Gabriel García Márquez'in "ANLATMAK İÇİN YAŞAMAK" kitabındaki şu paragraf, sanki tam da Türkiye'yi anlatıyor:
"Bir süre sonra hiçbir açıklama yapılmadan ve kimse bu destansı dayanışmanın ne zaman sona erdiğini anlayamadan ortalık süt liman oldu. Kanlı diktatörlüğünden hazzetmeyen biri General Sanchez Cerro'yu öldürünce barış geri geldi, savaş çığlığı da okul takımlarının futbol karşılaşmalarının bir rutinine dönüştü. Ama seferberliğe alyanslarını vererek katkıda bulunan annem ile babam bu saflıklarından hiçbir zaman kurtulamadılar."
(Kaynak: "ANLATMAK İÇİN YAŞAMAK", Can Yayınları, çeviri Pınar Savaş, sf. 117)
"Bir süre sonra hiçbir açıklama yapılmadan ve kimse bu destansı dayanışmanın ne zaman sona erdiğini anlayamadan ortalık süt liman oldu. Kanlı diktatörlüğünden hazzetmeyen biri General Sanchez Cerro'yu öldürünce barış geri geldi, savaş çığlığı da okul takımlarının futbol karşılaşmalarının bir rutinine dönüştü. Ama seferberliğe alyanslarını vererek katkıda bulunan annem ile babam bu saflıklarından hiçbir zaman kurtulamadılar."
(Kaynak: "ANLATMAK İÇİN YAŞAMAK", Can Yayınları, çeviri Pınar Savaş, sf. 117)