Fotoğraf İstanbul Anadolu Adalet Sarayı'nda değil, İstanbul Adalet Sarayı'nda çekildi!
Adalet aramak, bilgi artırmak, cezaları algılamak, dâvâ takibi yapmak, hukukî bilgi öğrenmek, itiraz etmek, kanun ezberlemek için harcadığım zamana acımıyorum. Ancak bugün, tam tamına beş saatimi harcadığım duruşmaya zamanından üç dakika önce gitmeme karşın, "DURUŞMA TUTANAĞI" metnine "Gelen Yok" sözünün yazılması canımı sıktı...
Saat 12.00'de Çemberlitaş'taki işyerimden çıkıp tramvayla Eminönü'ne ve vapurla Kadıköy'e gittim. Kadıköy ile İstanbul Anadolu Adalet Sarayı arasını metroyla katettim. Saat 14.00'te başlayacak duruşmaya yetişme tedirginliğiyle koridorda koşturuyorken, Kemal Aydoğan, Nihat Haluk Bilginer, Oyun Atölyesi'nin avukatı Süleyman Anıl ve Anıl'ın da avukatı İbrahim Demirci'ye rastladım. Hukukî olarak karşıtım olmasına karşın, her nedense, İbrahim'in yüzüne bakarken hiçbir kin duygusuna sahip olmadığım için, İbrahim'le aramızda gayet küçük bir diyalog gelişebildi:
- Duruşma bitti!
- Ama daha üç dakika var!!!
- Bitti...
- Ben yargıçla hesaplaşırım!!!...
İlk önce, duruşmanın yapılması gereken duruşma salonunun kapısını zorladım. Kapı duvardı. Hemen yazı işleri odasına seğirttim. Odaya çok büyük bir hışımla girdiğimi gören adalet emekçileri, garipsenen durum karşısında, garip tepkiler göstermeye yeltendiler. Meğerse, duruşmanın gerçek yargıcı, âni verilen bir karar yada oluşan durumla bu duruşmaya gelemediği için, bir başka yargıç onun yerine bir değerlendirme yapmış.
Kanaatim o ki, duruşma tutanağı duruşma salonunda değil, yazı işleri odasında hazırlanmış. Durumu anlayınca adalet emekçilerinden özür diledim. Ancak, duruşma tutanağını okuyunca, "Gelen Yok" sözünü görerek nevrim döndü. Oysa hem ben, hem müşteki avukat Süleyman Anıl ve hem de Süleyman Anıl'ın avukatı İbrahim Demirci oradaydık!...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ayrıca bakınız:
Bulunmaz: Zamanında gittiğim duruşma, zamanından çok önce bitmişti!
Adalet aramak, bilgi artırmak, cezaları algılamak, dâvâ takibi yapmak, hukukî bilgi öğrenmek, itiraz etmek, kanun ezberlemek için harcadığım zamana acımıyorum. Ancak bugün, tam tamına beş saatimi harcadığım duruşmaya zamanından üç dakika önce gitmeme karşın, "DURUŞMA TUTANAĞI" metnine "Gelen Yok" sözünün yazılması canımı sıktı...
Saat 12.00'de Çemberlitaş'taki işyerimden çıkıp tramvayla Eminönü'ne ve vapurla Kadıköy'e gittim. Kadıköy ile İstanbul Anadolu Adalet Sarayı arasını metroyla katettim. Saat 14.00'te başlayacak duruşmaya yetişme tedirginliğiyle koridorda koşturuyorken, Kemal Aydoğan, Nihat Haluk Bilginer, Oyun Atölyesi'nin avukatı Süleyman Anıl ve Anıl'ın da avukatı İbrahim Demirci'ye rastladım. Hukukî olarak karşıtım olmasına karşın, her nedense, İbrahim'in yüzüne bakarken hiçbir kin duygusuna sahip olmadığım için, İbrahim'le aramızda gayet küçük bir diyalog gelişebildi:
- Duruşma bitti!
- Ama daha üç dakika var!!!
- Bitti...
- Ben yargıçla hesaplaşırım!!!...
İlk önce, duruşmanın yapılması gereken duruşma salonunun kapısını zorladım. Kapı duvardı. Hemen yazı işleri odasına seğirttim. Odaya çok büyük bir hışımla girdiğimi gören adalet emekçileri, garipsenen durum karşısında, garip tepkiler göstermeye yeltendiler. Meğerse, duruşmanın gerçek yargıcı, âni verilen bir karar yada oluşan durumla bu duruşmaya gelemediği için, bir başka yargıç onun yerine bir değerlendirme yapmış.
Kanaatim o ki, duruşma tutanağı duruşma salonunda değil, yazı işleri odasında hazırlanmış. Durumu anlayınca adalet emekçilerinden özür diledim. Ancak, duruşma tutanağını okuyunca, "Gelen Yok" sözünü görerek nevrim döndü. Oysa hem ben, hem müşteki avukat Süleyman Anıl ve hem de Süleyman Anıl'ın avukatı İbrahim Demirci oradaydık!...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Ayrıca bakınız:
Bulunmaz: Zamanında gittiğim duruşma, zamanından çok önce bitmişti!