Oyun'un notu: Tiyatro yazarı Melih Anık, yazılarından yalnızca 150 sözcüklük bir alıntı yapılabilmesine izin verdiği için, 150'nci sözcükten öncesini okumak isteyen okurlarımız, en aşağıdaki linki tıklayabilirler...
***
Eleştiri Meleştiri
Melih Anık
12 Aralık 2013
dünyanın büyük şirketlerinde gözlemlediğim tecrübelerimi hatırladım. Türkiye'de çalıştığım şirketlerde, bulunduğum ortamlarda hep o okuduklarımı, gördüklerimi uygulamaya çalıştım. Bir süre sonra hayâl kırıklıklarım çoğalmaya başladı. Türkiye'nin habitatına ters bir durum vardı ortada. Farklı davrandığınızda onunla çatışmaya başlıyordunuz. Türkiye'de yönetim, "mönetim" oluyordu.
Sürekli tiyatro yazıları yazmaya başladıktan sonra, eleştiri üzerine daha çok okumaya başladım. Yazdıkça öğreniyor, öğrendikçe daha farklı yazıyordum. Ama gene o "habitat" dikildi karşıma. Bu da "tiyatro habitatı" idi. Alkışla beslenmeye alışmış; övgü ile tüyleri kabartılan; küçük küçük klanlar halinde yaşayan, bir bütün olamayan; çabuk küsen, alınan; "susmayacağını, direneceğini, savaşacağını" söyleyen ama hep kendisi "geç", dedikleri "lafta" kalan bir topluluk. Bu habitat, bir eleştiri düzeni yaratmıştı. Kitaplarda tanımlanan eleştirilere benzemeyen bir düzendi bu. "Rektiri" dedim adına, reklâm olsun diye yazılan yazılar yâni. Ödülün de "mödül" olduğu bu habitatta eleştiri, "meleştiri" olmaya itiliyordu.
Aslına bakarsanız bu ortamda durumu idare edip, "meleştiri" yazamayacağıma göre, "meleştiri"leri tartışmak daha mı doğru olur acaba?
Bir şeye yarar mı, ne dersiniz?
(Kaynak: Dokunuş)
***
Eleştiri Meleştiri
Melih Anık
12 Aralık 2013
dünyanın büyük şirketlerinde gözlemlediğim tecrübelerimi hatırladım. Türkiye'de çalıştığım şirketlerde, bulunduğum ortamlarda hep o okuduklarımı, gördüklerimi uygulamaya çalıştım. Bir süre sonra hayâl kırıklıklarım çoğalmaya başladı. Türkiye'nin habitatına ters bir durum vardı ortada. Farklı davrandığınızda onunla çatışmaya başlıyordunuz. Türkiye'de yönetim, "mönetim" oluyordu.
Sürekli tiyatro yazıları yazmaya başladıktan sonra, eleştiri üzerine daha çok okumaya başladım. Yazdıkça öğreniyor, öğrendikçe daha farklı yazıyordum. Ama gene o "habitat" dikildi karşıma. Bu da "tiyatro habitatı" idi. Alkışla beslenmeye alışmış; övgü ile tüyleri kabartılan; küçük küçük klanlar halinde yaşayan, bir bütün olamayan; çabuk küsen, alınan; "susmayacağını, direneceğini, savaşacağını" söyleyen ama hep kendisi "geç", dedikleri "lafta" kalan bir topluluk. Bu habitat, bir eleştiri düzeni yaratmıştı. Kitaplarda tanımlanan eleştirilere benzemeyen bir düzendi bu. "Rektiri" dedim adına, reklâm olsun diye yazılan yazılar yâni. Ödülün de "mödül" olduğu bu habitatta eleştiri, "meleştiri" olmaya itiliyordu.
Aslına bakarsanız bu ortamda durumu idare edip, "meleştiri" yazamayacağıma göre, "meleştiri"leri tartışmak daha mı doğru olur acaba?
Bir şeye yarar mı, ne dersiniz?
(Kaynak: Dokunuş)