatışmaya başladı ve bu yolla yolsuzluk davasını izlemeye başladık.
Düşünüyorum da, cemaat ve AKP yeniden anlaşmaya varsa, onların yalan medyası bütün bu pisliği kaç günde temizler?
Sanal medyanın gücü elbette çok büyük, ama şu da bir gerçek ki sanal ortam tam bir çöplük ve orada paylaşılanlar hızlıca o çöplükte unutulmaya mahkum.
Yalan medya aracılığıyla yönetilen, bu medyanın kusmuklarını gerçekliğe dönüştüren çoğunluğun sosyal medyadan haberi bile yok. Bu çoğunluğa nasıl ulaşacağız ve gerçekleri onlara nasıl söyleyeceğiz? Onların kendi hakkını aramasını, yolsuzluğa, yalana, talana karşı ayaklanmasını nasıl sağlayacağız?
Sanat yoluyla elbette! Özellikle tiyatroyla…
Tiyatro, kalıcılığı yüzyıllar süren bir medyadır. Tiyatro yoluyla söylediğimiz söz tıpkı genler gibi nesilden nesile aktarılır.
Ama bunu sağlayacak olan sanat, bir tarafta çocuklarımız öldürülürken “Beckett Tiyatrosu’nun Dışavurumsal İzleklerinin Varoluşsal Yansıması”nın bilmem nesinin bilmem nesinin tartışılmasıyla ortaya çıkacak olan sanat değil!
Bunu sağlayacak olan sanat öncelikle somut ve güncel olmalı. Şimdi olanı gözler önüne sermeli! Ezilen çoğunluğun anlayacağı şekilde, onların ayağına giderek icra edilmeli. Sokağa dökülmeli bu sanat, köylere kasabalara gitmeli, evlere girmeli, insanların gözüne bakmalı bu sanat! “HIRSIZ VAAAARRR!” diye bağırmalı bu sanat!
Bu sanat gerçekleri gösteren, çoğunluğun anlayacağı şekilde, güncel bir medya yaratmalı!
Aksi takdirde, Hamlet’in amcasıyla iktidar kavgasını, olduğu gibi göstererek, günümüz yolsuzluğunu anlatmaya ve çoğunluğun da bunu izleyerek yolsuzluğun boyutunu anlamasını ve buna karşı koymasını sağlamaya çalışmak çok büyük Pollyannacılık olur!
İsteyen yine burjuva oyunlarıyla “dışavurumsal izleklerin bilmem nesini” işlemeye ve kendini aldatmaya devam etsin!
Biz sokağa çıkıp sanatımızla haykıracağız “UYAN EY HALK!” diye!
(Kaynak: Mimesis)
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Tiyatro… Yolsuzluk… Medya…
Kemal Oruç
21 Şubat 2014
Gün karmakarışık! Bir tarafta cemaat-AKP çatışması, diğer tarafta ortaya çıkan ayakkabı kutuları, TIRlar, paralar, yolsuzluklar, bakan çocukları, istifalar, itiraflar…
Dışarıdan bakıldığında tam bir kaos!
Aslına bakarsanız, süreci düzenli olarak takip edenler bu kaosu ve nedenlerini anlayabiliyor. Peki takip edemeyenler? Ne olup bittiğini anlamayanlar? Evine iki ekmek götürebilmek için gece gündüz çalışmak zorunda kalan ve ne olup bittiğinden haberi olmayanlar? Ya da ay sonunu getiremeyip aç kalacağı günlerin hesabını yaparken bu kaosa hiç bulaşmak istemeyenler? Yani çoğunluk…
Öncelikle şunu bir kesinleştirelim: Hepimiz bu kaosun içindeyiz! Ve bu bozuk düzene karşı koymadığımız sürece de bu kaosun büyümesine neden oluyoruz.
Cemaat-AKP çatışması sonucu iki tarafın medyası da çatışmaya başladı ve bu yolla yolsuzluk davasını izlemeye başladık.
Düşünüyorum da, cemaat ve AKP yeniden anlaşmaya varsa, onların yalan medyası bütün bu pisliği kaç günde temizler?
Sanal medyanın gücü elbette çok büyük, ama şu da bir gerçek ki sanal ortam tam bir çöplük ve orada paylaşılanlar hızlıca o çöplükte unutulmaya mahkum.
Yalan medya aracılığıyla yönetilen, bu medyanın kusmuklarını gerçekliğe dönüştüren çoğunluğun sosyal medyadan haberi bile yok. Bu çoğunluğa nasıl ulaşacağız ve gerçekleri onlara nasıl söyleyeceğiz? Onların kendi hakkını aramasını, yolsuzluğa, yalana, talana karşı ayaklanmasını nasıl sağlayacağız?
Sanat yoluyla elbette! Özellikle tiyatroyla…
Tiyatro, kalıcılığı yüzyıllar süren bir medyadır. Tiyatro yoluyla söylediğimiz söz tıpkı genler gibi nesilden nesile aktarılır.
Ama bunu sağlayacak olan sanat, bir tarafta çocuklarımız öldürülürken “Beckett Tiyatrosu’nun Dışavurumsal İzleklerinin Varoluşsal Yansıması”nın bilmem nesinin bilmem nesinin tartışılmasıyla ortaya çıkacak olan sanat değil!
Bunu sağlayacak olan sanat öncelikle somut ve güncel olmalı. Şimdi olanı gözler önüne sermeli! Ezilen çoğunluğun anlayacağı şekilde, onların ayağına giderek icra edilmeli. Sokağa dökülmeli bu sanat, köylere kasabalara gitmeli, evlere girmeli, insanların gözüne bakmalı bu sanat! “HIRSIZ VAAAARRR!” diye bağırmalı bu sanat!
Bu sanat gerçekleri gösteren, çoğunluğun anlayacağı şekilde, güncel bir medya yaratmalı!
Aksi takdirde, Hamlet’in amcasıyla iktidar kavgasını, olduğu gibi göstererek, günümüz yolsuzluğunu anlatmaya ve çoğunluğun da bunu izleyerek yolsuzluğun boyutunu anlamasını ve buna karşı koymasını sağlamaya çalışmak çok büyük Pollyannacılık olur!
İsteyen yine burjuva oyunlarıyla “dışavurumsal izleklerin bilmem nesini” işlemeye ve kendini aldatmaya devam etsin!
Biz sokağa çıkıp sanatımızla haykıracağız “UYAN EY HALK!” diye!
(Kaynak: Mimesis)