19 Aralık 2013 Perşembe

Halkın Avukatı Bulunmaz bugün yine İstanbul Adalet Sarayı'nda çalıştı!

Ülke olağanüstü bir hızla kabuk değiştirirken, devasa "hukuk fabrikası" İstanbul Adalet Sarayı'ndaki kara kalabalıklar da şimşek hızıyla artıyor. Zifirî bir karanlığın egemenlik kurduğu aysız gecelerde uyumanın gayet zor olduğu gibi, bu gece de her ne hikmetse gözüme asla uyku girmedi! 

Karabasan ağırlığın omuzlarıma bıçak gibi düşmesi sonucu, bir sağa bir sola dönüp sabahı zor ettim. Gün ışığının yüzünü göstermekte ikirciklik yaşadığı sabahın hüznü, bugünkü "sanık" hakkında bulutlu düşünceler oluşturmama neden oldu. İçimdeki duygunun tarifi mümkün değil gibi görünse bile koşullar beni adliyenin renksiz duvarlarına savuruyordu... 

Tarifi zinhar mümkün görünmeyen "hüzün" sözcüğünün içerdiği yürek burkan duygular ruhumun derinliklerine daima nüfuz ediyordu. Sanık, çocuğumdan küçüktü. Hakkında tazminat dâvâsı açtığım dâvâlıysa çok daha küçüktü. Azmettiriciler, kara gözlük takmış "bant karikatürlerinin kenar süsü" kara kargalara benziyorlardı! Onlar ki, üretmeden kazanıp, insanlık değerlerini tüketiyorlardı... Onların azmettirdiklerini, hafifletici nedenler karmaşasının derinliğindeki çukura gömemem. 2200 elli 1100 LİNÇÇİ alçak bana "Gel!" dedi ve ben refleksle hemen gittim... Dönüşü olmayan kara renkli bir deliğin en derinindeki çoban yıldızını arıyorum!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz