Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yrd. Doç. Dr. Erbil Göktaş, dergisinin Aralık 2013 tarihli 53. sayısındaki sunuş yazısında diyor ki:
"Kimi İstanbul DT reklam kulelerinin sezon içersinde on beş gün özel şirketlere kiralanmasını eleştirecektir."
Erbil Göktaş'ın sunuş yazısını baştan aşağı eleştirmek mümkün olsa da, hem derginin "LİNÇÇİ" olmaması ve hem de benim dâvâ yoğunluğum nedeniyle, eleştiriye muhtaç bu yazıyı irdelemeyi daha sonraya bırakıp, yukarıdaki tümce üzerinden fikirlerimi ağır ağır beyan etmek istiyorum.
1 - Tümcenin ilk sözcüğü içerisindeki "kim"dekileri belirtemeden yazı kaleme alman, en hafif deyimiyle, bu "kim"lerin emeğinin görmezden gelinmesine yardım ve yataklık etmektedir!... İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerinin ticarî kuruluşlara "peşkeş çekilebilmesi"ni gündeme getiren benim! Bu peşkeşin görünür kılınması için savaşım verenler de Coşkun Büktel ve Feridun Çetinkaya'dır... Bu üç cesurun adını yazmak çok mu zor? Bizim tiyatro sanatına verdiğimiz emeklerimizi dergine çok gördükçe, ben, senin dergini hep sansürcülükle suçlayacağım... Bizlerin adlarını dergine ithal etmediğinde yada etsen bile "SANSÜRCÜLÜK" yaptığında eline ne geçiyor Erbil kardeşim?... Şöyle mi düşünüyorsun?
"Benim dergime aylardır reklâm (PARA) vermeyen Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt'un ve İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Şakir Gürzumar'ın daima göz yumdukları İDT reklâm kulelerinin ticarî kuruluşlar tarafından işgâlini ilk gündeme getiren Hilmi Bulunmaz'ın, bu gündemi sıcak tutan Coşkun Büktel'le Feridun Çetinkaya'nın adını dergime ithal edersem, Mustafa Kurt bana reklâm (PARA) vermez!..."
Zâten vermiyor!... Bence, senin dergine reklâm (PARA) vermemesinin başat etmeni, senin derginin LİNÇÇİ olmamasıdır. Ha, şöyle denebilir: "Senin dergin tam zamanında yayınlanmadığı için vermiyor..." Bence, zamanlamaya en uygun davranan dergi, senin dergin be Erbil! Mustafa Kurt'un zaman maman umurunda değil... Varsa yoksa, LİNÇÇİ olsun yeter. "Bir dergi LİNÇÇİ ise, o dergiye reklâm (PARA) vermek gerekir" kanısında Kurt kardeşim. Kurt, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin tüm sayılarını her ayın birinde eline aldığını resmî belgelerle kanıtlasın,
"BEN EŞEĞİM" diye günde beş vakit bağırmakla kalmayacak, üstüne üstlük, Sultanahmet Meydanı'nda kellemi bile keseceğim... Kurt, Ömer Çelik'in tam kıyağıyla oturduğu Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne kurulduğu ilk günden bu yana, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergileri'ni her ayın birinde eline aldığını resmî belgelerle kanıtlasın, "yineliyorum" eşek gibi anıracak ve intihar edeceğim!... Bu kadar net bir durum ortada duruyorken, neden bu denli ikircikli davranarak, bizim verdiğimiz kule mücadelesini görmezden geliyor ve adımızı SANSÜR ediyorsun Erbil?
2 - Ben, sürekli olarak şunu vurguluyorum: Yılda üç ay İDT afişleriyle namusunu kurtaran reklâm kuleleri, dokuz ay ticarî kuruluşların işgâli altında. Sen ya sayı saymasını bilmiyorsun yada şişmansın herkesten... Ben, Sultanahmet'te oturduğum için, buradaki reklâm kulesini, hem kendim, hem görevlendirdiğim kişiler kılı kırka yararak gözlemliyoruz. Bir kez, "sezon dışında olduğu gibi ticarî kuruluşların işgâli"ne uğrayan reklâm kuleleri, sezon içerisinde de, senin söylediğin gibi, "fifty-fifty" kullanılmıyor. Sana bu bilgiyi kim verdi Erbil? Sana verilen her bilgiye, gösterilen her belgeye inanma lütfen... O yalanlar bana da çok söylendi. Ama ben, kendi belgeme, kendi bilgime, kendi bulguma inanacak kadar devlete soğuk bakan bir tiyatro sanatçısıyım. Sana yalan söylenmiş be Erbil. Sen de, eline aldığın yalanı okurlarına sunarak, yalan iletkenliği görevi üstlenmişsin. Ha bu arada, Devlet Tiyatroları 1 Ekim 2013 günü sezonu açmasına karşın, sezon açılış gününden çok sonra göstermelik de olsa kendi reklâm kulelerinin namusuna sahip çıkabildi. Bakınız:
Bulunmaz, Şakir Gürzumar'ın İDT reklâm kulelerinin namusunu koruyor!
***
Ayrıca bakınız:
Çemberden daha yuvarlak yazan Göktaş'ın "DT kulesi"ne itirazımız var!
"Kimi İstanbul DT reklam kulelerinin sezon içersinde on beş gün özel şirketlere kiralanmasını eleştirecektir."
Erbil Göktaş'ın sunuş yazısını baştan aşağı eleştirmek mümkün olsa da, hem derginin "LİNÇÇİ" olmaması ve hem de benim dâvâ yoğunluğum nedeniyle, eleştiriye muhtaç bu yazıyı irdelemeyi daha sonraya bırakıp, yukarıdaki tümce üzerinden fikirlerimi ağır ağır beyan etmek istiyorum.
1 - Tümcenin ilk sözcüğü içerisindeki "kim"dekileri belirtemeden yazı kaleme alman, en hafif deyimiyle, bu "kim"lerin emeğinin görmezden gelinmesine yardım ve yataklık etmektedir!... İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerinin ticarî kuruluşlara "peşkeş çekilebilmesi"ni gündeme getiren benim! Bu peşkeşin görünür kılınması için savaşım verenler de Coşkun Büktel ve Feridun Çetinkaya'dır... Bu üç cesurun adını yazmak çok mu zor? Bizim tiyatro sanatına verdiğimiz emeklerimizi dergine çok gördükçe, ben, senin dergini hep sansürcülükle suçlayacağım... Bizlerin adlarını dergine ithal etmediğinde yada etsen bile "SANSÜRCÜLÜK" yaptığında eline ne geçiyor Erbil kardeşim?... Şöyle mi düşünüyorsun?
"Benim dergime aylardır reklâm (PARA) vermeyen Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt'un ve İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Şakir Gürzumar'ın daima göz yumdukları İDT reklâm kulelerinin ticarî kuruluşlar tarafından işgâlini ilk gündeme getiren Hilmi Bulunmaz'ın, bu gündemi sıcak tutan Coşkun Büktel'le Feridun Çetinkaya'nın adını dergime ithal edersem, Mustafa Kurt bana reklâm (PARA) vermez!..."
Zâten vermiyor!... Bence, senin dergine reklâm (PARA) vermemesinin başat etmeni, senin derginin LİNÇÇİ olmamasıdır. Ha, şöyle denebilir: "Senin dergin tam zamanında yayınlanmadığı için vermiyor..." Bence, zamanlamaya en uygun davranan dergi, senin dergin be Erbil! Mustafa Kurt'un zaman maman umurunda değil... Varsa yoksa, LİNÇÇİ olsun yeter. "Bir dergi LİNÇÇİ ise, o dergiye reklâm (PARA) vermek gerekir" kanısında Kurt kardeşim. Kurt, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin tüm sayılarını her ayın birinde eline aldığını resmî belgelerle kanıtlasın,
"BEN EŞEĞİM" diye günde beş vakit bağırmakla kalmayacak, üstüne üstlük, Sultanahmet Meydanı'nda kellemi bile keseceğim... Kurt, Ömer Çelik'in tam kıyağıyla oturduğu Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'ne kurulduğu ilk günden bu yana, LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergileri'ni her ayın birinde eline aldığını resmî belgelerle kanıtlasın, "yineliyorum" eşek gibi anıracak ve intihar edeceğim!... Bu kadar net bir durum ortada duruyorken, neden bu denli ikircikli davranarak, bizim verdiğimiz kule mücadelesini görmezden geliyor ve adımızı SANSÜR ediyorsun Erbil?
2 - Ben, sürekli olarak şunu vurguluyorum: Yılda üç ay İDT afişleriyle namusunu kurtaran reklâm kuleleri, dokuz ay ticarî kuruluşların işgâli altında. Sen ya sayı saymasını bilmiyorsun yada şişmansın herkesten... Ben, Sultanahmet'te oturduğum için, buradaki reklâm kulesini, hem kendim, hem görevlendirdiğim kişiler kılı kırka yararak gözlemliyoruz. Bir kez, "sezon dışında olduğu gibi ticarî kuruluşların işgâli"ne uğrayan reklâm kuleleri, sezon içerisinde de, senin söylediğin gibi, "fifty-fifty" kullanılmıyor. Sana bu bilgiyi kim verdi Erbil? Sana verilen her bilgiye, gösterilen her belgeye inanma lütfen... O yalanlar bana da çok söylendi. Ama ben, kendi belgeme, kendi bilgime, kendi bulguma inanacak kadar devlete soğuk bakan bir tiyatro sanatçısıyım. Sana yalan söylenmiş be Erbil. Sen de, eline aldığın yalanı okurlarına sunarak, yalan iletkenliği görevi üstlenmişsin. Ha bu arada, Devlet Tiyatroları 1 Ekim 2013 günü sezonu açmasına karşın, sezon açılış gününden çok sonra göstermelik de olsa kendi reklâm kulelerinin namusuna sahip çıkabildi. Bakınız:
Bulunmaz, Şakir Gürzumar'ın İDT reklâm kulelerinin namusunu koruyor!
Kağıt üzerinde "ayda on beş gün" İDT tarafından kullanılması gereken reklâm kuleleri, hiçbir zaman için ayda on beş gün kullanılmadığı gibi, bâzen ayda bir hafta ancak kullanılabiliyor. Bunun yanı sıra, yazın tam beş ay olduğu gibi ticarî kuruluşlar tarafından işgâl edilen İDT reklâm kuleleri, insanlara asla tiyatro bilinci değil, McDonald's bilinci aşılıyor...
Erbil, bir daha İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kuleleriyle ilgili olarak bir tek tümce bile kullanırsan, bundan sonra çok daha sert bir biçimde eleştirilerime mâruz kalırsın. "UYARMADI!" deme. UYARIYORUM!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ayrıca bakınız:
Çemberden daha yuvarlak yazan Göktaş'ın "DT kulesi"ne itirazımız var!