19 Ağustos 2013 Pazartesi

İstanbul yoğun bir telaşla güne başlıyorken, Bulunmaz, roman okuyor...

Bulunmaz, Reşat Nuri'nin "Akşam Güneşi"ni okuyor... (Fotoğraf: Fikriye Bulunmaz)

Reşat Nuri Güntekin'in bir tek "Akşam Güneşi" romanı, bütün Orhan Pamuk romanlarından çok daha ferahlatıcı... Her ne kadar, Reşat Nuri de, tıpkı Orhan Pamuk gibi "düzen adamı" olsa da, bilimsel sosyalizmle, diyalektik materyalizmle herhangi bir akrabalığı bulunmasa da, yazına olan derin âşkı nedeniyle sık sık okunmayı hak eden önemli bir yazar... 

Reşat Nuri'nin "Mason" olması canımı çok sıkmasına karşın, onun bâzı romanlarını defalarca okumaktan uzak duramıyorum. Elime ne zaman bir Reşat Nuri romanı geçse, kendimi bir vecde ve bir teslim olmuşluğa kaptırıyorum. Dün akşam yine öyle oldu... Demirkanlı Ailesi'ne açtığım 200.000,00 TL'lik MANEVÎ TAZMİNAT DÂVÂSI sonucu bende oluşan esriklik hâli, herhangi bir yazı yazmak yerine, tiyatroma uğrayıp kafamı iyice dinleme gereksinimine neden oldu. Birkaç dakika dinlenip, birkaç volta atar atmaz, tiyatronun kitaplığına yöneldim. Önce Büktel'in "Türk Tiyatrosundan İnsan Manzaraları" kitabıyla ilgilendim. Hemen ardından kendimi Reşat Nuri'nin "Akşam Güneşi" romanını okuyorken buldum... Bir solukta kırk sayfasını okuduğumu duyumsadığımda, eve gitme vaktinin geldiğini de anladım. Eve gidince, İnternet ortamındaki düzeysizliği deşifre edeceğime "Akşam Güneşi" romanına teslim oldum.

Ferdi Tayfur için söylediğimi, Reşat Nuri için de söyleme gereksinimi duyuyorum... Reşat Nuri'yi okumayan herhangi bir insan, değil yazar olmak, insan bile olamaz... Bana bu yazıyı yazdırmayı esinleyen, Melih Anık'ın "'Masumiyet Müzesi' Bir Aşk Romanı mı?" başlıklı yazısı oldu. Eğer dediklerime kulak asarsanız, ilk önce Melih Anık'ın bu yazısını ve hemen ardından da Reşat Nuri'nin "Akşam Güneşi" romanını okumaya başlayın. Pişman olmayacak, mutlu olacaksınız. Lütfen bana güvenin...

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz