Mustafacığım, canım kardeşim, sen de, tıpkı Lemi Bilgin kardeşim gibi, kendi bilek gücünle ve kendi yeteneğinle değil, devlet atamasıyla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlük koltuğunu ısıtmaya başladın. Bana bakınız canım kardeşim Mustafa, en başta adaşın Mustafa'nın LİNÇÇİ dergisi olmak üzere, hiçbir zaman için asla zamanında yayınlanmayan naylon tiyatro dergilerine sürekli olarak ısrarla reklâm verdiği için olağanüstü ciddi eleştirilerime hedef olan Lemi Bilgin kardeşime sorarsan, benim ne kadar kararlı bir adam olduğum konusunda doyurucu bilgi alırsın!...
Ben, Devlet Tiyatroları'nı, kendi küçük çıkarları için eleştiren küçücük adamlara asla benzemem. Ben, Devlet Tiyatroları'na ne oyun, ne çeviri, ne de yönetmenlik satarım. Ben, senden, ne oyunumun oynanmasını, ne çevirimin kabul görebilmesini ve ne de bana yönetmenlik önerisinde bulunulmasını isterim. Ben, sadece halkımın ve tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergiyle beslenen bütçenizin çarçur edilmesini istemeyen, buna içerleyen halkçı, tüyü bitmemiş yetimciyim. Bana rüşvet, torpil sökmez!
Mustafa kardeşim, sen, benim sözlerimi ne kadar ipine takmazsan, ben de seni o kadar ipime takıp, ikide bir senden hesap sorarım. Unutma ki, bu hesabı sormamım biricik, tek, yegâne nedeni, halkın, tüyü bitmemiş yetimin çıkarıdır... Kendi oyunum, kendi çevirim, kendi yönetmenliğim için hesap soracak kadar düşkün biri değilim... Sadece halkım, yalnızca tüyü bitmemiş yetim için hesap sorarım... Bunun karşılığında, onlarca davayla karşı karşıya gelip, yüzlerce kez polis, savcı ve yargıç karşısına çıkmışlığım vardır. Bu, benim sosyalist olup, halkım ve tüyü bitmemiş yetim için verdiğim mücadelemin madalya töreninden başka da bir şey değildir. Ben, korkmam, ürkmem ve yılmam. Unutma! Unutturmam!!!
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz