7 Temmuz 2013 Pazar

Fikret İlkiz, LİNÇ KAMPANYASI sürecini bilmese de dolaylı ışık tutuyor!

"İftiracı" Basın

Fikret İlkiz
12 Temmuz 2004 

Yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) tasarısına göre; "basın ve yayın yolu ile" deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınlar anlaşılacak. 

TCK tasarısına göre, gazete, dergi, radyo, TV ve İnternet'te; basın yayın yoluyla işlenecek suçlardan birisi de (Madde 269) "İftira" suçu. 

Herhangi bir kişi ihbar veya şikâyette bulunarak; ya da basın ve yayın yoluyla bu suçu işleyebilir. Madde gerekçesine göre; iftira, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesidir. 

Bu suçun konusunu hukuka aykırı fiil oluşturabilir. Bu fiilin suç oluşturması da şart değildir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de bu suça girebilir. Suçun oluşması için kendisine hukuka aykırı fiil isnat edilen kişinin bu fiili işlemediğinin bilinmesi gerekir. 

Bu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. "Muhtemel kastla" işlenemez. İftira suçunun oluşması için, kendisine hukuka aykırı fiil isnat edilen kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla hareket edilmesi gerekir. Gazetecide kast aranacak ve haberin yayınlanma "amacına" bakılacaktır. 

Böyle mi olur? Pek olmayacak gibi görünüyor. İftira suçu için yeni düzenleme, basın yayın fiilleri yönünden tehlikelidir. Uygulamada sorun yaratır. Çünkü hırsızlar, üç kağıtçılar, çıkar amaçlı suç örgütlerindeki çıkarcılar ve güçlerine güç katmak isteyenler gazetecileri sevmez. 

Bazı suçlular, işledikleri suçların ortaya çıkmasından hiç hoşlanmaz. Politikacılar, siyasetçiler gazetecilerle iyi geçinmeye çalışırlar, ama halkın çıkarlarına aykırılıkları haber olunca da habercileri bir kaşık suda boğmak isterler. 

Onlar için aleyhlerine yazılan her şey iftiradır... Gazete veya diğer kitle iletişim araçlarında yayın yapılması suretiyle bir kişiye suç isnadında bulunulması hâlinde "iftira" suçu oluşabilecektir. 

O halde gazeteciler yayınladıkları "haberlerden" dolayı "potansiyel" sanık duruşuna hazır olmalıdır. Gazeteciler haber kaynaklarının samimiyetini, güvenirliliğini, suç işlendiği hakkındaki belgelerinin "hukuken güçlülüğünü" iyi değerlendirmelidir. 

Politikacıların veya medyada güç sahiplerinin çıkarları uğruna yapılan "medya savaşları" bile gazetecileri her an sanık yapabilir. 

Gazeteciler yayınladıkları herhangi bir "yolsuzluk veya vurgun" haberinden dolayı, "işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi" yani "iftiracı" olarak yargılanabilir. Cezası bir yıldan dört yıla kadar hapis. 

Yani, basın yayın yoluyla böyle bir suç işlenmişse; haberdeki bazı unsurlar "uydurulmuş veya sonradan gazeteci tarafından eklenmiştir" denebilir. "Delillerinin uydurulması" hâlinde verilecek ceza belli oranda artırılacaktır. 

Habere konu kişi, yüklenen suçu işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise veya suç atılan kişiye bu fiili nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, gazeteciye verilecek ceza yine yarı oranında artırılacaktır. 

Ayrıca habere konu kişi (mağdur) hakkında örneğin rüşvet alma fiili nedeniyle gözaltına alınmışsa veya tutuklanmışsa; ona iftira eden, gazeteci ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre de dolaylı fail olarak sorumlu tutulacaktır. 

Yani gazeteci haberinden dolayı "iftira" suçu yanında, "kişi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan da yargılanacaktır (Madde 112). 

Cumhuriyet savcıları, kamu adına re'sen soruşturulabilen suçlarla ilgili olarak yayınlanan haberleri ihbar kabul ederek, soruşturma başlatabilir. 

Gazetecilerin haberleriyle bazı suçlular ortaya çıkarılsa veya haberi "suç ihbarı" kabul ederek rüşvet, zimmet gibi suçları işleyenler hakkında dava dahi açılsa, gazetecilerin derdi bitmeyecek. 

Çünkü dile düşmüş bu tür suçların sanıkları, daha ilk duruşmada "Bana basın iftira attı hakim bey! Ben basından şikayetçiyim." sözleriyle kendini savunmaya başlayacaktır. 

Bu yüzden gazeteciler yaptıkları haberleri, köşe yazarları yazdıkları eleştirilerinden dolayı "iftira" suçundan dolayı her an yargılanabilirler. 

Mahkumiyet alırlarsa herkese de duyurulacaktır. Maddenin son fıkrasına göre "Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil olunur." 

Kamuoyunun bilgilendirilmesi veya halkın gerçekleri öğrenmesi için haber üreterek halkı aydınlatacak medyadan doğru düzgün ses çıkmıyor. Medyayı bir karış suda boğmak istiyorlar. Farkında (mı) değiller.(?)

Yazı ve haber yayınlanmıyor. Görüntülerde bilgi yok. Daha da ötesi medya kendi kapısını çalan yasal düzenlemelere pek aldırmıyor ve galiba bilmiyor... Yeni Basın Kanunu'na aldırmadı. TCK tasarısını da görmeyecek. Hükümetle iyi geçinme derdinden, sahibi olan sermayenin gücüyle iyi geçinmekten, güçlerin medyasının çıkarlarını korumaktan vazgeçmediği için, TCK tasarısı ile başına geleceklere boyun eğmeyi yeğliyor... Masrafı, gazeteci veya köşe yazarına ait olmak üzere, yayınlanacak "iftiracı basın" ilanlarını görmeden başına gelenlere ve geleceklere inanmayacak(!?)... (Fİ/BA)

(Kaynak: bianet)